Eser Karakaş
Olağanüstü bir haber: Siz benim çalışanımsınız
Artı Gerçek internet gazetesinde bugün (dün) olağanüstü bir haber yayınlandı.
Fransa’nın ulusal günü 14 Temmuz’da resmi törenden sonra Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve eşi Brigitte Macron Louvre Sarayı'nın bahçesinde yanlarında korumalarıyla bir yürüşüş yapıyorlar ama bu bahçe halka da açık bir bahçe ve bir grup vatandaş ile Cumhurbaşkanı arasında motosikletli polisler nedeniyle bir tartışma çıkıyor.
Tartışmanın tonu da yükseliyor ama vatandaşlar yüksek sesle de olsa Cumhurbaşkanına "siz" diye hitabı sürdürüyorlar; Macron biraz da sinirli bir tonla "Bugün benim de tatil günüm, bizi rahat bırakın" mealinde sözler ediyor.
İşte tam o sırada vatandaş konuşma tonunu yükselten Cumhurbaşkanı Macron’a şunu söylüyor: "Benle böyle konuşamazsınız, siz benim çalışanımsınız (hizmetkarımsınız).
Haber internet gazetesinde yayınlandığı için bu tartışmanın videosu da konmuş, ben de videoyu izledim, gerçekten o adamın Macron’a bunu söylediğini kulaklarımla duydum.
Şahane bir haber yakalanmıştı, cep telefonumdan Artı Gerçek’in genel yayın yönetmeni Celal Başlangıç’ı aradım, kutladım, bu haberi kimin yakaladığını sordum; Celal Başlangıç yarım saat sonra bana bir mesaj attı ve haberin Ragıp Duran tarafından yapıldığını söyledi.
Yani, durum anlaşıldı.
Demokratik hukuk devletlerinde devletin patronu vatandaş, seçmen ve vergi mükellefidir (pozitif vergi ödemese de gelir beyannamesi verendir).
Fransa ve benzer batı ülkelerinde seçmenlerin çok büyük bir bölümü, her durumda yüzde seksenler dolayında, mali yıl boyunca elde ettikleri geliri toplarlar ve bir beyanname ile maliyeye deklare ederler; bu deklare edilen toplam gelir üzerinden de belirli bir eşiği aşan geliri olanlar vergi öderler, bu sistemlerde dolaylı vergilerin payı da toplam vergi gelirleri içinde düşüktür.
Her seçmen vergi ödediği, en azından gelir beyanında bulunduğu için o vergilerle maaş alan bir kamu görevlisi, bu cumhurbaşkanı da olabilir, başbakan da olabilir, vali de olabilir, emniyetçi de, general de olabilir, vatandaş ile ilişkisinde nezaket sınırlarını aşar, kamu hizmeti üretiminde etkin ve adil davranmazsa, vergi ödediği için devletin patronu olan vatandaş o kamu görevlisine, yukarıdaki olayda Cumhurbaşkanı Macron’a, "Siz benim çalışanımsınız, siz maaşınızı benim vergilerimden alıyorsunuz, haddinizi bilin" diyebiliyor.
Cumhurbaşkanı bile o vatandaşa "sen benle nasıl böyle konuşabiliyorsun?" diyemez, derse burnundan getirirler o kamu görevlisinin.
Bizde durum nasıl acaba?
Bizde bir vatandaş Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, şayet Erdoğan’ın halkın içine girebilecek durumu varsa, "Sizin maaşınızı, Saray’ın, korumalarınızın tüm harcamalarını ben ödüyorum, siz benim çalışanımsınız (hizmetkarımsınız) diyebilir mi acaba?
Bu sorunun cevabını okurların takdirine bırakıyorum ama bence "diyemez", "demez".
Bunun da iki temel nedeni vardır.
Birincisi "Diyemez’in" nedenidir, ceberut devlet yani hizmetkar devlet gerçek patron olan vatandaşın canına okuyabilir, yani vatandaş korkar.
İkincisi ise "Demez’in" nedenidir, seçmenler arasında dolaysız vergisini gelir beyannamesi vererek ödeyen mükellef sayısı çok ama çok düşüktür, yani ortalama vatandaşın vergi verme bilinci yoktur.
Mavi yakalılar (özel sektör için kullanıyorum bu tabiri), devlet memurları, işçiler, öğretmenler vergilerini kaynakta ödüyorlar, yüzde doksan dokuzu bir senede ne kadar gelir vergisi ödediklerini bile bilmezler.
"Basit usul" (eski götürü usul) denen saçmalık da işin cabası.
Dolaylı vergilerin oranı vergi gelirleri içinde yüzde yetmiş civarındadır, dolaylı vergilerde de vergi ödeme bilinci yoktur.
Özetle bizde durum şudur:
1-Cumhurbaşkanı ile sokakta, bir parkta yüz yüze tartışma olanağı yoktur vatandaşın.
2-Bir fırsat yakalar ve ses tonunu yükseltirse vatandaş korumalar hemen derdest ederler bu vatandaşı.
3-Vergileri çağdaş yöntemlerle ödemeyen vatandaş zaten kendini devlet yöneticisinin patronu olarak göremiyor.
4-Devlet de böyle sevimsiz durumlara mahal vermemek için artık çok basit bir ritüel olan beyanname sistemine tüm mükellefleri KASTEN geçirmiyor, vergi bilincinin oluşmasından, birinin sokakta karşılaştığı Cumhurbaşkanına "Siz benim çalışanımsınız" demesini istemiyor, çünkü vatandaş bunu söylerse ertesi gün de başka kamu harcamalarını sorgulamaya başlayabilir.
Yazıyı bitirirken şunu da hatırlatayım, sorayım "Biz size patronluk taslamak için değil hizmetkarınız olmak için buraya geldik" diyen Macron mu idi, Erdoğan mı idi?