Ayşe Yıldırım
O sadece çocuğunu yaşatmaya çalışan bir anne
Ahmet Burhan Ataç, 9 yaşında dünya güzeli bir çocuk. Her çocuk gibi gülünce etrafına ışık saçıyor gözleri.
2018’de anne ve babası gözaltına alındıktan bir süre sonra hastalandı Ahmet. Kürek kemiğinde tümör bulundu. 2019’da ameliyatla sol kürek kemiği alındı. Adana’da bir buçuk yıl boyunca gördüğü kemoterapi ve radyoterapi işe yaramadı. Hastalık akciğerlerine ve vücudunun pek çok yerine sıçradı. Ailesi Ahmet’in raporlarını Almanya’daki bir kliniğe gönderdi. Klinik, Ahmet’i tedavi için kabul etti.
Sorun da burada başladı. Ahmet’i Almanya’ya kim götürecekti?
Baba Ahmet Burhan Ataç cezaevindeydi, anne Zekiye Ataç dışarıdaydı ama yurt dışı çıkış yasağı vardı.
9 yaşındaki çocuğuyla tedaviye gidemedi. Çok uğraştı, her yere, her makama dilekçe yazdı, oğlunun raporlarını gönderdi. Olmadı…
Ahmet’i 70 yaşındaki babaannesiyle Almanya’ya gönderdiler. Ahmet tedavisine başladı. Ama 9 yaşında, kendi işini göremeyen, yürüyemeyen bir çocuk her gün gözyaşlarıyla annesini aradı, yanına çağırdı.
Kanser hastalığında moralin ne kadar önemli olduğunu bilmeyen yoktur sanırım. Ahmet ise o küçük yüreğinde her gün anne özlemi ve acısıyla tedavi olmaya çalıştı.
Hastalığı dördüncü evreye ilerliyordu. Sol kolunu da artık tam olarak kullanamıyordu.
Anne Zekiye Ataç, sesini sadece sosyal medyadan duyurabiliyordu. Sonunda "Ahmetannesiyletedaviyegitsin" diye kampanya yapıldı. Ancak bu sesi de çok fazla insan duymadı, duymak istemedi.
Ahmet, tedavisinin birinci kısmını tamamlayınca hiç değilse annesini görsün, hasreti biraz dinsin diye Türkiye’ye geri geldi.
27 Şubat’ta tedavisinin ikinci kısmı başlayacak.
Tam bu sırada Ahmet’i de annesini de sevindiren haber geldi. Mersin’in ardından Adana Savcılığı da Zekiye Ataç’ın yurt dışı yasağını kaldırmıştı. Ahmet artık annesiyle birlikte tedavi için Almanya’ya gidebilecekti.
Böyle bir haberin bir çocuğu nasıl sevindirdiğini düşünün.
Ama aradan 24 saat bile geçmeden Mersin’deki mahkeme verdiği kararı geri aldı ve Zekiye Ataç’a yeniden yurt dışı yasağı koydu.
Peki bunu Ahmet’e kim, nasıl anlatacak?
Yaşı ve hastalığı gereği annesine muhtaç, aşırı duygusal bir çocuk.
Anne Zekiye Ataç, gözyaşları içersinde sesini duyurmaya çalıştığı sosyal medyadan yalvarıyordu dün:
"Ben oğlumun yaşamasını istiyorum. Ahmet’in çok ağrıları var. Lütfen ya. Derdime kim çare olacaksa. Önümüzdeki hafta tedavisi yeniden başlayacak. Ben sadece Ahmet’in yanında olmak istiyorum. Oğlum tedavi olsun ben tekrar döneceğim."
Ahmet’in durumu iyi değil. Ahmet giderek zayıflıyor. Ahmet’in zamanı daralıyor.
Bir çocuk hepimizin ve annesinin gözleri önünde ölüme terk ediliyor.
Ve bu çocuğun durumu, annesinin sesi yeterince duyulmuyor.
Korkmayın, Ahmet’e ve annesine ses verirseniz ‘terörist’ olmazsınız.
Biraz vicdanınız kaldıysa tabii.
(Ahmet’i gerçekten görmeyenler Erk Acarer’in 1 Şubat’ta Artı Tv’de yaptığı programı izleyebilir.)