Ayşe Yıldırım

Ayşe Yıldırım

O otobüslerden hiç inmediler ama müebbet aldılar

Yalova’daki Hava Harp Okulu’ndan komutanlarının emriyle ‘eğitime gidiyoruz‘ denilerek otobüslere bindirildiler. O otobüslerden hiç inmediler ama ‘Anayasayı ihlal’le suçlandılar.

15 Temmuz gecesi Yalova'daki Hava Harp Okulu'ndan İstanbul'a doğru yola çıkan son iki otobüsteki öğrencilerdi. 70 kişiydiler. İki de er vardı aralarında, onlar da otobüsleri kullanıyordu. 03.00 sıralarında Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’ne varmadan Kavacık yakınlarına gelmişlerdi. Daha ileriye gidemediler.

Yollar kesilmişti. Otobüslerin perdeleri ve kapıları kapatıldı. Askeri plakalar nedeniyle etraftaki insanların dikkatini çekmişlerdi. Otobüslerde Harp Okulu öğrencilerinin olduğu söylendi insanlara. Kimisi taş attı otobüslere kimisi de ekmek ve su verdi. Beş saat beklediler. Komutanları sabah 08.00 sıralarında yoldan geçen bir polis aracını durdurarak durumu anlattı. Ve öğrenciler Çakmak Karakolu’na götürüldü. Yaklaşık 8 ay tutuklu yargılandılar. Mart 2017’de tahliye edildiler.

İki buçuk yıl sonra Kasım 2019’da yeniden tutuklandılar. Ve dün müebbet hapis cezasına çarptırıldılar. Darbe girişimine öyle ya da böyle hiçbir şekilde katılmamışlardı. Komutanlarının emriyle nereye ve niye gittiklerini bile bilmeden otobüslere bindirilmişlerdi, o otobüsten hiç inmediler. Yirmili yaşlarında emir komuta zincirine uydukları için müebbet hapis cezası aldılar.

Oysa o gün Yalova’daki okulda neler yaşandığı mahkemelerde açık açık anlatılmıştı:

Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal, sürpriz bir şekilde o gün beraberindeki üst düzey bir heyetle kampa gelmişti. Komutanlarla toplantı yaptıktan sonra öğrencilerle bir araya geldiler. Hatta Ünal, öğrencilere "itaat" konulu bir konuşma da yaptı.

Komutanların gidişinin ardından öğrenciler yatmaya hazırlanırken bir hareketlenme yaşandı. Numaraları okunan öğrencilere toplanmaları çağrısı yapıldı. Doğal olarak bunun bir eğitim olduğunu düşündüler. Ancak mühimmatlarla birlikte otobüslere binmeleri emredildi.

Telefonları yoktu, ne olduğunu bilmiyorlardı; nereye gideceklerini de. Öğrenmeye çalışanlara ise komutanlar tarafından farklı şeyler söyleniyordu:

"Terör tehdidi nedeniyle İstanbul’a gidiliyor", "Atış talimi yapılacak", "Güvenlik yüzünden İstanbul’a gidiliyor…"

Savcılık mütalaasında da bu öğrencilerin darbe girişimi günü saat 22.15 sıralarında içtimaya çağrıldığı, Yüzbaşı Mesut Metin Kazancı’nın içtima alanında bulunanlara hitaben "emre itaatin önemi" hakkında konuşma yaptığı, şimdiye kadar planlı eğitim yapıldığını, bundan sonra plansız eğitim yapılacağını ve bunun zor olacağını söylediği belirtiliyor.

Savcılık, bu 70 askeri öğrencinin isimlerinin rütbeliler tarafından daha önceden seçilip bir listeye yazıldığını belirttikten sonra "İstanbul’a intikal ettirilecek Hava Harp Okulu öğrencilerinin isimlerinin önceden belirlendiği ve listelendiği, her komutanın kendi sorumluluğu altındaki öğrencileri yakından tanıdığı (öğrencinin geçmişi, kabiliyeti gibi) dikkate alındığında, isimleri önceden hazırlanan listede yazılı bulunan öğrencilerin atışı iyi olan, sessiz, sakin, emre itaat eden ve emirleri sorgulamayan öğrenciler oldukları değerlendirilmiştir" diyor. Sanki başka türlüsü mümkünmüş gibi.

Herhalde o savcı askeriyede emir-komuta zincirini benden daha iyi biliyordur. Ama buna rağmen öğrencilerin komutanların emrini sorgulamamasını suçmuş gibi lanse etmeyi tercih ediyor.

Üstelik mütalaada da o öğrencilerin otobüslerin içinde olduğu belirtiliyor ve silah ve mühimmatlarla Ümraniye Çakmak Polis Merkezi Amirliği’ne "intikal ettirildikleri" vurgulanıyor.

Evet bu çocuklar komutanlarının emirlerine uyup o otobüslere bindikleri için ömürlerinin geri kalanını cezaevinde geçirmeye mahkûm ediliyorlar.

Neymiş efendim bu çocukların bazılarının "ankesör-sabit hat kontörlü hattan örgütle iletişime geçtiği, bir kısmının daha önce örgüt evinde kaldığı veya toplantılarına eşlik ettiği" tespit edilmiş.

O savcıya sormak lazım, bugün kaç AKP’linin, kaç AKP yandaşı gazetecinin kendisi ya da çocukları o okullarda okumadı, o evlerde kalmadı ya da o toplantılara katılmadı. Eğer bu "suçtan" bu çocuklara müebbet veriliyorsa diğerleri için de harekete geçmeyi düşünüyor musunuz?

Elbette işin bir başka boyutu da işin içinde "darbe girişimi" ve "FETÖ" geçtiği için bu çocukların uğradığı haksızlığa kapanan gözler, kulaklar ve ağızlar ne yazık ki…

Haksızlığa uğrayanın kimliğine bakarak "demokratçılık" oynayanlar ne kadar da çokmuş meğer

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Yıldırım Arşivi