Peki bizi bekçiden kim koruyacak?

TBMM Genel Kurulu’nda, bekçilerin talepleri üzerine isimleri 'muhafız' diye değiştirilirse şaşırmamak gerekir.

24 Mayıs’ta İstanbul Eyüp’te ekmek almak için sokağa çıkan kişiler bekçiler tarafından darp edildi, hemen ertesi gün bu kez Sultanbeyli’de iki kişi sokağa çıktıkları gerekçesiyle bekçiler tarafından darp edildi.

17 Mayıs’ta da Ankara’da Etimesgut’ta çöp dökmek için sokağa çıkan bir genç bekçiler tarafından coplarla darp edildi. 

Türkiye’de güvenlik personeli sayısı yükseldikçe, ilginç bir biçimde güvenlik personelinin karıştığı suç oranları da doğru orantılı artış gösteriyor.

Bu olaylar önümüzdeki günlerde daha da artabilir mi? Bu çelişki kaynağı, pandemi süresince kapalı tutulan Meclis’in öncelikli gündem maddelerini oluşturuyor.

Meclis haftaya açılıyor. İlk gündem maddesi de ocak ayında İçişleri Komisyonunda kabul edilen, bekçilerin özlük ve yasal haklarına ilişkin kanun teklifi. Parlamento, haftaya Genel Kurul’da bekçiler ile ilgili düzenlemeyi görüşecek. Düzenlemenin önümüzdeki hafta kabul edilmesi halinde Türkiye güvenlik politikalarında yeni dönemin başlayacağını söyleyebiliriz.

Zira bugüne kadar zabıtanın yardımcı kuvveti olarak adlandırılan bekçiler, teklifin yasalaşması ile birlikte polisin yardımcı kuvveti olacak. Polisle aynı haklara sahip hem de silahlı…

Teklifin yasalaşmasıyla birlikte, ülkedeki silahlı personel sayısı 443 bine çıkacak. Bu da 180 kişiye bir silahlı personel düşmesi demek.

Peki, sayı arttıkça, suç oranı düşüyor mu? Hayır, tam tersine bu kez de güvenlik personellerinin ihlalleri karşımıza çıkıyor. Pandemi gündeminin son haftasını meşgul eden, vahşet görüntülerinde olduğu gibi.

Silahlandırılmaya hazırlanan bekçilerin karıştığı olayların boyutları da dikkat çekici. Pandemi öncesinde bekçilerin, translara ve aktivistlere yönelik aşırı güç kullandığı olaylar gündeme gelmişti.

11 Temmuz 2019’da İstanbul Bebek’te eğlenmek için bir bara giden iki bekçi Çav Bella şarkısının çalınmasından rahatsızlık duyarak, havaya ateş açmıştı. Ankara, Antalya ve Mersin’de trans bireyler, bekçi şiddetinden şikâyet etmişlerdi. Pandemi süresinde, ‘bekçi şiddeti’ diye tanımlayabileceğimiz olayların artık sokakta yürüyen sade vatandaşa kadar geniş bir yelpazeye yayıldığını görmek dehşet verici.

Konu İçişleri Komisyonunda görüşüldükten sonra HDP, hazırladığı şerh yazısında, bekçilerin karıştıkları bu olaylara dikkat çekerek, "Kürtleri, kadınları, transları bekçilerden kim koruyacak?" diye sormuştu. Muhtemelen şimdi "Bekçileri bizden, hepimizden kim koruyacak" sorusunun sorulma zamanı da geldi.

Şimdi AKP iktidarının yüksek güvenlik politikalarına, yürütmeye bağımlı bekçileri silahlandırarak ekleme yapmasının hepimizi kaygılandırma zamanı geldi.

Gelecek hafta Genel Kurulda bekçilerle ilgili düzenlemenin kabul edilmesi halinde, bekçiler polislerle aynı yetkilere sahip olacak. Peki, aynı eğitimden geçecekler mi? Hayır. Ellerine silah alıp, sokaklarda güvenliği sağlamaları adına 41 günlük bir eğitim süreci yeterli olacak. Bu eğitimle birlikte üst arama yetkileri bile olacak bekçilerin.

Bekçilerin AKP iktidarı ile direkt ilişkilendirilmesi boşuna değil. Zira bu şekilde bekçi olabilecek insanlar, hangi kadrolardan nasıl seçilecek? TBMM İçişleri Komisyonu üyesi CHP’li Ali Öztunç, bekçiler için oluşturulan standartların kolaylıklarına işaret ederek, "AKP Gençlik Kollarından mı seçiyorsunuz bu kişileri?" diye soruyor.

Türkiye; kamu görevlilerinin siyasi iktidarla göbekten bağının yarattığı sorunları her aşamada çekiyor. Ama her halde en fazla, elinde silah olan güvenlik personelinden çekiyor. Geçen hafta HDP Ankara İl Örgütü önünde açıklama yapmak isterken polis müdahalesine maruz kalan HDP MYK Üyesi Veli Saçılık, yaşadığı olayı anlatırken, "Ben böyle bir şey görmedim, sanki karşımda kamu görevlisi yok, bize hınç dolu, oldukça öfkeli, sanki AKP Kolları üyeleri karşımıza dikilmişti" diyordu.

Tüm bu anlatımlar, geçen günlerde bekçilerin kendilerine "muhafız" denme talebini de akıllara getiriyor.

TBMM Genel Kurulu’nda, bekçilerin talepleri üzerine isimleri "muhafız" diye değiştirilirse şaşırmamak gerekir. Zira bu haliyle, sadece isimleri eksik kalmış olur. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sibel Hürtaş Arşivi