Kibirdir yorulup yollarda kalan...

İçeride dışarıda sıkışmış durumda. Tecride gidiyor malum kişi. O kadar ki kendi partisindekilere bile söz geçiremez oldu. İnkitalar çok uzun sürmez değil mi?

Büyük ekranı açtı. Nefret ettiği bıyıklı esmer adamın kocaman bir portresi vardı. Çevresinde asker üniformalı silahlı onlarca kadın. Bir şeyi kutluyorlar.

Gerildi. Sonra ayaklarını uzattı oturduğu kanapede. Çattı kaşlarını. Alt dudağı neredeyse yere değecekti. Kızardı gözleri.

'Söyleyin hemen, televizyonlar sakın yayınlamasın bu görüntüleri' dedi yanındaki adama. Ertesi gün muhalefete yakın olarak tanınan bir TV kanalı yayınladı bu görüntüleri. Ama bıyıklı esmer adamın yüzü mozaiklenmişti.

Akşam yemeği niyetine zeytinyağsız tuzsuz bir salata yedi. İlaçlarını yuttu. Salona giren sıkıntılı bir yardımcısı, eğildi büküldü, kanapenin yanına yanaştı, eğildi ve kulağına dedi ki, 'Efendim istifa etmemekte direniyor'. Galiz bir küfür salladı. 'Ötekiler?' diye sordu. 'Üçü bir araya gelip açıklama yapmışlar, istifa etmeyeceklermiş' cevabını alınca bir öncekinden daha galiz bir küfür salladı.

Bu gelişmelerden haberdar bir gazeteci, geçti klavyenin başına, 'Karizma fena çizildi. Dışarıda Kobane'den sonra Rakka ile durum 2-0 oldu. İçeride, Parti Başkanı olarak Belediye Başkanlarına söz geçiremez oldu.' diye yazmaya başladı.

Kulisler çalkalanıyordu. İktidar ve muhalefet mensupları durumu değerlendirmeye çalışıyor:

- Üç ucu kirli değneği verdiler eline!

- Nasıl yani?

- İstifa etmiyorlar, bu durumda İç İşleri Bakanlığı soruşturma açıp görevden alsa, ne diyecek? Yolsuzluk yaptılar dese? Yeni bir şey mi bu?

- Partiden atsa, adamlar bağımsız Belediye Başkanı olarak görevlerine devam eder. Parti içinde de bölünmeler iyice ortaya çıkacak.

- Kayyım atasa, Belediye Meclis üyeleri, Başkan olmayı bekleyenler kırılacak.

- Biz de zirveye yakın diye o meşum köşe yazarının yazdıklarını doğru sanıyorduk: 'İstifa mektubu cebinde, çıkışta istifa edecek' diye yazmıştı.

- Bak bir şey daha var, bizim bildiğimiz 21 gündür istifa talep ediyor. İstifa etmezse gereği yapılır diyor, bedeli ağır olur filan diyor, ama öbür tarafta tık yok! Hele havaalanında kameralara konuşan Reis'i gördün mü? Sırıtıp 'Görevimin başındayım. Bir şey olursa ben size açıklama yaparım' dedi. Çok rahat bir havası vardı. Bir başka Reis de, istifa konusunda kendisine soru soran bir gazeteciye, 'Görmüyor musunuz şu anda fidan dikiyorum' demiş.

- İncir ağacı fidanı mı?

- Ne demek o?

- Ocağına incir ağacı dikmek diye bir tabir var bilirsin.

- Eee...

- İncir ağacının kökleri çok derine ve enine yaygınlaştığı için bir yerde gelir ocağı bile yıkar...

- Dosyalar savaşı başlar mı?

- Benim bildiğim, şu anda başkentte herkesin elinde yakını ve rakibi hakkında esaslı dosyalar var. Bunlar 20-30 yıldır birlikte çalışmış insanlar. Herkes bir kenara bir dosya koydu zaman içinde. Bunu herkes biliyor. Ama hiç kimse rakibinin elindeki dosyanın ayrıntısını bilmiyor. Yani savaşa girecek ama 'Acaba rakibimin dosyası benim dosyamdan daha mı güçlü?' endişesi var olduğu için, kimse kimseyle kapışmaya yanaşmıyor.

- Reis şimdiye kadar deplasmanda çok gol yedi ama içeride galiba yediği ilk golü bu istifa hikayesinde yedi.

- Nasıl?

- E şimdiye kadar Türkiye içinde ne istediyse yapmıştı. İlk defa çetin bir cevize çattı.

- Cevizler demek istiyorsun...

- Bak başka bir şey söyleyeceğim... Muhalefet partisinin bir yetkilisi ne dedi biliyor musun?

- Ne dedi?

- 'İktidara geldiklerinden beri faizler arttı, fuhuş arttı, domuz çiftlikleri çoğaldı' dedi.

- Eee faizle, fuhuşla, domuzlarla uğraşırsan muhalefet yapmak da istifa etmemekte direnen Reis'e kalıyor.

- Haklısın vallahi... Onun verdiği rahatsızlığı şimdiye kadar başka kimse vermedi.

Gergindi hala. Ayaklarını topladı. Çattı kaşlarını. Alt dudağı neredeyse yere değecekti. Kızardı gözleri.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi