Kraliçe, saray ve marihuana…

Kraliçe’nin yararlı tarafları da vardı. Londra’nın merkezindeki devasa ağaçlar, koşturan geyikler ve sincaplar kraliçenin saylıyordu. Bu yüzden kesilmeleri ve öldürülmeleri yasaktı.

Kraliçe öldü. Evinin önünden geçtiğim çok oluyordu. Aylak olmanın en güzel tarafı bu. Bir sürü şeyin önünden, arkasından ve hatta içinden geçebiliyorsun. Yanıma bir kitap, küçük bir defter, el içi kadar oluyordu defter ve çizgisiz, termosta kahve, Sainsbury market ekmeklerinden yapılmış iki sandviç oluyordu. National Gallery’e ya da British Museum’a filan gidip oturuyordum. O zamanlar cep telefonu olmadığından, insanın zamanı çok oluyordu. Bir resmin önünde, mesela Monet ya da Gogen, oturup, uzun uzun kitap okuyabiliyordum ya da bir şeyler yazıyordum…

Kraliçe’nin evi dediğim saray işte. İçinde Kraliçe var mı yok mu bilmiyorum, başını uzatıp bakabiliyor mu dışarı onu da bilmiyorum. Görebildiğim sadece kapıda muhafızlar duruyor, çok havalı ve salak kıyafetleriyle, dizden dizden sallayarak bacaklarını bazen yer değiştiriyorlar, başta mutlaka Japonlar olmak üzere turistler fotoğraf çekiyor, tavanı yarısından kesilmiş tur otobüslerinin üzerinden insanlar, yarı beline kadar sarkıp, bir iktidar nümayişine tanık olmanın keyfini yaşıyorlardı. Bunların ne önemi var demeyin, iktidar dediğin kağıttan kaplan diyordu rahmetli Mao Zedung, bak rahmet istedi. Bunlar olmasa, yani saraylar, kravatlar, cüppeler, üniformalar, omuz başları yıldızlı, püsküllü ya da şeritler yan yana, iktidar diye bir şey olmaz. Kaplanı yapan bu zaten, yoksa taçlar ve törenleri olmasaydı, ne şatafat olurdu ne kaplan ve biz de ne uzun yaşadı kadın der geçerdik, giderdik…

Kraliyet ailesini yerden yere batıranları da pek anlamıyorum. Kraliçe’nin yararlı tarafları da vardı. Londra’nın merkezinde dev parklarında devasa ağaçlar, koşturan geyikler ve sincaplar kraliçenin saylıyordu. Bu yüzden kesilmeleri ve öldürülmeleri yasaktı.

Ve oralara bir AVM yapsak diye de pek düşünmüyordu kraliçe.

Bütün İngiltere’de, Publarda, büyük bira bardakları -paint- her zaman silme- tam doldurularak verilmek zorundaydı ve bu krallığın talimatnamesiydi.

Saray da kullanışlı bir yerdi. Bir kere, 1 Mayıs mitingi sırasında anarşistler, sarayın bahçesine marihuana ekmişlerdi mesela. Bir süre sonra çıktı ortaya ve pek hasat edemediler ama yine kent tarımı için müsait bir yer olduğu kanıtlandı saray bahçelerinin.

1996-1997 filandı galiba. Marihuananın serbest bırakılması için bir miting yapılmıştı Londra’da. 20 bin kişi kadar vardı. Trafalgar meydanında, aslan heykellerinin yanına vardılar. Heykeller de kraliçenin saylıyordu. 5-6 kişi öne çıktı. Yumuşak alüminyumu kıvırarak, borudan bir cigara yapmışlardı. Bir metreden uzundu ve çok kalın. İçine ot doldurdular ve yaktılar. Kraliçenin aslanının ağzına sıkıştırıp bıraktılar. Bildiğim kadarıyla pek kızmadı buna kraliçe ve aslan…

Daha ne istesin biz avam kamarasına bile dışardan bakan, baldırı çıplaklar.

Ah İngilizler siz şükredin, ya devlet başkanınız olsaydı ve sarayı…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Metin Yeğin Arşivi