Kim yalan söylüyor? TÜGVA mı yoksa İstanbul Büyükşehir Belediyesi mi?

Madem bağışçılarınız var neden yurttaşların vergileriyle elde edilmiş kamu kaynaklarını kabul ediyorsunuz? Sivil toplum kuruluşu iseniz adı üzerinde sivil yardımları kabul edin.

2019’un başlarında gündeme gelen ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan "STK-Okul-Yurt Faaliyeti Raporu 2018" kamu kaynaklarının ne şekilde dağıtıldığını gözler önüne sererken, beraberinde getirdiği tartışmaların bugünlerde tekrar alevlenmesi de raporun bir süre daha gündemde kalacağını gösteriyor. 

Bu raporda, adına sivil toplum kuruluşu denen ancak AKP iktidarlarının "dindar nesil yetiştirme" aygıtları olarak tanımlanabilecek birtakım yandaş yapılara belediye eliyle ne kadar para aktarıldığı gösteriliyordu. 

Bu yandaş eş, dost, akrabanın yer aldığı organizasyonlara 2018 yılında "STK, yurt ve okul çalışmaları" için toplamda 847 milyon 592 bin 858,27 lira kaynak sağlandı.

Burada aslan payını 74 milyon 276 bin 471,18 lira ile Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) alırken, onu 51 milyon 593 bin 044,70 lira ile Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) ile 41 milyon 363 bin 939,34 lira ile T3 Vakfı izledi. 

Ensar Vakfı’na aktarılan 29 milyon 797 bin 240,53 liralık "yardım" da üst sıralarda dikkat çekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın mütevelli heyetinde yer aldığı Okçular Vakfı’na aktarılan para ise 16 milyon 640 bin 457,11 lira. 

Raporda verilen hizmetler ayrıntılandırılmış. Örneğin, 74 milyon küsür lirayla en yüksek katkıyı alan TÜGVA’ya 2018’de 47.3 milyon liralık "proje" yapılmış. Ayrıca, 8.1 milyona bakım onarım, 5.9 milyona kiralama, 4 milyona bilişim malzemesi, 3.6 milyon tefrişat, 2.7 milyona eğitim materyalleri, 1.4 milyona da yeme içme için kaynak sağlanmış. 

Raporda, TÜGVA başlığı altında ayrıca şu bilgiler yer alıyor:

"2014-2018 yılları arasında İstanbul’da bulunan Beşiktaş, Bakırköy, Silivri, Avcılar, Sarıyer, Çatalca, Şişli, Kadıköy, Beylikdüzü, Büyükçekmece’deki 10 adet bina kiralanarak 5 milyon 993 bin 775 liralık tahsis yapılmıştır. 2018 yılı içerisinde 2 milyon 412 bin 112 liralık  kiralama bedeli ödenmiştir."

Ayrıca, TÜGVA’nın Eyüp'teki genel merkez binasının İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne maliyetinin yaklaşık 30.4 milyon lira olduğu, 10 milyon liraya da doğa kampı yapıldığı yine raporda yer alan veriler arasında.

Listede yer alan diğer yandaş yapılara yönelik kaç para aktarıldığı bilgileri de raporda sırayla detaylandırılmış.

Burada ilginç olan konu, Çiğdem Toker’in bu raporla ilgili ocak sonu şubat başında köşesinde birkaç yazı kaleme almış olması ve İBB dahil listede yer alan organizasyonlardan herhangi bir açıklama gelmemiş olması. Ta ki CHP’li Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı olana ve meclis toplantılarını yurttaşların canlı izlemesini sağlayana kadar… 

İmamoğlu’nun mazbatasını aldığı 17 Nisan gününden iki gün sonra 19 Nisan’da Deutsche Welle Türkçe, raporu tekrar hatırlatan ve görüşlere de yer veren bir haber yayınlayarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yakın vakıf ve derneklerin nasıl finanse edildiğini bir kez daha gündeme getirdi. 

Bundan bir hafta sonra 26 Nisan’da İBB’den en büyük yardımı alan TÜGVA, bir açıklama yaparak, "İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından vakfa para aktarıldığı" yönündeki iddia ve haberlerin asılsız olduğunu ifade etti.

TÜGVA açıklamada diyor ki, "TÜGVA, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile yapmış olduğu Belediye Meclis kararıyla onaylanan protokol çerçevesinde sosyal ve kültürel aktivitelerde mevzu bahis belediyenin kamunun yararına sunduğu ayni imkanlarından istifade etmiş olup, bunun dışında bahsi geçen kurumdan vakfımıza tek bir kuruş dahi nakdi yardımda bulunulmamıştır." 

