Koray Düzgören

Koray Düzgören

Kurulmakta olan bir parti devletidir

Evet ağır bir baskı, polis-yargı şiddeti ve hukuksuzluk var. Ama uyum yasaları çıktıktan sonra parti devletine karşı bir eleştiri bile mümkün olmayacak.

AKP’den söz eden herkes şu eski hikayeyi anlatır.

AKP, devlete karşı halkı koruma vaadi ile iktidara geldi.

Aradan 15 yıldan fazla bir zaman geçti, halkı korumak bir yana artık AKP devletleşti. Devletin bütün kurumları ya ortadan kaldırıldı ya da fonksiyonlarını, görev hedeflerini yitirdi. Birer şekilden ibaret kurumlar haline dönüştüler. Ne yetkileri var, ne ağırlıkları ne de saygınlıkları kaldı.

Başta yargı kurumunun tamamı.

Görünüşe göre Yüksek Savcılar ve Hakimler  Kurulu var. Ama bu kurulu oluşturanların hepsi yargıç, savcı cüppesi giymiş memurlardan oluşuyor.

Mesele sadece bu da değil. Devlet partisinin hoşuna gitmeyen bir karar aldığında görevine son verilebilen, hiçbir dokunulmazlığı olmayan, hatta verdiği kararlardan dolayı tutuklanma tehdidi altında bir memuriyet söz konusu.

Söz gelimi, Nokta Dergisi davasında gazetecilere 22.5 yıl ceza verebilen bir yargıcın durumu bu anlattıklarımıza tamamen uyuyor. Yargıç o cezayı vermezse görevden alınıp tutuklanabilirdi. Hukuku, kanunları bir tarafa bırakarak istenilen neyse onu yaptı.

Böyle bir yapılanma söz konusu.

Devletin tümüne ilişkin olarak bu tanımı yapmak artık mümkün.

AKP devlete karşı halkı korumak amacıyla yola çıktı devletle bütünleşti. Artık devletin kendisi oldu.

Buna rağmen şu son yasa dışı, gayrımeşru referandumla bürokratik vesayetten kurtulduklarını söylemiyorlar mı çok hoşuma gidiyor.

 

YENİ BİR BÜROKRATİK YAPI OLUŞTURULUYOR

Ülkede artık bir bürokratik vesayet ne kelime, bürokrasinin esamesi bile okunmuyor. Her konuda tek bir adamın ağzından çıkacak söz geçerli. Bu sözün tartışılması, konuşulması, gerekirse bir takım testlerden geçirilmesi, doğru yanlış, eksik yanlarının irdelenmesi falan söz konusu bile değil.

Bu konularla ilgilenmekle görevli kurumlar yok edildi.

Doğru, bu durumda bu bürokratik kurumlara, yapılara hiçbir ihtiyaç kalmadı.

Bu gayrimeşru referandumla kendilerine göre hukuken de artık bürokratik vesayetten kurtulmuş oluyorlar.

Ama öte yandan, yeni bir bürokratik yapı oluşuyor.

Bu da Saray Bürokrasisi olacak. Ve ister istemez bu bürokrasi kendi vesayetini oluşturacak.

Yani bir vesayet rejiminden başka bir vesayet rejimine geçiyoruz. Hepsi bu...

Beştepe’deki Saray tamamlandığında1150’nin üzerinde odası olduğunu öğrenince şaşırmıştık. "Bu kadar odaya ne gerek var" demiştik.

Şimdi daha iyi anlaşılıyor. Saray bürokrasisinin elit takımı Saray’da konuşlanacak.

Saray medyasının kalemleri bu nedenle sık sık artık bürokratik vesayetten kurtulduk diyor. Tabii söz gelimi, başbakanlık ortadan kalktıktan sonra başbakanlığa bağlı kurumların önemlileri Saray’a bağlanacak. Başbakanlıktaki danışmanlıkların ve bazı idari birimlerin ise artık işi kalmayacak.

Saray’a bağlı yeni kadrolar oluşturulacak. Önümüzdeki günlerde bu kadroları doldurmak için yoğun bir eleman alımı kampanyası izleyeceğiz.

Bunlar Cumhurbaşkanı ve çevresinde yönetici takımının emirlerini yerine getirmek için çalışacak, özel yetkilerle donatılmış Saray bürokratları olarak görev yapacaklar.

Tabii Saray’da her bakanlığın konusuyla ilgili birimler ve sorumlular olacağı için bir anlamda bakanlıklar bürokrasisi bir başka biçimde Saray’da oluşturulmuş olacak.

 

HERKEZ PARTİ BAŞKANINA BAĞLI OLACAK

Bunların daha önceki yapılardan farkı, tümüyle partinin genel başkanına bağlı olarak çalışmaları olacak.

Bu bürokratik kadrolar artık partinin denetiminde ve emrinde bulunacak.

Bu bürokratik yapı ve yeniden yapılanma parti için de söz konusu. Saray’da oturanlar partinin elit takımı olacak. Sıradan partililer ya da il, ilçe teşkilatında çalışanlar bu bürokratik yapıyla öyle kolay ilişki kuramayacak.

Kolay değil, şimdiye denenmemiş bir devlet yapılanması oluşturulacak.

Tamamen lidere bağlı ve bağımlı bir devlet teşkilatından söz ediyoruz.

