Ragıp Zarakolu
Lissy Schmidt'e mektup...
Sevgili Lissy, zaman nasıl da akıp gidiyor. 23 yıl olmuş senin ölüm haberini alalı. Dün gibi hatırlıyorum. 3. Nisan 1994 tarihli Hürriyet gazetesini sabahleyin açıp, "Alman gazeteci Lissy Schmidt öldürüldü" haberini okuyup şok oluşumuzu.
Sen sadece bir gazeteci değil, aynı zamanda bir insan hakları savunucusu idin. 12 Eylül’ün en karanlık günlerinde bir akşam vakti kapımızı çalmıştın. 81 ya da 82 kışıydı sanırım. Ta Almanyalardan bir minibüse atlayıp gelmiştin, Türkiyeli bir genç hanımla. "Siyasal tutuklular için ne yapabilirim?" diye. Hemen siyasal tutuklu anaları ile kaynaşmıştın.
1984 yılında Ayşe 40 gün siyasi şubede tutulduğunda, çocuklara sen sahip çıkmıştın.
İlk insanlık için uğraşın aslında İtalya’nın en yoksul yöresini yerle bir eden bir depremden sonra çizmenin güney ucuna koşturman olmuştu bir yardım örgütü ile. Almanya’daki cenaze törenine oralardan koşturup gelmişti İtalyan arkadaşların.
Frankfurt’ta Zambon Kitapevi’nde çalışıyordun ilk seni tanıdığımızda. İlk iş olarak, seninle birlikte, cezaevinden şiirler antolojisi diye bir seçki yapmıştık, Türkçe-Almanca iki dilli olarak. Ve Zambon yayınlamıştı.
Sonra Kürt diyarı tutuşunca, ilgi alanın oraya kaymıştı, bütün gerçek insan hakları savunucuları gibi.
Sonra Kürt bölgesinde OHAL ilan edilmişti. Şimdi Türkiye’nin genelinde OHAL var sevgili Lissy. Kürdistan’a izin vermeyeceğiz derken bütün Türkiye oldu bir Kürdistan.
OHAL bölgesinde ilk büro açan yabancı muhabir sen oldun. Leyla Zana’nın yanında çalıştığını hatırlıyorum.
Sahi, senin Özgürlüğün Bedeli adlı kitabının alt başlığı "Irak Kürt Bölgesinden Röportajlar (1991-93)" idi.
Resmi söylem ile, "Kuzey Irak", daha sonraki "Irak Kürt Bölgesi", senin ölümünden sonra "Federe Devlet" oldu. Ve 25 Eylül’de Bağımsız Kürt Devleti için halk oylaması olacak sevgili Lissy.
Ya bu günleri görmek de varmış Lissy.
2003 yılında Ankara, Irak bünyesinde Kürt federe devleti oluşturmaya çalışmanın bir "kırmızı çizgi", bir "causa belli" yani savaş nedeni olacağını açıklamıştı. Ben de, "Sana ne!" diye makale yazmıştım da kendimi DGM’de yargılanır bulmuştum. Neyse AKP’nin cicim aylarıydı da beraat etmiştim
Federe devlet gibi bunu da sineye çekecekler sevgili Lissy.
Süleymaniye yakınlarında jiple giderken, stop edince, kontrol etmek için indiğinde şoförünle birlikte seni taramışlardı.
Bir iki ay önce de Madame Mitterand’ın ziyareti sırasında yoluna mayın döşemişlerdi, başaramamışlardı. Saddam’ın şebekesi hala iş başındaydı. Ama sende başarılı oldular.
Sonra suikasti yapanlar yakalandı, yargılandı, idama mahkum oldu. Sevgili annen ve bir rahip olan kardeşin, dilekçe verdiler, ölüm cezasına karşı olduklarından asılmamaları için.
Aslında senin ölümünü isteyen başka çevreler de vardı. Vedat Aydın’ın otomatik silahlarla taranan yığınsal cenazesinde sen de ölüyordun az daha. 8 insan ölmüş, yüzlercesi yaralanmıştı. Siviller neredeyse linç ediyordu seni, tam biri kafana sıkmak üzereyken, resmi bir polisin "manyak mısınız" diye engellemesi üzerine sağ kalmıştın.
10 Temmuz 1991’i gösteriyordu tarihler. 1991 baharında TCK 141-42 maddeler kalkmış, ama daha beteri, TMK ile gelmişti.
Seni öldüremediler ama sınır dışı ettiler. Bir daha Türkiye’ye gelemedin. 3 yıl ağırlıkla Irak Kürdistan’ında yaşadın. ABD’nin ezdiği Saddam, hıncını Kürtlerden çıkarıp bölgeyi yerle bir etmişti. Bir yıl gazetecilik yapmadın. Yıkılan köylerin ve yerleşimlere yönelik yardımın ulaşması için çaba harcadın. Sonra Alman ve Fransız basınının en güvenilir muhabirlerinden biri oldun.
Bir anlamda İtalya’daki deprem sırasındaki çalışman gibiydi.
Ve öldürülmenden sonra bütün Kürt halkı ayağa kalktı, sokaklarda cenazenin geçişini selamladı. İlk cenaze törenin bir Süryani kilisesinde yapıldı.
Şimdi bir heykelin var oralarda. Sana "Kürdistan’ın Kızı" diyorlar.
Kürtler, Ermeniler, Süryaniler, Pontoslular dostlarını unutmaz, koyacak yer bulamazlar. Sen de biliyorsun.
28 Şubat günlerinde kitabının yargılandığı yetmedi sevgili Lissy, sana üzülerek bildiriyorum ki, 2017 yılı Mayıs’ında arşivimizdeki "Özgürlüğün Bedeli" adlı kitabına el konuldu.*
*İHD, 28 Şubat günlerinin çetelesini aylık raporları ile iyi tuttu. 1997 Ocak ayı raporunda Lissy Schmidt’in kitabının yasaklanması da yer almakta. O günlerin kitap alanındaki halini yansıtmak için sadece ocak ayı raporundan kısa bir alıntı yapıyorum : "Özgür Çukurova Gazetesi 88. sayısı toplatıldı-İst DGM "Devrimci Yol'dan Seçmeler" adlı kitap Haydar Aslan (Gökkuşağı Yayınları) toplatıldı-İst DGM Yeniden Newroz Dergisi Ocak sayısı toplatıldı-İst DGM "Özgürlüğün Bedeli-Irak'ta Kürt Bölgesinden Röportajlar" adlı kitap Lissy Schmidt (Belge Yayınları) toplatıldı-İst DGM Hedef Dergisi 63. sayısı toplatıldı-İst DGM "Türkiye'nin Düzeni ve Kürt Sorunu" adlı kitap Haluk Gerger toplatıldı (Belge Yayınları) -İst DGM Deng Dergisi 39. sayısı toplatıldı-İst DGM "Din ve Siyaset" adlı kitap Kemal Burkay (Deng Yayınları) toplatıldı-İst DGM "Malmısanj, Kırd, Kırmanç, Dımili veya Zaza Kürtleri" adlı kitap Kemal Burkay toplatıldı-İst DGM "Alevilik Kurmanci, Kırmanci ve Dersim Üzerine Kimi Yanlış Görüşler" adlı kitap Munzur Çem toplatıldı (Deng Yayınları) -İst DGM "Çarin Rubailer" adlı kitap Kemal Burkay (Deng Yayınları) toplatıldı-İst DGM Devrimci Çözüm Dergisi 2. sayısı toplatıldı-İst DGM "Dersim Tertelesi" adlı kitap Haydar Işık (Belge Yayınları) toplatıldı-İst DGM Proleter Halkın Birliği Gazetesi 30. sayısı toplatıldı-İst DGM Mehmet Güzel (Güneyde Kardelen Der. Genel Yayın Yönetmeni) Şemsettin Koyun (Yazı İşleri Müdürü) İsmail Kılıç (Derginin sahibi) Güney Kardelen Dergisinde Arap ve Kürt coğrafyası ibaresine yer verildiği ve bölücülük yaptıkları gerekçesiyle 2'şer yıl ile 5'er yıl arası hapis istendi."