Doğan Özgüden

Doğan Özgüden

Nükleer savaşın hedefindeki NATO karargahları

NATO patronlarının savaş çılgınlığı ve Putin'in misillemeleri özellikle NATO karargahlarının bulunduğu iki Belçika kentinin insanlarını tehdit ediyor

Hayli yorucu geçen haftanın ardından cuma akşamı İnci'yle birlikte TV ekranında Osmanlı Devleti'nin doğuşunu anlatan ünlü diziyi seyretmeye koyulmuştuk... Artık bu tür tarihi dizilerin yoğunluğu gittikçe artan "küffar"ı kılıçtan geçirme, bizzat Osman'ın kendi kılıcıyla kafa uçurma ve de kılıçlar havada "Allahu Ekber" haykırışlarıyla tüm dünyaya meydan okuma sahnelerini hızla geçerken, yanı başımdaki Iphone'un her daim açık aktüalite sayfasına o korkunç flaş düştü...

Moskova'nın "Crocus City Hall" adlı konser salonuna düzenlenen saldırıda en az 40 kişi katledilmişti. Kısa süre sonra tespit edilebilen ölü sayısı hızla artacak, dahası bu alçakça saldırıyı İslamcı teröristlerin gerçekleştirdiği açıklanacaktı...

Tam da o gün, 22 Mart 2016'da Belçika'nın Zaventem hava alanına ve Maelbeek metro istasyonuna yapılan ve 35 kişinin hayatını kaybetmesine, 300'den fazla kişinin de yaralanmasına neden olan İslamcı terör saldırısının yıldönümü dolayısıyla yapılan anma törenlerini içimiz burkularak izlemiş, İnfo-Türk'ün sosyal medyasında da yansıtmıştık.

Nasıl olmasın ki, yıllarca dostlarımı ağırlayıp uğurladığım Zaventem Havaalanı da, Etterbeek'te oturduğumuz dönemde 20 yıla yakın önünden geçtiğim, zaman zaman da metroya bindiğim Maalbeek istasyonu da, benim için en azından İzmir'deki Karşıyaka vapur iskelesi ve Basmane tren istasyonu, İstanbul'daki Bâbiâli ve Kazancı yokuşları kadar derin izler bırakmış yerlerdi...

Tüm cumartesi Moskova'daki saldırının ayrıntılarını, gerek Rusya'nın, gerekse Rusya ile "soğuk savaş" halindeki Batı'nın olaya tepkilerini gece yarısına dek izlemekten son derece yorgun düşmüştüm. Pazar sabahının 1'inde uykuya dalmıştım ki, saat 3 sularında acı siren sesiyle uyandım. Nedenini ancak sabah haberlerinde öğrenebildim... Bizim mahallenin yakınındaki La Prairie Sokağı'nda 28 yaşında bir genç kurşunlanmıştı.

Aslında Brüksel, son birkaç haftadır çeşitli semtlerindeki silahlı çatışma haberleriyle sarsılıyor. Daha bir ay önce de, yine bizim mahalledeki Saint Servais Kilisesi'nin arkasında bulunan Lehon Meydanı'nda gece yarısı silahlar konuşmuş, iki kişi ağır yaralanmıştı.

Brüksel'in düşük gelirli yurttaşların yaşadığı mahallelerinin Texas'a dönüşmesinin faturası derhal yabancı kökenlilere çıkartılarak Belçika'ya ekonomik göçmen ya da siyasal mülteci gelişini tamamen engelleme çağrıları yoğunlaşmaya başladı. Daha önce de yazdığım gibi, Avrupa Birliği başkentinin sokaklarında, daha şimdiden, oturma izni ve sosyal yardım verilmeyen, kabul merkezlerinden kapı dışarı edilen ailesiz göçmenlerin sefalet görüntülerinden geçilmiyor.

Yaklaşan parlamento seçimleriyle onu izleyecek belediye seçimleri için yapılan kamuoyu yoklamalarının gösterdiği gibi, özellikle Flaman bölgesinde aşırı sağın çoğunluk sağlayarak hem bölgesel hem de federal iktidar yapılarını değiştirmesi ve yabancı düşmanı önlemlerin uygulamaya konması ihtimali gün geçtikçe daha da güçleniyor.

BELÇİKA’DAKİ İKİ NATO KARARGAHI’NDA PANİK

Hem Avrupa Birliği'nin, hem de NATO'nun başkentlerini barındıran Belçika'da bu sosyal dram ve endişelerin dışında, siyasal ve askersel planda bugüne dek hiç kimsenin aklına gelmeyen ya da gelip de dile getirilmeyen bir panik yaşanıyor.

Rusya'nın sınır komşuları olan ve on yıllardır askersel planda tarafsızlıklarını korumuş bulunan Finlandiya ve İsveç'in de, Ukrayna Krizi'nin ardından NATO'ya katılması üzerine Rusya Devlet Başkanı Putin, Avrupa Birliği başta olmak üzere tüm Batı ülkelerini bir küresel savaş ihtimali konusunda açıkça uyarmıştı.

Özellikle Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un gerekirse Avrupa ülkelerinin Ukrayna'ya askeri malzemenin yanı sıra askeri birlikler de gönderme önerisinde bulunması üzerine 29 Şubat'ta Rusya Parlamentosu'nda yaptığı "Ulusa Sesleniş" konuşmasında Putin, NATO ülkelerinin Ukrayna’ya asker göndermeleri durumunda nükleer savaş riskini göze almaları gerektiğini söylemişti.

Rus halkının çoğunluğunun Ukrayna’daki askeri harekatı desteklediğini belirten Putin, Kırım’ın ilhakının 10. yıldönümünde bu ilhakı "Rus Baharı" olarak nitelemiş, Ukrayna ile yapılan savaşta Rus birliklerinin artık ciddi bir tecrübe kazandığını, ayrıca mühimmat üreten fabrikaların savaş düzenine geçtiklerini ve üç vardiya halinde 24 saat çalıştıklarını belirtmişti.

Batı’yı Rusya’yı içeriden zayıflatmaya ve bir silahlanma yarışına çekmeye çalışmakla suçlayan Putin, Rusya’nın modernize edilmiş nükleer cephaneliğinin dünyanın en büyüğü olduğunu belirterek “Batılı ülkeler bizim de onların topraklarındaki hedefleri vurabilecek silahlara sahip olduğumuzun farkına varmalılar. Tüm bunlar gerçekten de nükleer silahların kullanılacağı ve medeniyetin yok olacağı bir çatışma tehdidi getiriyor... Bunu anlamıyorlar mı?” diyor.

NATO ülkelerinin savaşı bir çizgi film gibi görmekte olduğunu eleştiren Putin, Adolf Hitler ve Napolyon Bonapart gibi Rusya’yı işgal etme girişimleri başarısızlıkla sonuçlanan eski liderleri hatırlatarak "Bu sefer akıbetleri çok daha trajik olabilir" uyarısında bulunuyor.

Putin, Rusya devlet başkanlığı seçimini büyük bir çoğunlukla kazanıp iktidarını pekiştirdikten sonra yaptığı konuşmada da "NATO ülkelerinin silahlı personeli zaten Ukrayna'da bulunuyor, bunu biliyoruz. Orada hem Fransızca, hem de İngilizce konuşmalar duyuyoruz. Bu iyi bir şey değil. Her şeyden önce onlar için, çünkü büyük çoğunluğu ölüyor" diyerek NATO ve Rusya arasındaki bir çatışmanın 3. Dünya Savaşı'na yol açabileceğini tekrar vurguluyor.

Birleşmiş Milletler'deki oylamaların da gösterdiği gibi, Rusya'nın yanı sıra Çin ve Hindistan gibi büyük devletlerin, Afrika ve Latin Amerika ülkelerinin önemli bir bölümünün ABD ve AB güdümlü siyasal dayatmalara karşı tavır koyması da, Avrupa Birliği'nin olduğu gibi, NATO'nun da merkez kurumlarını barındıran Belçika'da büyük bir tedirginlikle izleniyor.

Bu tedirginlik nedeniyledir ki, geçtiğimiz günlerde NATO'nun Belçika'da bulunan siyasal ve askersel merkezlerinin, onların yanı sıra yaşamsal önem taşıyan birçok yapının Rusya'nın bir nükleer saldırısına hedef olabileceği günlük medyada dahi açıkça ifade edilmeye başlandı.

1967 yılında Cumhurbaşkanı De Gaulle'ün Fransa'yı NATO'nun askeri yapısından çekmesi üzerine bu ittifakın siyasal ve askersel merkezleri de alelacele Belçika'ya taşınmıştı.

NATO'nun Brüksel'deki siyasal merkezini barındıran bina, ittifakın büyümesi üzerine dar gelmeye başladığından 13 yıl önce Evere belediyesindeki 30 bin metrekarelik bir alanda yeni bir bina inşasına başlanmıştı.

Yıllarca günde 600 ila 1200 arasında işçi çalıştırılarak tam 1,2 Milyar Euro'ya mal olan, duvarlarına dinleyici böcek gömülmesin diye inşaatı büyük güvenlik önlemleri altında yürütülen, bombalı bir saldırıya uğrasa bile camlarında tek çatlak dahi olmayacak şekilde inşa edilen, dünyanın en gelişmiş alarm sistemleriyle ve 100 kamerayla korunmakta olan bu karargah 2017 yılında ABD Cumhurbaşkanı Trump'ın da ilk kez katıldığı NATO zirvesinde hizmete girmişti. NATO o tarihten beri de çevredeki yerleşim alanlarını işgale devam ediyor.

Kuşbakışı timsah dişlerine benzeyen bu yapının yan ısıra NATO'nun bir de Belçika'nın Mons ilinde de devasa bir askeri merkezi bulunuyor: Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Karargahı (SHAPE)... 220 Hektarlık bir alanı kaplayan bu karargahta 7000'den fazla askeri ya da sivil personel büyük koruma altında ve çevreden tecrit edilmiş olarak yaşıyor ve hizmet görüyor.

OLAN BU KENTLERİN İNSANLARINA OLACAK

16 Mart 2024 tarihli La Libre Belgique gazetesinde Raphaël Meulderes bu karargaha ilişkin endişeler konusunda şu bilgiyi veriyor:

"Mons'taki Avrupa Müttefik Kuvvetler Yüksek Karargahı Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin başlamasından bu yana hep ilgi odağı olmuştur. Çünkü düşmanın operasyonel komuta merkezine saldırmak savaş stratejisinin temel kurallarından biridir. Birçok gözlemciye göre, bu NATO askeri karargahı, Kuzey Atlantik İttifakı ülkeleriyle bir çatışma durumunda Ruslar için birincil hedef olacaktır. Mons'ta 18 yıl belediye başkanlığı yapmış olan ve halen Valon Hükümeti'nin başbakanlığını yürüten Elio Di Rupo (PS) 'Bu senaryoyu düşünen tek kişi ben değilim. Korku içinde yaşamıyoruz ama endişe duygusu var. Nereye gittiğimizi merak ediyoruz, özellikle de Putin'in giderek artan savaş yanlısı açıklamalarını duyduğumuzda...' diyor."

Bu dışa kapalı mekanın kendi özel yönetimi olduğunu ve bir subayın karargahın belediye başkanı gibi çalıştığını belirten Di Rupo, şu ek bilgileri de veriyor: "Çok kapalı bir ortam. Kendi dükkanları, kendi okulları var... Kasabada askerleri neredeyse hiç göremezsiniz. Çoğu Amerikalı ama diğer NATO ülkelerinden gelen askerler de var. Ailelerle birlikte SHAPE topluluğunun 15,000'den fazla kişiden oluştuğu tahmin ediliyor."

Mons'taki SHAPE Karargahı'nı hiç görmedim. Ama Brüksel'de, bizim mahalleye 5 kilometre uzaktaki timsah dişlerine benzeyen NATO Karargahı'nı yaşamakta olduğumuz apartmanın balkonundan, hava açık olduğunda seçebiliyorum.

O karargahtaki Stolenberg adlı NATO Genel Sekreteri'nin daha geçenlerde "Rakiplerimiz giderek güçlerini birleştiriyor ve Rusya'nın Çin, İran ve Kuzey Kore ile artan işbirliği ciddi endişelere yol açıyor. Bu nedenle NATO'nun Avustralya, Japonya, Yeni Zelanda ve Güney Kore gibi ortaklarıyla daha yakın çalışması daha da önem kazanmaktadır" diyerek NATO üyesi ülkeleri silahlanma harcamalarını artırmaya nasıl teşvik ettiğini bilerek, Alman silahlı kuvvetleri başta olmak üzere NATO müttefiki ülkeler ordularının da katılımıyla Avrupa'nın kuzey, merkez, doğu ve güney bölgelerini kapsayan Quadriga askeri tatbikatının en provokatif şekilde sürmekte olmasını izleyerek kendi kendime soruyorum:

Putin'in şeamet tellallığı yaparak dile getirdiği nükleer katastrof NATO patronlarının ve yöneticilerinin provokatif ve saldırgan çıkışları nedeniyle bir gün gerçekleşirse, belki ilk vurulan yerlerden ikisi de NATO karargahlarının bulunduğu Brüksel ve Mons olacak...

Olacak da, NATO'nun sorumluları o 1,2 Milyar Euro'ya mal olan karargahın yüksek korumalı mahzenlerinde kendilerini kurtarırken, olan Brüksel ve Mons'un masum sakinlerine, Belçikalılar da dahil dünyanın dört bir yanından gelmiş Avrupalı, Afrikalı, Asyalı, Latin Amerikalı güzel insanlarına olacak!


Doğan Özgüden: Doğan Özgüden: 1952’den itibaren İzmir’de Ege Güneşi, Sabah Postası, Milliyet, Öncü gazetelerinde çalıştı, 60’larda İstanbul’da Gece Postası ve Akşam Gazetesi genel yayın yönetmenliği yaptı. 1967’den itibaren eşi İnci Tuğsavul, Yaşar Kemal ve Fethi Naci ile birlikte sosyalist Ant Dergisi’ni yayınladı. Gazeteciler Sendikası, Gazeteciler Cemiyeti, Basın Şeref Divanı ve Türkiye İşçi Partisi yönetimlerinde bulundu. 12 Mart 1971 darbesinden sonra Türkiye’den ayrılarak yurt dışında Demokratik Direniş Örgütü, İnfo-Türk Haber Ajansı ve Güneş Atölyeleri, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Demokrasi İçin Birlik örgütü kurucuları arasında yer aldı. Evren Cuntası tarafından 1982’de eşiyle birlikte Türk vatandaşlığından çıkartıldı. 12 Mart rejimine karşı Direniş Belgeleri, 12 Eylül rejimine karşı Kara Kitap adlı İngilizce, Türkiye’deki ve sürgündeki yaşamını ve mücadelelerini anlatan iki ciltlik “Vatansız” Gazeteci, altı ciltlik Sürgün Yazıları ve Vatansızlığı Vatan Eylemek adlı Türkçe ve Fransızca kitapları bulunuyor. Kurulduğu tarihten beri Artı Gerçek'e yazıyor. (https://www.info-turk.be/ozguden-tugsavul-T.htm)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Doğan Özgüden Arşivi