Enver Topaloğlu

Enver Topaloğlu

Kudüs’ün kapısında kelimeler

Filistinli Necvan Derviş’in seçilmiş şiirleri, “Kudüs’ün Kapısında Kelimeler” adıyla yayınlandı. Derviş’in şiirlerde yalnızca kendi halkının acısı, başkaldırısı yok. Benzer acıyı yaşayan, tüm ezilen halkların arasından, onların içinden söylüyor şiirini,

Günümüzde Arapça şiirin önemli temsilcilerinden sayılan Filistinli Necvan Derviş’in (1978) seçilmiş şiirleri, Mehmet Hakkı Suçin’in Türkçe çevirisi ve “Kudüs’ün Kapısında Kelimeler” adıyla Ayrıntı yayınlarından çıktı.

Derviş’in şiirleri ilk kez 2000’de okurla buluşur. O tarihten itibaren, uluslararası sanat ve kültür çevrelerinde Filistinli şair ve modern Arapça şiirin son dönem temsilcilerinden biri olarak adından söz edilmeye başlanır. New York Rewiev Books, onu 2014’te “Arap dilinin en önde gelen şairlerinden” sözleriyle tanıtır.

“Kudüs’ün Kapısında Kelimeler”, kitaptaki sıraya göre şu yapıtlardan seçilen şiirlerden oluşan bir toplam: “Bir Kez Cennette Uyanmıştık” (2006-2013), “Akka Suru Üzerinde Bir Sandalye” (2016), “Fırtınaya Her Yaklaştığında” (2014-2015), “Çarmıhtakiler Yoruldu” (2018), “Gırnata’da Şair Değilsin” (2018) ve “Fakat Yanlışlıkla Yazdım Ağaçları” (2023).

Şu bilgiyi de kaydedelim: Necvan Derviş’in, bir başka Filistinli şair ve uluslararası alanda Filistin mücadelesinin önemli temsilcilerinden biri olmuş Mahmud Derviş’le herhangi bir akrabalık bağı yok. Bir soyadı benzerliği söz konusu. Hazır Mahmud Derviş’ten söz etmişken onu da şiirlerinden bir bölüm aktararak selamlayalım. Alıntıladığımız dizeler Şairin “Kimlik Kartı” başlıklı şiirinden:

Kaydet!

Ben bir Arabım

Taş ocağında çalışıyorum emekçi yoldaşlarımla

Çocuklarımın sayısı sekiz

Ekmeklerini taştan çıkarıyorum

giysilerini ve defterlerini!

Sadaka dilenecek değilim kapında

Konağının girişi önünde

küçük düşürecek değilim kendimi!

Kızıyor musun?

AŞİNA BİR ŞAİR

Mahmud Derviş gibi Necvan Derviş de şiirleri daha önce Türkçeye çevrilmiş ve dergilerde yayımlanan bir şair. Dolayısıyla Türkçede de şiir okurunun, şiir çevrelerinin yabancısı değil. Necvan Derviş’in kitabının ilk bölümünden bir şiirle devam edelim. “Gazze’de Uyku” başlıklı şiirin son iki betiğini aktarıyoruz:

İki yıl önce ben de Beyrut’un güneyinde Dâhiye

sokaklarında

Bir haç sürüklüyordum apartman büyüklüğünde

Fakat, bugün kim kaldıracak Kudüs’te

Bitap düşmüş birinin sırtından haçı?

Yeryüzü üç çividir

Ve çekiçtir merhamet

Vur ey Rab

Sen de vur uçaklarla birlikte

Var mı fazlası?

Şiirin son dizesinde soruluyor ya “Var mı fazlası” diye; Necvan Derviş, tam da oradan yazıyor. O “fazlası” olmayan yeri aktarıyor şiire. O “fazlası” olmayan yerden dile getiriyor şiirini. Kitabın ilk bölümünde yer alan ikinci şiirin başlığı da buna işaret ediyor: “Artık Kaybedecek Bir Şeyimiz Yok” diyor şair. Derviş’in şiire aktardıkları; “artık kaybedecek bir şeyi” olmayanların, artık kaybedecek bir şeylerinin kalmadığı yerdeki hayatlarını, duygularını, düşüncelerini, inatlarını, aşklarını, direnişlerini kapsıyor. Kitabın ikinci şiirinden de bir bölüm paylaşalım:

Başını göğsüme koy

Toprağı duyuyorum

Toprağı yarmakta olan otu

İkimiz de bir aşkta kaybettik başlarımızı

Ve artık kaybedecek bir şeyimiz yok.

