Koray Düzgören
Mısır’la ilişki kurarken Rabia’dan da vazgeçecek misiniz?
AKP-MHP Koalisyon iktidarının içte ve dıştaki umutsuz hamleleri devam ediyor.
Hukuk ve ekonomik reformlar, insan hakları eylem planı, AB’ye ABD’ye gönderilen ılımlı, hatta şirin mesajlar birbirini izliyor.
Doğu Akdeniz’de güç gösterisi eşliğinde gaz arama ve sondaj faaliyetlerine son vermek,
Yunanistan’ı tehdit etmeyi bırakarak iştikşafi görüşmelere başlamak,
Fransa’yla itişmekten, Macron’la küfürleşmekten vazgeçerek barışçı mesajlar göndermek...
Son olarak da ilişkilerin neredeyse uzun yıllardır kesik olduğu, başta Mısır olmak üzere Körfez ülkeleri ve İsrail’le normalleşme çabalarına başlandığına dair söylemler de bunlara eklendi...
Suudi Arabistan’la arayı düzeltmek üzere görüşmelerin sürdüğüne ilişkin açıklamalar da yapılmaya başlandı...
Bir süredir Mısır ve İsrail’le istihbarat örgütleri aracılığı ile ilişki kurulduğundan söz ediliyor ve normalleşme niyetleri açığa vuruluyordu.
Son iki gündür artık Mısır’la diplomatik düzeyde görüşmelerin de başlandığı ilan edildi ve Erdoğan hemen her konuşmasında Mısır’a gülücükler yolluyor.
Peki ne oldu da iktidar böyle birden bire 180 derece çark ederek kırıp döktüğü ilişkileri yeniden canlandırmanın, kavgalı olduğu ülkelerle barışmanın derdine düştü?
Ne değişti de, sağa sola efelenen, en ufak bir tartışmada pazularını göstererek, "Sıkıysa gel" diyerek, çevresindekilere meydan okuyan o kabadayı devlet gitti. Yerine sakin, barışsever ve sorunları konuşarak çözmekten başka bir niyeti yokmuş gibi görünmeye çalışan bir yönetim geldi…
ATILAN ADIMLARIN NEDENİ BİDEN POLİTİKALARINA UYUM MU?
Saray bir süredir iç politikada değil ama dış politikada, farklı mesajlar veriyor, farklı uygulamaları hayata geçirme niyetinde olduğunu söylüyor.
Kimilerine göre normal ama kimilerine göre de beklenmedik bu değişikliğin nedenleri merak konusu.
İktidar cenahından farklı gerekçeler ileri sürülüyor.
Değişen global konjonktür, ülkenin dayatan koşulları, Doğu Akdeniz’deki sorunlar bunlardan bazıları…
Özellikle de öyle anlaşılıyor ki, münhasır ekonomik alanlarla ilgili olarak Mısır’la bir anlaşmaya varılamazsa Doğu Akdeniz meselesinin içinden çıkılması mümkün olmayan bir hale dönüşeceği düşünülüyor.
Bu sayılanların yanısıra esas meselenin ABD’de değişen yönetim ve bu yönetimin ilan ettiği ilkeler olduğunu artık hemen her siyasi yorumcu kabul ediyor.
İktidarı bu adımları atmaya zorlayan temel neden Biden faktörü.
Alınan ılımlı kararların, imaj oluşturma amaçlı barışçı gösterilerin, içi boş da olsa ilan edilen reformların, samimiyetten uzak jestlerin tek bir nedeni var:
Biden yönetiminin çeşitli vesilelerle izlenecek politikalarla ilgili yaptığı açıklamalara uyum sağlama çabaları.
Mısır, İsrail ve Körfez ülkeleriyle normalleşme söylemlerinin arkasında yatan niyetin ana gerekçesi de bu...
Peki ne olmuştu da Mısır’la ilişkiler kesilmişti? Ve şimdi ne oldu da bu ilişkiyi tekrar kurmak için bu kadar can atılıyor?
İktidar sözcülerinin açıklamalarında bu konuya değinilmiyor.
