Melis Alphan
LGBTİQ+'lara karşı şiddetin önünde en başta barolar durmalı
Türkiye’de son yıllarda LGBTİQ+ kesimlere karşı şiddet ve ayrımcılık bariz şekilde arttı. Cinayetler, fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, tehdit, mülke zarar, aklınıza ne gelirse...
Buna rağmen, kolluk kuvvetlerine yapılan koruma taleplerine gerektiği gibi cevap verilmiyor.
Nefret suçlarına ilişkin ulusal mevzuat, Türkiye’nin üyesi ya da katılımcısı olduğu Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) kriterlerini ve tavsiyelerini karşılamaktan uzak.
Bu suçlarla mücadele etmek veya bu suçları önlemek için herhangi bir siyasi önlem ya da kamu politikası da yürürlükte değil.
Bunlar yetmez gibi, bir süredir bazı basın organları, LGBTİQ+ kesimleri sistemli olarak hedef gösteriyor, nefret propagandası yapıp türlü yalanlarla bu kesimlere karşı kin ve düşmanlığı teşvik ediyorlar.
LGBTİQ+ kesimlere yönelik nefret suçları ve hak ihlalleri artarken, bir yandan da bunlarla mücadeleye yönelik çalışmalar başladı.
Birkaç yıldır kendi aralarında bu meseleyi tartışan avukatlar, bağlı oldukları barolarda LGBTİQ+ haklarına özel merkezler kurulması için harekete geçti.
Bu merkezlerin ilki İzmir Barosu’nda kuruldu.
86 avukatın imzasıyla Antalya Barosu’na yapılan başvuru ise reddedildi.
Bu ret moralleri bozsa da, avukatlar vazgeçmedi. Ankara Barosu LGBTİQ+ Hakları Merkezi, 50 avukatın başvurusuyla kuruldu. Sırada İstanbul Barosu var.
LGBTİQ+ HAKLARI MERKEZLERİ KURULMALI
LGBTİQ+ bireylerin haklarından yoksun bırakılmamaları yolunda çalışması gereken başlıca örgütlerden biri hiç şüphesiz barolar. Pek çoğunda Kadın Hakları Merkezi, Çocuk Hakları Merkezi, İnsan Hakları Merkezi olduğu düşünülürse, LGBTİQ+ hakları merkezlerinin bugüne kadar kurulmamış olması büyük eksiklik.
Zira kadını hak ettiği eğitimden, refahtan ve imkânlardan yoksun bırakma toplumsal açıdan nasıl yanlış bir karar ise benzer şekilde bir LGBTİQ+ bireyi de cinsel yönelimi/cinsiyet kimliği nedeniyle toplumdan dışlamak aynı şekilde olumsuz sonuçlara yol açar. Bu tutumla aslında gerçekten yetenekli bireylerin topluma sunabilecekleri katkı gözardı edilir ve toplumda insan kalitesi eksilir.
Bir toplumun veya topluluğun gücü, kendisine katkıda bulunabilecek farklı kesimleri dışlamamasında, onların haklarını gözetmesinde, böylece hem onların mutluluk ve refahını hem de -onların katkılarıyla- kendisininkini güvence altına almasındadır.
Bu noktada barolara çok iş düşse de, biliyoruz ki Türkiye’deki baroların çoğu LGBTİQ+ haklarına LGBTİQ+ özelinde eğilmiyor.
Oysa LGBTİQ+ nefretine ve ayrımcılığa dayalı her türlü bireysel, toplumsal ve politik girişimin önünde ilk önce hukuk ve meşruiyet içinde barolar durmalı.
BAROLAR NELER YAPMALI?
Barolar bu konudaki tutum ve tavrını kamuoyuna karşı her ortamda belli etmeli. LGBTİQ+’lerin hukuk gereksinimleri, temel adli yardım ve CMK hizmetlerinin bileşeni olarak görülmeli.
Yasalar ve diğer mevzuat konusunda yapılanlar LGBTİQ’ler için de sürdürülmeli. Avukatların, müvekkilleri ile toplumsal cinsiyet kimliği, cinsel yönelimi ve/veya cinsel deneyimler hakkında diyalog kuracakları zaman, bunu nasıl yapmaları gerektiğine yönelik barolarda çalışmalar yürütülmeli.
Avukatlar, LGBTİQ+lerle iletişimde açık-fikirli ve onları yargılamaktan uzak olmaları ve ayrımcılık içermeyen ifadeler kullanmaları konusunda eğitilmeli.
Cinsel yönelimi/cinsel kimliğinden ötürü kimi avukatların bazı barolara alınmadığını biliyoruz. Oysa avukatın cinsel yönelim veya toplumsal cinsiyet kimliği, ırk, etnik köken, yaş, fiziksel yetenek ayrımı yapmadan hizmet verebilmesinin psikolojik, sosyal, kültürel alt yapısını sağlamaya yönelik çalışmalar bizzat barolar tarafından yürütülmeli.
Barolar, hem LGBTİQ+ kimliğinin suç veya kabahat olarak görülmekten çıkarılması konusunda hem de ayrımcı yasa ve uygulamalarla mücadele etmeli; eşitlik ilkesinin ve ayrımcılık yasağının hayata geçirilmesi, geliştirilmesi için çalışmalı. LGBTİQ+ fobisi ve bu fobi kaynaklı şiddetle mücadele etmek için açılan davalara müdahil olmalı.
2018 Avrupa Gökkuşağı Endeksi’ne göre Türkiye, LGBTİ konusunda hukuki ve politika uygulamaları açısından 49 ülke arasında 47’nci sırada.
Bu, utanılası bir tablo.
Bu tablonun değişmesi için, sadece birkaç baroda değil, Türkiye’deki tüm barolarda LGBTİQ+ hakları merkezleri daha fazla geciktirilmeden açılmalı.