Ragıp Zarakolu
Mete Tunçay'dan Lerna Ekmekçioğlu ve Talin Suciyan’a gelen araştırmacı çizgi
Bana siyaset biliminin, tarih biliminin Türkiye’de en önemli öncülerinden biri kimdir diye sorulsa herhalde öncelikle Mete Tunçay’ın adını veririm.
Gerçek bilim adamının tutkusu henüz bilinmeyeni bulmak, anlatılmayanı anlatmak, üstü örtülenin örtüsünü açmaktır. Bunun için de güçlü bir donanımınızın olması gerekir.
Mete Tunçay’ın siyasi düşünce klasiklerinden yapılan tercüme ve derlemelerde adının olması da bunun için şaşırtıcı değil.
1961 Anayasası ile görece demokratik bir ortama geçildiğinde, bütün dünya gibi Türkiye’de de sosyalizme yönelik ilginin arttığı bir dönemde, genç bir akademisyen olan Mete Tunçay’ın Türkiye solunun tarihini deşmeye başlaması şaşırtıcı değil.
Bunun ilk tezahürü Doğan Avcıoğlu’nun YÖN dergisinde yazan farklı eğilimlerdeki aydınların Ankara’da kurduğu Sosyalist Kültür Deneği'nde verdiği konferansla başladı. (Kemalizme terfi eden eski Bolşeviklerden, Atatürk, İnönü, Talat Paşa biyografisi yazarı Şevket Süreyya, bu konferanstan sonra "gece eve ziyarete gelirler" diyecekti. Ama gelmediler. Ama her darbeden sonra üniversitedeki temizliklerden nasibini aldı. Neyse sonuncusunda artık emekli idi!)
Bu onun için bir yaşam boyu devam eden, sonu gelmeyen bir araştırma alanı oldu.
İlkin SBF, sonra Bilgi Yayınları tarafından neşredilen Türkiye’de Sol Akımlar’ın (1908-1925) çıkışı, bütün bir genç kuşağı derinden etkiledi. "Vardık" duygusunu yarattı.
Türkiye’de sadece etnik arındırmalar yaşanmadı cumhuriyet tarihi boyunca, siyasal arındırmalar da yaşandı, on yıllık devresel tekrarlanmalar ile.
Mete Tunçay’ın bu sistemi sorgulaması şaşırtıcı değil. Bunda öncü olması da. 70’li yılların siyasal ortamında yoğunlaştığı bu alanın ürünü, 1981 yılında Ankara’da Yurt Yayınları tarafından, "Türkiye Cumhuriyeti'nde Tek-Parti Yönetiminin Kurulması 1923-1931" olacaktı.
Yurt Yayınları daha sonra, benim de kurucularından biri olmakla onur duyduğum Toplumsal Tarih Vakfı'nın yayınevi olacaktı.
1982 yılında, Mete Hoca’nın "Eski Sol Üzerine Yeni Bilgiler"ini yayınlayacaktık Belge’de. Kitap tam TİP’in yayınevi olan Bilim Yayınları tarafından basılmak üzere iken 12 Eylül darbesi meydana gelecekti.
Yayınevinin, TİP genel merkezi ile aynı binada olması hiçbir şans bırakmamıştı, yayınevinin devamı için. Kitap, Belge’ye önerilince gurur duyduk. Akademik çalışma olması nedeniyle yasaklanma riskini göze aldık. Ama 1. Ordu Komutanı takar mı akademik çalışmayı. Darbenin beyinlerinden Haydar Saltuk’un "üst düzeyde" imzası ile yasaklandı kitap.
1. Şube müdürü ANZ’ye bağırıyordu. Bir bir nesli mahvettik siz neyi hortlatmak istiyorsunuz? Ama sıkıyönetim mahkemelerinde bile cesur hâkimler vardı. Beraat etmez mi kitap? Geri almaz mıyız kitapları? Yeniden dağıtmaz mıyız? Ankara’da dost başta, bütün kitapçılar gözaltına alınmaz mı? Yeni 1. Ordu Komutanı, mahkeme kararını takmaz, kitabı yeniden yasaklamaz mı?
