Koray Düzgören
Kürtler ‘êdî bese’, Türkler ‘yeter’ derse…
Yakın siyasi tarihimize ‘4 Kasım darbesi’ olarak kaydedilen, HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere 9 HDP milletvekilinin tutuklanması olayının üzerinden 2 yıl geçti.
Bu iki yılda HDP ve genel olarak Kürt siyasi hareketi ile onun destekçilerine ve sivil toplum örgütlerine yönelik operasyonlar devam etti.
31 Mart’ta yapılacak yerel seçimler yaklaştıkça bu gözaltılar, tutuklamalar yoğunlaştı. Hemen her gün bir ilde ya da ilçede Kürt politikacılar ya da bileşenlerine yönelik operasyon yapılıyor.
İktidar sözcülerinin açıklamalarına, kalemlerinin yazdıklarına bakılırsa bunların daha da artması bekleniyor.
HDP’yi doğrudan kapatamadıkları için, kapatırlarsa dış dünyada artık despotluklarını perdeleyecek herhangi bir örtü kalmayacağı için kapatmaktan beter ediyorlar.
Ağzını açan her devlet büyüğü(!), ortada herhangi bir mahkeme kararı bir tarafa, en ufak bir suçlama bile olmadığı halde HDP’yi terör örgütünün uzantısı olarak açıklıyor.
İddia bile etmiyor, adeta kesin hükümmüş gibi ilan ediyor.
Seçim öncesinde tehditler birbiri peşi sıra geliyor.
HDP ve DBP’nin (Demokratik Bölgeler Partisi) elinde olan 94 belediyeye atanan Saray’ın memurları, yani kayyımların yerine halkın gerçek temsilcilerinin yeniden seçilmesi neredeyse kesin olduğu için tehditlerin dozu yükseliyor.
Önce, "Yeniden seçilenlerinin Kandil'le irtibatlı ve iltisaklı oldukları anlaşılırsa yeniden kayyım atayacağız" dediler.
Bu yetmedi, İçişleri Bakanı, "Adayları önceden inceleyip gereken tedbirleri alacağız" diye açıklama yaptı.
Bu, gerekirse Saray’ın Yüksek Seçim Kurulu’nu harekete geçirip istemedikleri adayları seçime sokmama yolunu da kullanabilecekleri anlamına geliyor.
DEMİRTAŞ’A SUÇLAMA: KANDİL FOTOĞRAFI
HDP üzerindeki baskılar ve uygulanan hukuk şiddeti artarken eski Eş Genel Başkanların tutukluluk hali de devam ediyor.
Avukatı Mahsuni Karaman’ın Artı TV’de geçtiğimiz günlerde bir programda verdiği bilgilere göre Demirtaş, 64 suçlamanın yöneltildiği 34 davada yargılanıyor.
Bu davaların hepsi Meclis’te yaptığı konuşmalar, basın açıklamaları, aday tanıtım toplantıları, DTK toplantılarında yaptığı konuşmalardan oluşuyor.
Tutuklu olduğu suçlama ise oldukça çarpıcı:
Çözüm süreci devam ederken, 2013 yılında Kandil’de KCK yöneticileriyle birlikte çektirdiği fotoğraftan dolayı suçlanıyor.
Oysa bu fotoğraf, hükümetin bilgisi, rızası dahilinde gidilen Kandil’de ve yine hükümetin bilgisi ve rızası dahilinde çekilmiş ve servis edilmiş bir fotoğraf.
Avukatın yaptığı açıklamaların bence en ilginç bölümü, ‘haksız tutukluluk’ nedeniyle AİHM’de (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) açılan davayla ilgili.
Demirtaş ve tutuklu diğer milletvekilleri için açılan davanın başvuru tarihi 2017’nin Mart ve Nisan ayları.
AİHM, geçtiğimiz Temmuz ayında bu dosyaları öncelikli ele alma kararı verdi. Kasım ayında Türkiye mahkemeye savunmasını gönderdi. Demirtaş’ın avukatları da yanıtlarını bu yılın ocak ayında ilettiler. Böylece dosyayla ilgili yazışmalar tamamlanmış oldu.
O tarihten bu yana yaklaşık 9 aydır AİHM’in kararı bekleniyor ama mahkemeden karar çıkmıyor.
Hukukçular, "haksız tutukluluk" yönünde karar çıkacağı beklentisi içindeler.
24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce AİHM’in bu kararı açıklaması bekleniyordu bu da gerçekleşmedi.
SORU: DEMİRTAŞ SERBEST BIRAKILABİLİR Mİ?
Tam bu karar beklenirken Demirtaş’a suçlandığı davaların birinden 4 yıl 8 ay hapis cezası verildi.
Bu davayı yakından izliyordum ama AİHM’nin kararı açıklamasını bu kadar uzattığını tahmin etmiyordum. Ayşe Yıldırım’ın Artı Gerçek’teki yazısını okuyunca irkildim.
Avukat göre, alelacele verilen bu hüküm, Demirtaş’ın AİHM’in ihlal kararı ile tahliyesini önlemek amacına yönelik alındı.
Mahkumiyet kararı istinaf mahkemesine götürülmüş. Avukata göre normalde kararın çıkması bir yılı bulabilir. Ama önümüzdeki bir iki ay içinde onama çıkarsa bu hükmün planlı bir iş olduğuna ilişkin kuşkular gerçekleşmiş olacak.
Ayşe Yıldırım, avukatın açıklamalarına dayanarak yazısının sonunda 3 soru soruyor:
"Hadi şimdi bu veriler ışığında ve yaklaşan yerel seçimleri de hesaba katarak bir kez daha soralım: Demirtaş serbest bırakılır mı?
AİHM tüm yazışmalar bitmesine rağmen tam 9 aydır neden bir türlü kararını açıklamadı?
Yoksa bir takım lobiler mi iş başında?"
Bu noktada İrfan Aktan’ın Duvar’da, avukatı aracılığı ile Demirtaş’la yaptığı röportaja geçiyorum.
Aktan soruyor:
"Ankara’dan İstanbul’a, Diyarbakır’dan Hakkâri’ye kadar, karşılaştığımız herkes "Demirtaş ne olacak, daha ne kadar hapiste kalacak" diye soruyor. Sizin buna dair bir öngörünüz var mı? Sizce ne zaman hapisten çıkarsınız?"
"Halkımız ne zaman bu gidişata "êdî bes e" derse, siyasi tutsaklar o zaman çıkar. Mesela önümüzdeki yerel seçimler, Newroz, 8 Mart hep "yeter artık" demenin fırsatlarıdır."
Kürtler ne zaman ‘edi bese’, Türkler ne zaman ‘yeter’ der bilmiyorum. Dilerim bir gün derler.
Ama ben kendi adıma şu AİHM kararının 9 aydır neden açıklanmadığını değil, açıklanmadığı için Kürtlerin ve Türklerin neden etkili bir demokratik tepki ortaya koyamadıklarını doğrusu çok merak ediyorum.