Valiler ve kaymakamlar üzerindeki deneme çalışmaları geçtiğimiz birkaç yıl içinde başarılı(!) sonuçlar verdi. Şimdi fiili durum hukuki hale getirilip valiler iktidar partisinin il başkanı, kaymakamlar da ilçe başkanı gibi çalışacak.  Bu sistemde partinin üyeler tarafından seçilmiş il ve ilçe kadroları devre dışı kalabilir.

Yani devlet partisi değil, bizahiti parti devleti söz konusu olacak...

Böyle bir devletin, referandumun gerçek sonuçlarına göre azınlığın, yani yüzde 40-45’in, onların hesabına göre ise bilemediniz yüzde 50’nin partisi ve devleti olacağı kesin.

Dolayısıyla böyle bir parti devleti bürokrasisi öncelikle ve tamamen kendi taraftarlarına, destekçi kesimlere yönelik çalışacaktır. Yani bu devlet partisi öncelikle o partinin üye, taraftar ve militanlarının hizmetinde olacaktır.

Toplumun geri kalanı ise ya kendi iradeleri ile biat edecek ya da zorla, baskıyla, zulümle sindirilecektir. AKP Genel Başkanı Erdoğan bunu partisinin olağanüstü kurultayında genel başkan olduktan sonra açıkça söyledi. Bunlarla savaşacağız dedi.

Biliyorum can sıkıcı bir yazı oldu ama gerçekler böyle.

Önümüzdeki günlerde hızla böyle bir yapılanmayı gerçekleştirmek için birçok adımın atıldığına tanık olacağız.

 

YÜZDE 10 BARAJINI MUMLA ARAYACAĞIZ

‘Uyum Yasaları’ dedikleri yasalar bunları gerçekleştirmeye yönelik olacak. Bu arada Meclis İçtüzüğü değişecek, iktidar partisinin dışındaki muhalif partilerin zaten sınırlı hakları ve denetim imkanları iyice kısıtlanacak.

Meclis, egemenliği kullanan güçlerden en önemlisi olmak konumundan uzaklaşıp sıradan, Cumhurbaşkanı’nın taleplerini yerine getiren bürokratik bir kurum haline dönüşecek. Göstermelik olacak.

Tabii siyasi partiler ve seçim kanunları da değişecek. Artık nasıl bir seçim sistemi getirileceğini hep birlikte göreceğiz. Söylenenlere bakılırsa, Meclis’e sadece iki parti girebilecek. Yüzde 10 Barajını mumla arar hale geleceğiz.

Bir yandaş yazar bu durumu, yüzde 49.5 oy almanın bile iktidar olmaya yetmeyeceği şeklinde özetliyordu.

Bu bilinen durumu başta CHP olmak üzere birçoğumuz hala bilmezden gelmeye çalışıyoruz. Bilmiyormuş gibi yapıyoruz. Hala 2019’daki seçimlerde Erdoğan’ı yenilgiye uğratabiliriz diye düşünenler var.

Referandumun gayrımeşru olması, çalınması bazılarını hala rahatsız etmiş görünmüyor. O gayrımeşru, tanınmaması gereken referanduma göre Erdoğan’ın AKP’ye dönmesi, genel başkanlığa yeniden getirilmesi de bunları uyandırmışa benzemiyor.

Erdoğan’ın rüşvet, şantaj vb. her türlü vasıtayla kendini dünyaya meşru otorite olarak kabul ettirmesi de alarm zillerinin çalması için yeterli olamadı. Hindistan’a, Çin’e, Rusya’ya, ABD’ye gitmesinin tek sebebi buydu. Şimdi de zaman zaman nefret edip, zaman zaman da kucağına oturduğu NATO’nun zirvesine katılıp NATO liderlerine terörizm diskuru çekecek. Oradan Avrupa Birliği’nin yolunun tutacak. Meşruiyetini oralarda da bir kere daha onaylatacak.

Avrupa’nın müptezel liderleri Avrupa’yı Avrupa yapan bütün değerleri bir tarafa bırakıp Erdoğan’ın tehditlerinden, şantajlarından korkup zaten referandumu tanımış ve onu meşru lider olarak gördüklerini açıklamışlardı.

Bir kere daha, bu sefer sırtını sıvazlayıp elini sıkacaklar.

Bütün bu gelişmelere rağmen Türkiye’de referandumda yüzde 50’lere ulaşan ‘hayır’ cephesi, MHP’li muhalifleri bir tarafa bıraksak bile biraraya gelemiyor.

Ana muhalefet partisi Kürtlerle yanyana olmak istemeyişinin 50 gerekçesini sıralayıp duruyor.

OHAL kararnamelerini protesto ederek işlerine geri dönmeyi talep eden iki genç eğitimci, Nuriye Gülmenle, Semih Özakça geniş kesimlerce desteklenen açlık grevleriyle yeni bir direniş sürecini tetiklediler.

Ama iktidar onların bir direniş simgesi olmasına göz yummak istemedi ve tutukladılar. Buna rağmen bu direniş, direnmek isteyenlere bir rehber olabilir.

Evet ağır bir baskı, polis-yargı şiddeti ve hukuksuzluk var.

Ama uyum yasaları çıktıktan sonra parti devletine karşı bir eleştiri bile mümkün olamayacak.

Biran önce bu ağır faşizan sürece karşı bütün muhalif kesimlerin biraraya gelmesi gerekir.

Bunun da tek yolu barış, demokrasi ve özgürlükler hedefiyle yan yana durmaktır.

2019’dan medet ummak aymazlıkların en büyüğüdür.

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi