Ragıp Zarakolu

Ragıp Zarakolu

Kitapsızlar

'Daha önceden verilmiş tüm toplatma kararlarını hükümsüz hale getiriyoruz... Altı aylık bir geçiş süreci içinde, yasaklı durumda bulunan 23 bin kitap özgürleşecek.

Böylece Türkiye hem yargı ayıplarından hem de yargı yükünden ciddi biçimde arınmış olacak... Demokrasi standardımız yükselecek, Türkiye’nin dünyada itibarı artacaktır." RTE  2013


Dün Manchester’de canlı bomba haberiyle uyandık yine. Kadınlar ve çocuklardı kurbanlar. Anılarım depreşti. 70’lerin ortasında Solcu demiyorum faşist olmayan öğrenciler, onlara biat etmeyen öğrenciler okullarına giderken, faşist çetelerin saldırılarına karşı toplu gitmek zorunda kalmıştı. 16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesinde bomba ve otomatik silahlarla toplu kıyım amaçlayan bir saldırı düzenlendi. 1 Mayıs 1977 katliamı yaşanalı daha 10 ay olmamıştı. Bundan 6 ay sonra ise 8 Ekimde Ankara’da yine üniversite gençlerini hedef alan Bahçelievler katliamı gerçekleştirildi. 9 ay sonra ise, Alevi halkına yönelik Maraş Katliamı yaşandı.

Bunların failleri asla cezalandırılmadıkları gibi, ödüllendirildiler, hatta siyasal yaşam içinde yerlerini aldılar. Alaattin Çakıcı Susurluk kazasında ölmese, inanın belki de şimdi bakan olmuştu!

Bu ülke katliamları asla lanetlemedi. Hep başka etiketlemeler altında "ümmetin, vatandaşın, halkın, gençliğin tepkisi" diye meşrulaştırıldı.

Hep katledilenler, öldürülenler suçlu oldu.

16 Mart 1978 katliamı olduğunda, başta sözde CHP hükümeti vardı. Demirel, Türkeş ve Erbakan’ın başını çektiği Milli Cephe hükümeti yeni kaybetmişti iktidarı.

Bu üçlü 1945 Aralığında da CHP kodamanlarının çağrısı üzerine Sertellerin Tan Gazetesini, Sebahattin Ali’nin daha çıkmaya başlayalı birkaç gün olmuş Yeni Dünya gazetesini, Burhat Arpat’ların, Salah Birsel’lerin kitapevlerini, LaTurquie gazetesini yerle bir edecekti. Saldırıya uğrayan

Çağrıyı yapan İttihat-ı Terakki Fırkası artığı Hüseyin Cahit Yalçın’dı. CHP gençliği, Turancı gençlik, İslamcı gençlik kol kolaydı sol entelijansyaya yönelik pogromda. Ama CHP baş ötekiler ayaktı.

Kimi daha sonraki CHP kodamanları da ilk kariyerlerini bu pogromda yapacaktı. Bu barbarca saldırıdan sonra hiç kimsenin şeklen bile tutuklanmadığı bu sözde Sıkı Yönetim altında bulunan İstanbul’da düzenlenen bu eylem, "gençlik tepkisini gösterdi" diye meşrulaştırılacaktı. Üstüne üstlük gazeteleri yerle bir edilen Sertel çifti resmi makamlarca tutuklanacaktı. Serbest kalmaları uzun zaman alacaktı.

Gazetesi yerle bir edilen Sebahattin Ali ise zaten hapisteydi ve Sıkı Yönetim makamlarına, Gestapo mahfillerde özel işkenceli sorgu eğitimi almış, meşhur tabutlukları kurmuş siyasi şube ekibinin sorguda öldürdüğü Basri öğretmene ilişkin suç duyurusunda bulunmakla meşguldü.

Ermenice çıkan NorOr (Yeni Gün) gazetesi bu pogromdan kurtulsa bile, "Tan’ın başına gelen sizin de başınıza gelecek" diye tehditler aldıktan sonra, bir yıl sonra 1946 Aralığında Sıkı Yönetim tarafından kapatılacaktı.

Rumca gazeteler sırası ise, 6-7 Eylül pogromunda gelecek,  İstanbul Rumları 10-15 gün gazetesiz kalacaktı. Sıkı yönetimce tutuklananlar ise, İstanbul’u yerle bir edenler değil, Aziz Nesin gibi solcu yazarlar yanında Apoyevmatini  gazetesinin editörü olacaktı.

TC’nin A, B, C… takımından çeşitli timlerinin uyguladığı şiddetin tarihi anlatmakla bitmez. Fark, geçmişte ayak olanlar şimdi baş oldu! 30’ların ruhuna dönüp 10. Yıl marşı okumaktan yorulmayan CHP’nin bütün derdi bu. Ayaklar baş oldu!

Kimbilebilirdi ki, bir zamanlar Türkiye’de TİP öncülüğünde yükselen, parlamentoya giren TİP karşısında, "Endenozya’daki  gibi yapacağız" diye slogan atanlardan birinin TBMM başkanı olacağını.

1995’ten bu yana TYB’nin Yayınlama Özgürlüğü ödüllerinde 22’ncisi verildi, Manchester kıyımı ile aynı gün.  Bu karanlık dünyada, ışık saçtı yine. Ve 27 yıldır katılamadığım ilk tören oldu bu.

Görsel ve yazılı medyaya yönelik taarruz sırasında, basın ve yayınlama özgürlüğü önemli oranda zaiyat verdi. Bunlar arasında Evrensel Yayınları da var. OHAL kararnamelerinden birinin hedef aldığı Türkiye’nin en kaliteli kültür dergilerinden biri olan Evrensel Kültür, iki dilli Tiroj ve kuramsal Özgürlük Dünyası  ( Ekim 2016) ile birlikte, onlarla aynı binayı paylaşan Evrensel Yayınları da kapatılmış oldu.

TYB’nin bu ödülü son derece anlamlı oldu. Yazar olarak ise bu yıl Özgür Gündem köşe yazarlarından Aslı Erdoğan’a ödül verildi. Anadolu’da kitapçılık zor iştir. Geçen yıl ödül Kırşehir’de yakılan Gül Kitabevi’ne verilmişti. Bu yıl da ödül Elazığ’da 35 yıldır devam eden direngen Batı Kitapevine ödül verildi. Cumhuriyet Kitap’ın editörü Turhan Günay’a jürinin özel ödül verilmesi son derece anlamlı idi. Türkiye’nin en nitelikli efsanevi Cumhuriyet Kitap ilk kez 1990 yılında çıkmaya başlamıştı. Turhan kitabı kutsal sayan erbabdandır ve hele sazına doyum olmaz. Ona saygısızlık kitaba saygısızlıktır. Ki bugün yaşadığımız zaten tam da budur.

"Öyle kitaplar vardır ki, bombadan daha tehlikelidir" demişti 2011 yılında RTE.

Haklı aslında. Çünkü kitap aydınlanma getirir cahiliye karşısında. Onun için Engizisyon, orta Çağ Avrupa’sında Endülüs üzerinden gelen Aristo ve diğer Yunan filozoflarının kitaplarını, taşıyanla birlikte yaktırıyordu.

Onun için, 1930’lar Almanya’sında kitap yakma ayinleri düzenleniyordu. General Pinochet Şili’si ve General Evren Türkiye’sinde askeri kışlaların ana ısınma malzemelerinden biri kitap olmuştu.

Şimdi de yayınevlerine el konuluyor. Kitapları kamyonlarla yeniden kağıt yapmak üzere yollanıyor. Üniversite kütüphanelerinin raflarından kitaplar "temizleniyor". Kütüphaneciler hakkında niye şu yada bu yayınevinin kitabını aldın diye soruşturmalar açılabiliyor

Bakmayın "ehli kitap" diye övünmelerine. Kitap düşmanlığı had safhada…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ragıp Zarakolu Arşivi