Meral Akşener’in konuşması daha mı önemli idi Mehmet Altan’ın yazısından?

Akşener'in konuşmasından milliyetçi hamaset dışında aklımda hiçbir şey kalmadı ama Türkiye Mehmet Altan’ın önemli yazısına değil Meral Hanımın konuşmasına kilitlendi. Nedense Akşener'in konuşmasında Mehmet’in sıraladığı gerçek sorunlardan hiçbiri yoktu.

İYİP Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’in 26 Ağustos gibi tarihsel olarak önemli bir günde Afyon’da önemli bir konuşma yapacağı çok önceden duyurulmuş idi.

Meral Akşener’in konuşmasından en azından bir hafta önceden de basın adeta bu konuşmaya kilitlendi, çeşitli spekülasyonlar yapılmaya başlandı.

Basının bu konuşmaya kilitlenmesi ile birlikte bendeniz de Sayın Akşener’in nasıl önemli bir konuşma yapabileceğini düşünmeye başladım, ne yalan söyleyeyim, aklıma pek bir şey de gelmemişti.

Ancak, basının dolduruşu işte, ben bile 26 Ağustos Cumartesi günü Meral Hanımın konuşmasını izledim, konuşma üzerine yapılan derin analizleri daha da hayretle izledim.

Akşener’in konuşması bitince ister istemez aklıma bir soru takıldı, Meral Hanım’ın bu konuşmasında, hitabet üslubu dışında, acaba ilginç ne vardı?

Yine ne yalan söyleyeyim, artık bıkkınlık vermeye başlayan milliyetçi bir hamaset dışında aklımda hiçbir şey kalmadı konuşma sonrası.

Konuşma yapıldı ve kendine muhalif diyen kanallarda bile hala hiçbir anlamlı siyasi mesaj içermeyen bu konuşma tartışılmaya devam ediyor, ne diyeyim, Allah akıl fikir versin.

Partinin kurmayları da zaten kendi partilerini “Milliyetçi, demokrat ve kalkınmacı” bir parti olarak tanımlıyorlar ve bu motto bile kendi içinde kanımca çok sorunlu bir motto.

Hayatımda milliyetçilik denen şeyin ne olduğunu, hele kamusal alanda, mesela siyasette ne işi olabileceğini, hiç anlayamadım.

Milliyetçilik insanın doğduğu, büyüdüğü yerleri sevmesi, daha iyi olmasını istemesi ise bu konu insanın özel alanına ilişkin bir konudur, zaten kamusal alanda “sevmek” kavramının pek yeri olamaz çünkü ölçütü yok, daha doğrusu herkesin ölçütü kendinedir bu konuda, milliyetçilik “ben bu ülkeyi senden daha çok seviyorum” diyebilen cahillerin işidir belki de.

Milliyetçiliğin 18. Yüzyılda feodal toplumlar sonrası maddi temelleri oluşmamış değildi ama günümüzde özellikle enformasyon teknolojilerinin olağandışı bir hızla gelişmesi karşısında maddi temeli de kalmadı ama bir üst yapı kurumu olarak daha bir süre direnebilir çünkü ulus devletler de sadece bir üst yapı kurumu olarak bir süre daha var olacaklar ama bu direnme yavaş yavaş folklorik bir renge dönüşecektir.

Bir parti üç kavram (milliyetçilik, demokratlık, kalkınmacılık) üzerine yapılanıyor ve ilk kavram da milliyetçilik ise 2023 senesinde, bu siyasal hareketin ülkenin özgürleşmesine, zenginleşmesine ve daha güvenli olmasına bir katkısı ancak çok sınırlı olacak demektir.

Bu üç kavramlı motto içinde hukuk devletinin olmaması da büyük bir sorun çünkü aklı başında herkes biliyor ki, Türkiye gibi ülkelerde demokrasi başka şey, hukuk devleti başka şeydir, nitekim 1982 Anayasasının ikinci maddesinde (1993 Kopenhag kriterlerinde de) demokrasi ve hukuk devletleri arasında virgül vardır yani örtüşen kavramlar değillerdir.

Kalkınmacılığa kavramsal düzeyde bir itirazım olamaz ama hukuk devleti ve evrensel (milli değil) kriterlerini en öne çekmeyen bir partinin ülkenin büyümesine, kalkınmasına da bir katkı yapması zaten iyi niyetlerinden asla kuşkum yok ama mümkün değildir.

Mehmet Altan da bugün (dün) Artı Gerçek’te çok önemli bir yazı yayınladı “Gözleri çıkarılmış bir ama gibi….”, Meral Hanımın konuşması ile hiç ilgisi yok, yazıda Türkiye’nin çok çok önemli ama konuşulmasından pek hoşlanılmayan konularına değindi, isterseniz sadece isimlerini sayayım: Küresel organize suç endeksinde Türkiye’nin 193 ülke içinde en kötü 12. oluşu, rakip çetelerin şehirlerde birbirleriyle savaşması, yabancı mafyaların ve uyuşturucu baronlarının her yerde at oynatması, polise ateş açan, polis öldüren uyuşturucu tacirleri, Kolombiya-İzmir hattında yakalanan ve kime gittiği konşimentoda yazılı 4.9 ton eroinin kime gittiğinin üç senedir vatandaş tarafından öğrenilememesi, mafyatik yapıların devleti içine yerleşmesi ve etkinleşmesi, üniversite giriş sınavlarında Türkçe ve matematikten ortalama olarak on üzerinden iki çekmemiz, OECD PISA sınavlarında gençlerimizin yüzde 39’unun okuduğunu anlayamama acı gerçeği, vs.

Türkiye Mehmet Altan’ın bu yazısına kilitlenmedi, Meral Hanımın 26 Ağustos konuşmasına kilitlendi ama nedense (!!!) Meral Hanımın konuşmasında Mehmet’in sıraladığı gerçek sorunlardan hiçbiri yoktu.

İYİP’lilere sormak lazım, milliyetçilik üzerinden bu temel meselelere çözüm bulmak mümkün müdür, yoksa milliyetçi anlayış ve pratik uygulamaları bu sorunların daha da katmerleşmesine mi neden olur?

Biz nereye kilitleneceğimizi tam bilmiyoruz galiba.


Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi