müdahale!

bence bayrağı –ama açlık grevinin değil, khk’lara karşı mücadelenin bayrağını- onlardan devralmak gerekiyor. sadece onlar yaşasın diye değil, bütün kamu görevlilerinin geleceği için de.

nuriye içeriden çok güzel mektuplar yazıyor. her okuduğum satırda ona olan sevgim ve saygım canlanıyor; onu ve yol arkadaşı semih’i kaybetmemiz ihtimali içimi yakıyor. bir yandan da bizim onlara karşı duygularımızın yakınlarınınkiyle kıyaslanamayacağı açık. biz bir üzülüyorsak onlar bin üzülüyordur. ama nuriye ve semih’i üstüne titrediğimiz iki kardeşten ötesindeki anlamı çok haklı bir mücadeleyi başlatmış olmaları. ve talepleri çok açık; işlerine geri dönmek. yani yaşamayı tabii ki istiyorlar ama talepleri bu değil.

ikisinde de büyük kilo kaybı olduğunu ve kalıcı hasarların başladığını öğreniyoruz. bilinçlerinin kapanma ihtimali de var. bu durumda ortaya nasıl sonuçlar çıkar? 1991 yılında malta’da toplanan 43. dünya tıp kongresi’nde kabul edilen açlık grevcileri üzerine deklarasyon bu konuda hekimlerin sorumluluklarını ele alıyor. tam metnini internette bulabileceğiniz deklarasyonunun 3. ve 4. maddelerinde şöyle deniliyor:

3-açlık grevinde olan kişiyle hekim arasında bir hekim hasta ilişkisi vardır; hekim herhangi bir hastasıyla girdiği ilişkide olduğu gibi, uygulamasını öneriler ya da tedavi yoluyla yapabilir. bu ilişki, hasta bazı tedavi ve müdahaleleri kabul etmese de sürebilir.

bir hekim açlık grevcisinin bakımını üstlendiği andan itibaren o kişi hekimin hastası olur. bu durumda hasta-hekim ilişkisindeki tüm uygulama ve sorumluluklar, karşılıklı güven ve gizlilik de dahil olmak üzere geçerlidir.

4-müdahale etmek ya da etmemek konusunda ki son karar -temel çıkarları hastanın iyiliği olmayan- üçüncü tarafların müdahalesi olmaksızın hekimine bırakılmalıdır. gerektiğinde hekim, hastaya açıkça, onun (hastanın) tedaviyi reddetme, koma durumunda, yapay beslenme ve ölüm riski gibi kararını kendisinin onaylayıp onaylamadığını belirtmelidir. eğer hekim hastanın reddetme kararını onaylamıyorsa, onun başka bir hekim tarafından takip edilmesini sağlamalıdır.

bu iki madde, nuriye ve semih’in tıbbi destek konusunda kendilerine dışarıda bakan hekimler konusunda neden ısrarlı olduklarını çok açık bir biçimde gösteriyor. ama en az bunun kadar önemli bir nokta daha var: açlık grevcisinin, bilincinin kapanması halinde de tedaviyi reddetme kararını onaylamayan hekim onu başka bir meslektaşına devretmeli. yani eğer nuriye ve semih’in hekimleri, oların bilinçlerinin kapanması halinde müdahale ederlerse, tıp etiğini çiğnemiş olacaklar.

türkiye’de, iktidarın talimatlarını tıp etiğinden daha fazla önemseyen hekimler olduğuna şüphe yok, hatta tıp etiğini hiç umursamayan hekimler de var. peki canlarımızı onlara mı emanet etmek istiyoruz? artık herkesin bildiği şeyi bir kere daha hatırlatayım. wernicke-korsakoff hastalığı, açlığın, b1 vitamini eklenmemiş serumla sonlandırılması üzerine ortaya çıkıyor. nuriye ve semih’in iradelerini hiçe sayarak müdahale edilmesi yönündeki her çağrı, onların canlarına ve sağlıklarına kastetmek için yapılacak manevralara zemin hazırlayacak. bence bayrağı –ama açlık grevinin değil, khk’lara karşı mücadelenin bayrağını- onlardan devralmak gerekiyor. sadece onlar yaşasın diye değil, bütün kamu görevlilerinin geleceği için de.

bayrak demişken, adalet yürüyüşünde ortaya çıkan bir kilometrelik bayraktan söz etmek istiyorum. 1111 metrelik bir bayrak, kolayca temin edilecek bir şey değil, belli ki belli bir amaçla ve kim bilir ne kadar masrafla yaptırılmış. buna kimin, neden gerek duyduğunu merak ediyorum. yürüyüşçülerin ellerinde tabii ki daha önce de bayraklar görüldü ve hiç tepki toplamadı. acaba diyorum, bu bayrak bilhassa tepki çekmek üzere mi taşınıyor?

sakarya’daki saldırıda yaralanan herkese geçmiş olsun, yürüyüşçülerin yolu açık olsun.

khk müdahale mücadele Nuriye Semih tıp hekim etik