Yeri gelmişken belirtmek gerekir. Uluslararası çevrelerde Filistinli şair olarak tanınan her iki şairin, Mahmud Derviş’le Necvan Derviş’in şiir anlayışları birbirine benzemez. Mahmud Derviş’in şiir eğilimi daha çok dışavurumcu olarak tanımlanırken Necvan Derviş, izlenimci bir şair intibaı uyandırıyor. İki şair siyasi tavır olarak da farklıdır. Mahmud Derviş’in “Kimlik Kartı”na, Necvan Derviş’in bir tür nazire sayılacak aynı başlıklı şiiri de tüm açıklığıyla iki şair arasındaki siyasi anlayış farkını sergiler niteliktedir. Mahmut Derviş’in şiirinden bir bölüm okumuştuk. Necvan Derviş’in “Kimlik Kartı” başlıklı şiirinin ilk ve son bölümünü sunalım:

Kürtler sert kafalıdır diye takılsalar da bana dostlarım,

yazın esintisinden daha yumuşaktım bağrıma

basarken dünyanın dört köşesinden kardeşlerimi.

Ve Ermeniydim, hem katilin hem de maktulün üstünü

örten tarih kar’ının kirpikleri altındaki gözyaşlarına inanmayan.

(…)

Evimde Yunanistan’a açılan bir pencere var. Rusya’yı

işaret eden bir ikon. Hicaz’dan esen ebedi bir koku.

Ve bir ayna ki her durduğumda önünde, baharı

Düşlerim Şiraz’da, İsfahan’da, Buhara’da.

Ve Arap olunmaz bütün bunlardan daha azıyla

ŞAİRİN ÖFKESİ

Necvan Derviş şiirlerinde paylaşımcı bir dil benimsiyor ve buna uygun bir tutum gösteriyor. Acı da, öfke de, yas da paylaşımcı bir dille ifade ediliyor. Paylaştırma arzusu da, paylaşılmaya davet de öyle.

Seçmeler toplamındaki şiirlerden anlaşılıyor ki Derviş son derece öfkeli bir şair. İmgeleri, dizeleri ateşten bir kıvılcım adeta. Öfke şiirlerde bir tür kurucu rolü üstleniyor diyebiliriz. Şiiri oluşturan bütün öğelere yayılan bir öfkeden söz etmek mümkün. Şairin öfkesinin de, öfkeden beklentisinin de büyük olduğu yorumu yapılabilir. Şöyle de söyleyebiliriz belki; şair öfkeyi ortaklaştırmak istiyor, bu amaçla paylaşıma açıyor. Bu tutumu şiire de yansıyor. Ancak söz konusu öfke, şairin kişiliğiyle ya da varlığıyla, varoluşuyla ilgili bir sorun, oradan kaynaklanan bir duygu durumu değil. Bunu da kaydedelim. Nedir peki? Şairin bulunduğu mekânın, ortamın, koşulların yarattığı ruh haliyle ortaya çıkan, tavır almakla ilgili bir durum diyebiliriz. Yalnızca duygusal düzlemde kalmayan, düşünsel boyutu da olan bir öfke söz konusu. Daha açık ifadeyle, Necvan Derviş’in şiirleri işgal altındaki hayata dair. Şairin öfkesi bununla alakalı. Sorun işgal. Şair işgale öfkeli, sürgün edilmeye öfkeli, bir halkın ya da halkların yerinin, yurdunun zorla ellerinden alınmasına öfkeli. Esarete öfkeli. Eşitsizliğe öfkeli. Bu durumda elbette ki şaşırtıcı olan bir sürgünün, bir yerinden yurdundan edilmişin, yeri yurdu zorla elinden alınmışın, işgal altında yaşamak zorunda bırakılmış birinin öfkesiz olması olurdu. “Akka’nın Suru Üstünde Bir Sandalye” başlıklı ikinci bölümde yer alan “Muallaktaki Yeryüzü” başlıklı şiirden bir bölüm sunalım:

Yeryüzünü boğazlanmış bir hayvan gibi gördüm,

Dediğimde

Bunlar kâbus, bitecek dediniz

Bitecek bahar varınca evinin eşiğine

Bahar çok gecikti

Kâbusum bahar oldu

Ne indirebilirim yeryüzünü

Ne de bilebilirim onu kimin astığını

ÖTEKİ DE BENİM

Şair şiirlerinde yerlerinden, yurtlarından zorla edilmiş halklarla özdeşlik kuruyor. O nedenle de yalnızca bir Filistinli olarak öfkelenmiyor. O nedenle Necvan Derviş’in şiirlerinde duyulan seste Arthur Rimbaud’nun meşhur sözü de var: “Ben başkasıdır.” Şöyle de okuyabiliriz: Başkası ya da öteki de benim. Derviş şiirlerinde bir Kürt olarak da öfkeleniyor. Bir Ermeni olarak da lanet ediyor halkların sürgününe, yerinin yurdunun gasp edilmesine… Onun şiirlerde

Amazig olduğuna, Arami olduğuna, Siyonizm karşıtı Endülüs’ten kovulan bir Yahudi olduğuna bizi de okuru olarak olmaya çağırdığına tanıklık ediyoruz. Hangi devlet olursa olsun; devletin, devletlerin kıyımlar yaratarak, yakarak, yıkarak başkalarının yurdunu, ötekilerin evlerini, köyünü, şehrini işgal etmesine duyulan haklı tepki ve öfke… Şair öfkeli ama şiddet taraftarlığı da yapmıyor. Bunun da altını çizmek gerekir. Şairin öfkesi daha çok mağdurun mağdur edilmeye duyduğu tarzda bir öfke. Necvan Derviş’in seçmelerinde okuduğumuz tam da bu öfkenin şiirleri.