Bu koşullar altında, Belge damgalı eşek olunca, Alan Yayınları'nı kurma kararını aldık. Bilim dizisinin ilk kitabı, sevgili Nilüfer Kuyaş’ın tercümesi ile, Thomas Kuhn’un "Bilimsel Devrimlerin Yapısı"nı, ardından Gordon Child’ın "Tarihte Ne Oldu?"sunu yayınladık, Mete Tunçay’ın tercümesi ile. (Ne yazık ki 1991 sonrası "Yeni" Alan Yayınları, diğer birçok kitap gibi, bunların yayın haklarını koruyup, kaybetmemeyi başaramadı, kaptırdı). Facebook kurucusu Mark Zuckerberg’in okunacak en önemli 5 kitap arasında Kuhn’un kitabına 3. sırada yer vermesi de şaşırtıcı değil. Akademik kıyımın yaşandığı günlerde böylesi bir kitabı tercüme etmek ve yayınlamak da entelektüel bir direniş ve cevap sayılabilir.
Düşünce dizisinin ilk kitabı ise Mete Tunçay’ın "Bilineceği Bilmek" adlı sorgulayıcı denemeleri oldu. Onun 70’li yıllarda çıkan "Atatürkçülüğü" eleştiren "İnanılacağa İnanmak" denemeleri sıradaydı, ama sıkıyönetimdeki "Eski Sol" davası bunun yayınını engelledi. Daha sonra bu denemeler kitaplaştı mı bilmiyorum.
Mete Tunçay konuya 1908 devriminden girince, Balkanlardaki sosyalist akımlara ilişkin derlemelerin yayınlanmasında da başı çekmesi şaşırtıcı değil. Ve 1992 yılının kargaşası içinde Ermeni Devrimci Hareketi'nin tarihine ilişkin, hem de geçen hafta yitirdiğimiz Ter Minasyan’ın kitabını tercüme edip yayınlamak da, ancak Mete Hoca'ya yakışırdı. (İletişim Yayınları 1992).
O sırada 2000 yılında Fransız Senatosu altında Henri Alleg’in başkanlığı altında yapılan Türk-Ermeni diyaloğu toplantısında Mete Tunçay’ın ana konuşmacılardan biri olması da şaşırtıcı değil.
Şimdi genç akademisyenlerin, son derece değerli çalışmalar yapması da umut verici. TÜSTAV ve Erden Akbulut sol akımlar konusunda misyonu sürdürüyor.
Mete Tunçay, Türkiye’de sol akımları araştırmaya başlayınca, bunun "Türkler" dışındaki toplumları da kapsaması kaçınılmazdı.
Solcular sonunda Paramazları keşfederken, umut ederim feministler de, öncü Ermeni kadın yazarlara dikkatlerini daha fazla yöneltir. Lerna Ekmekçioğlu, Melissa Bilal ile harika bir derleme yapmıştı: "Bir Adalet Feryadı / Osmanlı’dan Türkiye’ye Beş Ermeni Feminist Yazar". (Aras Yayınları, 2006)
Lerna Ekmekçioğlu’nun "Recovering Armenia / The Limits of Belonging in Post-Genocide Turkey" (Soykırım Sonrası Türkiye’ye Ait Olmanın Sınırları) adlı yeni araştırmasının tercümesi yakında çıkacak Aras’tan. Orada, 1930’lu yıllarda Türk kadın hareketinin, o dönem nasıl Ermeni kadın dergisinden, yazarlarından, "nasıl yapmalı" konusunda fikir aldıklarını da okuyabilirsiniz.
Ve nihayet Aras’tan Ayşe Günaysu’nun tercümesi ile çıkan Talin Suciyan’ın kapsamlı çalışması: "Modern Türkiye’de Ermeniler/Soykırım Sonrası Toplum. Siyaset ve Tarih". Oradan da okuyun Ermeni sosyalistlerinin, dergilerinin hikâyesini. Mete Tunçay’la başlayan "modern siyasal arkeoloji"nin, geç de olsa buralara gelmesi sevindirici. Bu kitap zaten Lerna’nınki gibi başlı başına bir yazı konusu.