Kılıçdaroğlu’dan İmamoğlu’na CHP’nin büyük dönüşümü

Kılıçdaroğlu'nun büyük siyasi vizyonunu tamamlayacak iki adım atma zamanı gelmiştir. Esas sınav ise toplumu ikna edecek ve güven verecek bir ekip kurup, kuramamak olacaktır.

Gerçekten çok ilginç bir seçimi geride bıraktık. CHP (Millet İttifakı kapsamında) seçimde büyük bir başarı elde ederek sadece Ankara ve İstanbul’da değil Hatay’dan Adana’ya, Antalya’dan Ardahan’a, Kırşehir’den Çanakkale’ye kadar pek çok ilde başarı elde etti.

Bu seçim sonuçlarının kuşkusuz en büyük kazananı Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu’dur. Ve bu başarı CHP ve Türkiye için yeni beyaz bir sayfanın açılması anlamını taşımaktadır.

Daha önce çok yazdım, Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanı olduğu günden bugüne partiyi geçmişin ağır yüklerinden kurtarmaya, partiyi yapısal olarak dönüştürmeye ve klasik tabanı dışında toplumun farklı kesimlerine açmaya çalışıyor. Daha önemlisi bunda ısrarlı. Ve o ısrarın neticesini bu seçimde nihayet aldı.

KAÇINILMAZ MERKEZ TERCİHİ

Kılıçdaroğlu’nun bu siyasal tercihi, AK Parti’nin muhafazakârlık tonunu arttırdığı siyasal iklimde kaçınılmaz olarak "merkeze" açılmak oldu.

Nasıl İnönü liderliğinde CHP, 1960’ların ortasındaki koşullara adaptasyon için "Orta’nın Solu’na" kaydıysa; bu kez de Kılıçdaroğlu siyasetteki mevcut koşullar nedeniyle siyaseten "merkez"e yönelmiştir.

Ne yazık ki, Kılıçdaroğlu’nun bu ısrarlı siyasi iradesi gerek parti içinde gerekse CHP çeperindeki siyasiler, akademisyenler, kanaat önderleri tarafından çok çok eleştirildi. Bu çaba, çoğunlukla partiyi "sağa çekmek" olarak okunup değerlendirildi.

Kılıçdaroğlu’nun bu tercihi sol, sosyal demokrata siyasi değerleri ihmal etme ya da dışlama anlamı hiçbir zaman taşımadı.

Tam tersine Kılıçdaroğlu’nun tüm çabalarının siyaseten anlamı, AK Parti’nin devlet merkezli ve devlet destekli muhafazakârlaşmaya karşı, Cumhuriyet’i kuran parti olarak Cumhuriyet değerlerini daha geniş toplumsal kesimlerle sahiplenmedir.

Bu haliyle, Kılıçdaroğlu CHP’yi sağcılaştırmadı tam tersine, kendi doğal tabanı dışında kalan ve AK Parti’nin ötekileştirdiği farklı toplumsal kesimlere da sahip çıktı. Bu haliyle de sol bir siyaset izledi.

KILIÇDAROĞLUNUN BÜYÜK YALNIZLIĞI

Kılıçdaroğlu’nun izlediği bu politika ve liderlikte en büyük zaafı, parti içindeki büyük siyasal yalnızlığıdır.

Yakından izleyen biri olarak şunu ifade edebilirim ki, Kılıçdaroğlu’nun bu siyasi vizyonunu kavrayan, ona siyasal yoldaşlık edebilen insan sayısı iki elin parmakları kadar var ya da yok.

Bu yüzden olsa gerek ki, bu büyük siyasal dönüşümü, parti içinde ve çeperinde teorik olarak tartışan, bunu yazılı metinlere döken arayış ve çaba da neredeyse yoktur. Büyük siyasi yalnızlık dediğim de tam budur.

Kılıçdaroğlu'nun bu büyük siyasi vizyonunu tamamlayacak iki adım atma zamanı gelmiştir.

DENGE DEĞİL TAKIM KURMA ZAMANI

İlki, bugüne kadar izlediği parti içi denge ve kimseyi kaybetmeme anlayışını gözden geçirmeli, esnetmelidir. Bugüne kadar olan liderliğini tamamlayacak adım, kendisiyle zihnen ve siyasal olarak uyumlu bir ekip kurması ve onlarla çalışması olacaktır.

Bu noktada Kılıçdaroğlu için esas sınav, toplumu ikna edecek ve güven verecek bir ekip kurup, kuramamak olacaktır.

Buna da, çevresinde olan ve kendisinin de bildiği, 31 Mart’ı değil de, 1 Nisan’ı düşünerek hareket eden, pozisyon alanları tasfiye ederek başlayabilir.

Bu noktada Kılıçdaroğlu’nun atması gereken ikinci adım ise, ulaşmak istediği farklı toplumsal kesimlere Kürtleri daha güçlü biçimde katmak olmalıdır. Bunun yolu sahada Kürtlerle diyalog, siyasal alanda da HDP’yle açık diyalog, sorun odaklı işbirliği olmalıdır.

Çünkü, Kılıçdaroğlu’nun kendi ifadesiyle söylersek; "Kürt sorunu Meclis dışında çözülmez" tespiti ne kadar doğru ise bunun tamamlatan ikinci doğru da Kürt sorununun HDP’siz ve siyasetsiz çözülemeyeceğidir.

Özetle 31 Mart yerel seçimlerinin en büyük kazananlarından birisi parti içindeki siyasal yalnızlığına rağmen Kemal Kılıçdaroğlu’dur.

Gösterdiği siyasal liderlik, geleceğin Türkiye’sini inşa sürecindeki tercihleri ile fark yaratmıştır.

İMAMOĞLU: YÜKSELEN YILDIZ

Kılıçdaroğlu’nun geleceğin Türkiye’si için fark yaratan tercihlerinden birisi hiç şüphesiz Ekrem İmamoğlu’dur. İmamoğlu da, bu seçimin ikinci büyük kazananıdır.

İmamoğlu, geride bıraktığı 5 yıllık başarılı Beylikdüzü Belediye Başkanlığı ile en başından bu yana İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için Kılıçdaroğlu’nun aklındaki isimdir. Ancak buna rağmen geç açıklandı. Farkın bu kadar düşük olması bu geç kalmayla doğrudan bağlantılıdır.

Bu geç kalmaya rağmen, İmamoğlu, seçim çalışmaları süresince sadece "olduğu gibi" oldu. Nitekim, İmamoğlu’nun en büyük şansı doğallığı ve samimiyetiydi. Bu haliyle toplumun her kesimi ile konuşabilen, iletişimde sorun yaşamayan ve kimse gibi değil kendi gibi olmasıyla öne çıkan bir isim oldu. Bu profil, Kılıçdaroğlu’nun siyasal anlayışına uygundu. Ki İmamoğlu’nu öne çıkaran da bu oldu.

Ancak İmamoğlu esas farkını, seçim gecesi performansı ile gösterdi. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, sükûneti, tüm sorumluları göreve davet etmesi, seçmenlere saygısı, oylara sahip çıkma iradesi ve süreç hakkında kamuoyunu sürekli bilgilendirmesiyle Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu bir liderliğin de örneğini verdi.

Ekrem İmamoğlu bu seçimde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazandı. Ama bu onun siyasi kariyerinde şimdilik bir durak ve bu görevde göstereceği performansla İmamoğlu'nun önce CHP’de sonra da Türkiye siyasetinin önemli aktörü olacağına kuşku yoktur.

İmamoğlu için geçen hafta şunları yazmıştım; "O akşamki performansı (Artı TV’de konuk olduğu Seçim Özel programı) ile Ekrem İmamoğlu, sadece Beylikdüzü’nde gerçekleştirdiği başarılı belediye başkanlığı ile değil, siyaseten sağduyuyu, sakinliği ve farklı kesimlerle ortak dili konuşabilmenin bir örneğini bize sunuyor. Bu haliyle de, İstanbul’u kazanmaya çok yakın bir performans çiziyor.

Sonucunu 31 Mart gecesi göreceğiz."

Gördük.

Ve dünden itibaren sadece Ankara, İstanbul’da değil tüm Türkiye’de yeni ve güzel günlerin ilk günüydü.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi