Madeni işçiler yönetirse

Madenden çıkmalarını bekliyordum. Çıkmaya başladıklarında tanıdığım diğer madencilere pek benzemiyorlardı. Yorgundular ama pek mutsuz değillerdi

Madenden çıkmalarını bekliyordum. Çıkmaya başladıklarında tanıdığım diğer madencilere pek benzemiyorlardı. Yorgundular ama pek mutsuz değillerdi. Gözlerinin içi parlıyordu. Kömür karasının ortasında daha da belirgin oluyordu gözler. Maden diğer madenlere benzemediği için parlıyordu sanırım ya da ben böyle yakıştırdım. İşgal madeniydi çünkü ve işçi yönetimindeydi maden

Neoliberalizmin kraleçisi Margaret Teacher 1980’lerde madenleri kapatmaya başlamıştı. Uzun süre direndi madenciler. Şiddet kullanıyorlar diyordu Margaret, Allah toprağını kıt eylesin. İşçi düşmanıydı. Bir sürü başkan gibi. Sanki onların saraylarını başkası yapıyor, gemilerini başkaları yüzdürüyordu. Sanki yolların taşlarını ve cehennemini işçiler yapmıyordu ve yemekleri pişirenler işçiler değildi sanki, boğazlarında kalasıcılar…

- Arjantin 1900 başında anarşist aşçılar Patagonya direnişini başlatmışlardı. Kazan kaldırmışlardı-

“Bana şiddetten söz etmeyin” diyordu madenci sendikası başkanı Scargill; “ 12 kişi öldürdünüz, 5000 kişi yaraladınız” Bunu diyebiliyordu. Demokrasi vardı İngiltere’de…

Galler’de Tower madeni ise sadece direnmekle kalmadı. Madeni işgal etti ve üretmeye devam etti. “İşgal et, diren ve üret” diyorlardı, ve hatta kızıl bayrak çektiler madene.

Biraz önce sormuştum, “Hiç kaza oluyor mu, işçi yönetiminden sonra” diye. Madenin yönetim yerindeydik. Işıklar halinde tüneller görünüyordu haritada, sürekli ölçümler yansıyordu ve madenin sahipleri vardı hepsi başında, işçiler yani. Birbirlerinin yüzüne baktılar, “oldu mu” diye sordular, birbirlerine, “Bir arkadaşın parmağı sıkışmıştı” dedi biri “İki yıl önce”

Sonra madenden çıkanlardan yaşlı bir madenci ile konuştum. 30 yıldır madenciydi. “Neden işgal ettiniz madeni” diye sordum. “Ne diyecektik torunlarımıza ? Onlar neden direnmediniz büyükbaba diye sormayacaklar mıydı” dedi. “Ne diyecektik, parayı aldık, yattık yavrum mu diyecektik? O zaman sormayacaklar mıydı ? Niye bizim işimiz yok diye” Yüzünde kömürün karası vardı. Ellerinde hayatları.

Sonra Yüzüme baktı. “Peki Türkler ne yapıyor ?” diye sordu. Bununla bitirdim ben de “Galler işgal madeni” filmini. Filmi izleyen herkese bunu sorarak bitiyordu film.

20 yıl kadar geçti üzerinden ve cevabımız aynı, biz ölmeye devam ediyoruz hala…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Metin Yeğin Arşivi