Dışişleri Bakanı, iki tarafın da önkoşulsuz karşılıklı görüşmelere başlayacağından söz ediyor. İlişkileri bozanın, ipleri koparanın Saray yönetimi olduğunu tabii söyleyemiyor.
ERDOĞAN MURSİ’NİN DEVRİLMESİNDEN SONRA İPLERİ KOPARDI
Mısır’la ilişkiler, Genel Kurmay Başkanı Abdülfettah Sisi’nin Erdoğan’ın en büyük müttefiki Mursi’yi darbe ile devirmesi üzerine kesildi.
3 Temmuz 2013’teki bu darbeye en sert tepkiyi gösteren Erdoğan, Müslüman Kardeşler (İhvan) örgütünün lideri Mursi’ye de sahip çıktı. O günden bu yana da İhvan’ın simgesi sayılan ‘Rabia’ işaretini kendisine mal etti.
Erdoğan Eylül 2014’de, Birleşmiş Milletler toplantısı dolayısıyla verilen bir yemekte "Katil Sisi ile asla bir masaya oturmam, darbeyi meşrulaştırmam" diyerek masayı terk etmişti.
Ancak gelinen noktada iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesini daha çok isteyen Saray yönetimi...
Dolayısıyla hiçbir şey olmamış gibi masaya oturulup el sıkışılacak ve herşey eskisi gibi kaldığı yerden devam edecek izlenimi veriliyor.
Üstelik de Saray’ın dışişleri ve Erdoğan, normalleşme konusunda her şey yolunda gidiyormuş, iki taraf da adım atmaya hazırmış havasını abartarak yayıyor.
Oysa mesele, Saray ve çevresinin göstermeye çalıştığı gibi basit değil.
Aslına bakacak olursanız, Ankara ile Kahire arasında ilişkilerin kopmasına neden olacak herhangi bir anlaşmazlık söz konusu değil.
1995-1998 yılları arasında Kahire Büyükelçisi olan AKP’nin eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış da, "Türkiye-Mısır ilişkilerinde anahtar, Türkiye’nin elindedir. Mısır’ın Türkiye’den bir talebi yok, zaten sorunu çıkaran taraf Türkiye’ydi" diyor.
Sorun, iktidarın İhvan hareketine bağlılığından, İhvan’cılığından kaynaklanıyor.
Darbeden sonra Saray yönetimi, Mısır’la ilişkileri kesmekle kalmadı Sisi’nin yasa dışı ilan ettiği örgütün üst düzey yöneticilerini Türkiye’ye davet edip çalışmalarına izin verdi.
Örgüt, iktidarın koruması altında faaliyetlerini ve yayın çalışmalarını özgürce, rahatça sürdürdü, sürdürüyor.
Bu nedenle, örgütün bu faaliyetlerinden büyük rahatsızlık duyan Mısır’ın hemen normalleşmeyi kabul edeceği pek sanılmıyor.
Yaşar Yakış da ‘Mısır'dan bir yumuşama gelmesinin, Ankara'nın İhvan adımına bağlı’ olduğunu söylüyor.
Yakış, "Mısır’ın, Türkiye’nin verdiği söze bakıp bugünden yarına büyükelçi atayacağını düşünmüyorum. Müslüman Kardeşler’e olan desteğe bakacaklardır, bu konuda eylem önemlidir" diyor.
Gelen haberlere bakılırsa Mısır’ın normalleşme için İhvan meselesi dışında Türkiye’nin Libya’dan askerlerini ve paralı cihatçı çetelerini çekmesini de talep edeceği söyleniyor.
İktidar, Mısır’la ilişkilerini İhvan’cılık uğruna kopardı.
Şimdi madem yeniden ilişki kurmayı önemsiyorlar bakalım normalleşme adına Mısır’dan nasıl bir özür dilenecek.
İhvan örgütüne karşı nasıl bir tavır takınılacak.
Asıl Erdoğan, ‘Katil’ dediği Sisi ile nasıl yeniden aynı masaya oturacak?