Piknik bahçesi

Birbirinin kopyası 454 adet 100 metrekarelik piknik alanı ve arasından iki üç arabanın rahatlıkla geçeceği asfalt yollar. Yeni dikilmiş cılız ağaçların altında cayır cayır yanma potansiyeli.

Bazen bir fotoğraf karesi, yüzlerce kelimeyle zor anlatılanı bir saniyede suratınıza çarpar… Birkaç hafta önce Cumhuriyet’in birinci sayfasında yayınlanan Vedat Arık imzalı fotoğraf tam da böyle bir kareydi. İstanbul’un merkezinde çektiği fotoğraf, biri yerde oturup dilenen, diğeri puset arabasında yanından geçen iki çocuğun bakışlarının birbirine kitlediği anı yakalamıştı.

Gelir adaletsizliği, çocuk fakirliği ve yoksunluğu, sınıf uçurumu, şehirde hiç bakmadan geçtiğimiz yığınlarca insanın dramı… Hepsi, ama hepsi Vedat’ın objektifinden yansıdı.   

Peki Yeni Türkiye’yi simgesel bir fotoğrafla anlatmaya kalksanız nasıl bir kareyi seçerdiniz?

Yabancı basında genelde Türk bayrağı-Erdoğan çifti-cami üçlemesi kullanılıyor. Ekonomi ağırlıklı haberlerdeyse gökdelenlerin ezdiği tarihi yapıların göründüğü İstanbul kareleri tercih ediliyor.

Ancak Yeni Türkiye’yi anlatabilmek, anlayabilmek için bu gibi klişe karelerden daha fazlasına ihtiyaç var.

PİKNİK VE İNŞAAT

Son zamanlarda, Konya Karatepe’de inşa edilen "piknik bahçesi" kadar çarpıcı bir kare görmedim. Bir cümlede birkaç tezat: Piknik ve bahçe… Piknik ve inşaat…

Bazı haber sitelerinde "piknik mezarlığı" başlığıyla verilmiş ki gerçekten ilk bakışta mezarlıktan farksız.

Ama bu kare, bana kalırsa çok daha fazlasını anlatıyor:

  1. AKP rejiminin Türkiye’ye has değerleri ve sosyalleşme alanlarını yeniden düzenleme çabasını.
  2. Beton sevdası ve steril alanlar yaratma tutkusunun şehircilikteki zirvesini. Ve bunun halk nezdindeki karşılığı.
  3. Doğa kavramının Yeni Türkiye’deki karşılığını.   

Malum, piknik, geniş yeşillik alanlarda (tercihan doğada) yapılan ve halkımızın pek sevdiği bir hobidir… Hoş, büyükşehirlerde yeşil alan kalmadığından son yıllarda bu faaliyet, otoyol kenarlarına taşındı. Egzoz dumanı ve arabaların gürültüsü mangalın kokusuna, yemeğin tadına çeşni olsa da ne gam?

Bu açıdan bakacak olursak, Konya-Karatay’daki kutu kutu piknik alanının halkın büyük çoğunluğu tarafından beğenileceğini söyleyebiliriz. Alanda, yeşilden ziyade betonun bolluğu göz zevkimize ve piknik anlayışına ters gelebilir. Ancak pikniğe gidilirken en önemli derdi arabasını park etmek olan, aynı zamanda arabasının "gözünün önünde" durmasında müthiş bir güven ve konfor bulanlar da olacaktır:

"Börekler nerde? Oğlum koş arabadan getir!"

"MİLLET KIRAATHANESİ" GİBİ

Birbirinin kopyası, 454 adet 100 metrekarelik piknik alanı ve arasından, etrafından iki üç arabanın rahatlıkla geçeceği asfalt yollar… Yeni dikilmiş cılız ağaçların altında cayır cayır yanma potansiyeli ve kapıda "Piknik bahçesi" tabelası…

Karanlık bir gelecek portresi çizen bir bilim kurgu karesi gibi değil mi: Fütüristik şehirlerde, kutu kutu evlerde yaşayan geleceğin insanı, devlet gözetiminde, kendine ayrılan metrekarenin içinde piknik yapmaya mahkumdur…

Öte yandan, böyle baktığımızda yukarıda bahsettiğim konfor ve sterillik arayışını kaçırıyoruz: Çalı çırpı ve börtü böceğin olmadığı, herkesin sınırının önceden belirlendiği, kendi evinde temizliğe çok önem veren ama doğaya naylon ve çöp boşaltmaktan imtina etmeyen Türk insanının bu kavramı seveceğinden eminim.

Aynı alan, doğal haliyle "piknik alanı" olarak tahsis edilseydi diyeceksiniz. Öyle olsaydı Belediye para harcayamayacak, özel bir iş yapmış olmayacaktı.

Piknik bahçesi, tıpkı "Millet kıraathanesi"nde olduğu gibi kaçırdığımız bir sosyal değişime, talebe hitap ediyor belli ki. Gösteriş merakı, rahatlık arayışı ve "gelişmiş" olma hayalinin harmanlandığı bu tür projeler, yeni rejimin inşasında önemli bir rol oynayacak gibi.

Alay etmek, anlamaya yardımcı olmuyor. Köyden kente göçen, geliri artan ve köy hayatının zahmetlerinden bıkan pek çok aile için "piknik bahçesi" bir nimet olabilir.

AKP-MHP tabanını "anlamak"sa dert, belki buradan tekrar başlanabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehveş Evin Arşivi