MAĞDUR HALKLARIN YANINDA

Necvan Derviş Filistinli. Şiirlerinin odağında yalnızca kendi halkının acısı, başkaldırısı, direnişi yok. Şair deyim yerindeyse sürgünün sürgünü olmak gibi bir söyleme yaslanan düşünsel, duygusal dar görüşlülüğün çıkmazına saplanmıyor. Benzer acıyı yaşayan, tüm ezilen halkların yanından, onların arasından, onların içinden söylüyor şiirini. Şiirleri okurken Derviş’in sesi kulaklarımızda adeta “Hepimiz Hrantız, hepimiz Ermeniyiz” haykırışıyla geliyor.

Necvan Derviş şiirlerinde, başka türlü olabilecekken olamamış dünyanın derinlerine doğru yol alan bir “Kâbuslar Otobüsü”yle geçiyor işgal altındaki topraklardaki hayatın ortasından. “Fırtınaya Her Yaklaştığında” başlıklı üçüncü bölümde yer alan “ ” başlıklı şiirden iki betik aktaralım:

Nesiller öncesinden kâbuslar otobüsünde binip

Henüz istasyona ulaşamayan bu kadın kim

Ne zaman uyusa torunlarından biri

Yanı başında buluyor kendini kâbusta.

Kim bu Kürtler

Kim bu Amazigler

Kim bu Ermeniler

Boğazlanma sırasının

Kimde olduğunu bilmediğimiz

Bir bıçağın ağzında dönüp duran bu isimler

(Ki ne kadar çoktur kurbanların isimleri)

ŞİİR NE İŞE YARAR, NASIL BİR ŞİİR

Derviş’in seçmelerdeki şiirleri, başka diller için de şiirin önemini hâlâ koruduğunu kanıtlar nitelikte. Ayrıca şiirin tarihsel sorularına bugünden sunduğu karşılıklar da söz konusu. Örneğin, günümüz için “nasıl bir şiir” sorusuna karşılık aranırken başvurulacak bir kaynak olarak değerlendirilebilir. Şiirin günümüz açısından değerini, geçerliliğini tartışma konusu yapan çevrelerin iddialarına karşı Arapçadan verilmiş güçlü bir yanıt da sayılabilir. Seçmeler, şiirin evrensel gücünü, hatırını hatırlatıyor. İtibarını tahkim ediyor. Necvan Derviş şiirlerinde, şiirin ne işe yaradığına da, ne işe yarayacağına da açık ve anlaşılır bir karşılık veriyor. Şairin işgal altındaki hayatı ve direnişi bir tek sözcükle bile hamasete sapmadan şiirleştirmek suretiyle nasıl şiir, neden şiir gibi sorular için de örnek sunduğunu söyleyebiliriz. Kitaptan “Fakat Yanlışlıkla Yazdım Ağaçları” başlıklı bölümden, “Üsküdar” adlı şiirden ilk betiği okuyalım:

…Atın Üsküdar’ı geçtiğini görüyordum

Hayret ettim

Nasıl birleşmişti pişmanlık şimdiki zamanla

Yemin ederim ki onu gördüm

Koşuyordu Moğol duvar resimlerinde

Selçuklu kaplarının kırıntılarında

Ve kardeşimin kanında.

Elbette şiiri konu alan soruların yanıtı, ancak yine şiir okunarak bulunabilir. Şiir okumayanlar için ne şiir sorunu vardır ne şiir üzerine sorular.

Necvan Derviş’in okuduğumuz şiirlerinde dikkati çeken işgal altındaki hayatın anlatımı bir boyutsa, dizelerin bir başka yanı da okuyanın önüne, gerilla çantasında şiirler taşıyan Che Guevara’nın ünlü sözü “Kaybettiğinde değil yenilgiyi kabul ettiğinde yenilirsin” şiarının ışığını düşürmesi diyebiliriz.

Didik didik ederek okunacak türden ve bu yılın şiir kitapları listesinde ilk sıraya yerleştirilecek bir toplam “Kudüs’ün Kapısında Kelimeler”. Şiir okurlarının bilgisine… Şiirleri Arapça aslından Türkçeye çeviren Mehmet Hakkı Suçin de bu önemli seçki için şiir okurlarının takdirini hak ediyor.


Enver Topaloğlu: Türk dili ve edebiyatı öğrenimi gördü. Birçok sanat edebiyat dergisinde şiirleri yayımlandı. Altı şiir kitabı bulunuyor. Cumhuriyet gazetesinde 1993 – 2015 yılları arasında düzeltmen olarak çalıştı. Emekli oldu. Gazete Duvar’da yazarlığa başladı. Beş yıl süreyle cumartesi günleri modern Türkçe şiiri odak alan yazılar yazdı. 10 Eylül 2022 tarihinde Artı Gerçek’te başladığı köşe yazarlığını sürdürüyor. Topaloğlu 2017’den bu yana İzmir’de yaşıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Enver Topaloğlu Arşivi