Açıklamada özetle, "İBB’den gelen ayni yardımları kabul ettik ama nakdi yardım almadık" denmiş. Birincisi yardım yardımdır, ayni ya da nakdi fark etmez. Bir bilgisayar kabul etmekle o bilgisayarın parasını kabul etmek arasında ne fark var? 

Sonra, demişler ki, "Vakfımızın söz konusu faaliyetleri gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu tüm nakdi gelir bizlere gönül veren bağışçılarımızın resmi yollardan yapmış olduğu bağışlardan elde edilmekte ve tüm harcamalarımız vakıf senedimize konu olan gaye ve amaçlarımızı gerçekleştirmek adına şeffaflıkla sarf edilmektedir."

Peki güzel, madem bağışçılarınız var neden yurttaşların vergileriyle elde edilmiş kamu kaynaklarını kabul ediyorsunuz? Sivil toplum kuruluşu iseniz adı üzerinde sivil yardımları kabul edin. 

Bu yardımların daha önceki İBB meclis toplantılarında gündeme gelmiş olması, karar metinlerine kayıtlarının düşülmüş olması gerekli normal şartlarda. Geriye dönük vakıflara yapılan yardımların tam dökümleri açıklansın. Hangi kurumlara veya isimlere para aktarıldığı daha detaylı bir şekilde öğrenilsin.

Diğer yandan, TÜGVA’nın sitesinde "partnerlerimiz" başlığı altında TÜGVA’yı kimlerin fonladığı zaten mevcut: Türk Hava Yolları, Türk Telekom, Turkcell, Halkbank, Ziraat Katılım, Sabahattin Zaim Üniversitesi, SETA, Turkuvaz Medya Grubu hemen göze çarpanlar arasında.  

TÜGVA’nın partnerlerimiz dediği kamu kuruluşlarından THY’nin yüzde 49,12 hissesi, Türk Telekom’un yüzde 6,62 hissesi, Halkbank’ın yüzde 51,11 hissesi ve Ziraat Bankası’nın tamamı Varlık Fonu portföyünde yer alıyor. 

AKP’nin 25 yıldır yönettiği ve adeta bir yandaş eş dost akraba semirtme çiftliğine çevirdiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kaybetmemek için tüm itiraz süreçlerini işlettiği ve hala YSK’ya itirazda bulunduğu herkesin malumu. 

TÜGVA gibi listede yer alan diğer yandaş besleme mekanizmalarının hesaplayamadığı şey muhtemelen İmamoğlu’nun seçimden galip çıkıp başkanlık koltuğuna oturması. Bu açıklamanın bir diğer alt metni de geriye dönük ayni ya da nakdi usülsüz şekilde aktarılmış kaynakların geri istenmesi ihtimali. Pelikan medyasının nasırına basılmış gibi feveran etmesinin esas sebebi bu.

Bu yapı içerisinde gözden kaçmaması gereken bir diğer konu ise bu vakıflar eliyle, bu vakıflara çeşitli ihtiyaçlar yaratarak gıda, bakım onarım, bilgisayar gibi bazı sektörlerdeki firmalara da kaynak yaratmak… 

İmamoğlu’nun Belediye Başkanı olduğu bir yönetimde bu vakıflara bundan böyle para aktarılması söz konusu olabilir mi? Resme böyle bakınca, Erdoğan’ın AKP’li belediye meclis üyelerine "İmamoğlu’nun tüm vaatlerini takip edin, çalıştırmayın" talimatı vermesi de gayet anlaşılır duruyor.

Ekrem İmamoğlu, adaylığı açıklandıktan sonra keza İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanlık koltuğuna oturduktan sonra sürekli "yeni nesil belediyecilik" ifadesinden bahsediyor. İmamoğlu’nun belediyenin meclis toplantılarını canlı yayınlaması ve milyonların da bu yayınlara ilgi göstererek izlemesi kastedilen yeni nesil belediyeciliğin kapsamında var mıydı bilmiyorum ama bu yayınlar herkesin bir biçimiyle duyduğu, tahmin ettiği, gözlemlediği gerçeklerin su yüzüne çıkmasını sağladı.

Ve şu ana kadar duyduklarımız, gördüklerimiz daha başlangıç… Darısı CHP’li, HDP’li ve İyi Parti’li belediyelerin başına. Ancak en önemlisi iktidar kontrolündeki AKP’li belediyelerin meclis toplantılarını aynı şeffaflık altında canlı yayınlayıp yayınlayamayacağı… Kim yurttaşın yanındaymış, kim şeffaflıktan, kim hesap verebilir kamudan yanaymış herkes görsün, hodri meydan!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Cengiz Arşivi