Sadece rezervler gitmedi, yüzlerce milyar liralık kamu zararı da oluştu

JCR Eurasia Rating’in eski ortağı ve başkanı Orhan Ökmen’e göre, sadece ne kadar rezervin eritildiği, kime satıldığı değil, MB’nin karşılığında aldığı TL konusunda da bir açıklama gerekiyor.

Merkez Bankası’nın (MB) rezervleri 9 Nisan haftası itibariyle eksi 49 milyar dolar! 100 milyar doların üzerinde bir rezerv erimesi var.

Nasıl oldu bu?

Kime gitti, kaç lira kurdan gitti?..

Büyük soru bu ama açıklamalara bakılırsa şaibe bulaştırılmadan neredeyse hiçbir işin görülemediği bir ülkede rezerv meselesinde yanlış işler olmadığına, açıklama sorumluluğu yerine getirilmeden inanılması bekleniyor.  Oysaki kamuoyu daha dün bu memleket pasaportunun suça alet edildiğini öğrendi. Bizzat kamu kurumları eliyle! Daha dün İBB’den alınmış 100 atın kaybolduğunu öğrendi. Yine bir kamu kurumu bulaştırılarak! Daha dün bir bakanın kendi şirketinden kendi bakanlığına mal sattığı ortaya çıktı. Daha dün bir AKP’linin 17 şirkette yönetici olduğu öğrenildi. Daha dün yine çok maaşlı AKP’lilerin listesi yayımlandı. Daha dün yine bir AKP’linin oğlu bilmem ne kurumunun başına atandı…

Günde 350 kişi salgında hayatını kaybederken, Türkiye dünya sıralamalarına girmişken, "Türkiye’nin salgınla mücadele başarısı" diye broşür dağıtılırsa böyle olur… Kamuoyu, MB rezervleri konusundaki anlatımın da masal olabileceğini düşünür haliyle. Zaten "ithalatçıya verildi, cari açık kapatıldı, yastık altında, yabancı aldı" gibi söylemler bir açıklama da değil. Salgında vefat sayılarını bile düşük gösterdiğine inanılanlara inanılması bekleniyor ama bu zor! Bu yüzden "kime, kaça?" sorusu, bir sektör sorusu değil, hangi şirket ve kişi sorusu… Devletin bütün büyük işlerinin üç – beş müteahhit arasında çevrildiğini, vergileriyle dar bir müteahhit grubuna toplamı 140 – 150 milyar doları bulan garanti ödemesi oluşturan bir sistem kurulduğunu tecrübe etmiş bir kamuoyunun, güvenilir, tarafsız, yeminli komisyonların belgeli açıklamalarını, raporlarını görmeden ikna olması beklenemez.

Konu görece karmaşık, çetrefildir. Sadece rezervler erimedi, başka kamu zararları da oluştu. Hayatı bilanço okumakla geçen JCR Türkiye’nin eski başkanı, ortağı Orhan Ökmen, bir başka soru gündeme getiriyor: Sadece rezervlerin nasıl kullanıldığı değil, satışı karşısında alınan milyarlarca liranın da inandırıcı şekilde gösterilmesi gerekiyor.

Ortaya çıkan ne? Bir protokol var Hazine ile MB arasında. Fiili sonucu rezerv yönetiminin Hazine’ye bırakılması… Oysaki rezerv yönetimi ve döviz müdahale operasyonları konusunda hem uzman hem de zaten yetkili olan kuruluş MB!  30 yıldır bunu yapan birimleri var. Belirli bir kur hedefi olduğu için değil, aşırı oynaklık, ekonominin temellerinden bağımsız ataklar olduğunda müdahale yetkisi var. Bu, kısa süreli, açık piyasa işlemi şeklinde kullanılabilen bir yetki. Aylara, yıllara yayılan bir müdahale serbest kur rejimine aykırı.

Ancak giderek anlaşılıyor ki hükümetin ihtiyacı bu değildi. Hükumet, serbest kur rejimi içinde sabit kur rejimi uygulamak istedi… Kuru tutarak, hem seçimlere giderken hükümeti yıpratmayacak bir seviye sağlamak hem de bir dönem neredeyse 6.85’te sabitleyerek bizatihi yüksek kur nedeniyle oluşan kriz algısını ve belki de bilemediğimiz başka ödemeleri yönetmek istedi. İşte bu noktada Hazine ve Maliye Bakanlığı devreye girdi ve rezervlerin yönetimi bir bakıma Hazine’ye geçti. Örtük bir mekanizma kuruldu. MB’den Hazine’ye, Hazine’den kamu bankalarına, oradan piyasalara ve diğer bankalara… Bankalardan da (BDDK eliyle uygulamaya konulan Aktif Rasyosu ile bir çeşit zorunlu tutarak) tekrar MB’ye. Gelecek Partisi Ekonomi Politikalar Başkanı Kerim Rota’nın "Con Ahmet’in devri daim makinesi" olarak tanımladığı sistem bu.

JCR Türkiye’nin eski başkanı, halen Sesmir Kurumsal ve Finansal Danışmanlık’ın Başkanı Orhan Ökmen’le rezerv meselesini konuştum. Kendi de hesaplamalar yapmış. Sorularıma cevapları şöyle:

Bu protokol konusunu nasıl yorumlamalı? Bu bir rezerv yönetim yetkisi devri midir, yoksa rezerv devri, bir satış mıdır? Satışsa bunun karşılığında Merkez Bankası’nın TL almış olması gerekir. Nasıl bir muhasebeleştirme var?

Bu işlemin gerçekleşme şeklini henüz bilmiyoruz. Bir protokol olduğu belirtiliyor ama bunun detaylarını bilmiyoruz. Fakat şöyle bir hesap yapabiliriz. Merkez Bankası’nın toplamda 102 milyar dolar net rezervinin satıldığını hesaplıyorum. İşlemin gerçek satış kurunu sadece Merkez Bankası ve işlemin alıcı tarafı biliyor. Biz ise Merkez Bankası’nın ilgili ayda yayımladığı günlük kurların aylık ortalamasını alarak hesap yaparsak gerçek rakama yakın tespitler yapabiliriz. Her ayın ortalama döviz satış kuru ile ilgili aydaki rezerv kaybı miktarlarını çarparak hesaplama yapıldığında, toplam 102,1 milyar dolarlık rezerv devri veya satışından toplam 646.8 Milyar TL nakit para elde edilmiş (Tablo:2) olması gerekir.

Toplam kaybı bulmak için faiz koyulmalı. Bu para, 15 Nisan 2021 tarihine kadar 95,4 milyar TL faiz kazancı üretirdi. Böylece rezerv satışından elde edilen 646,8 milyar TL ile, 95,4 milyar TL’lik mümkün faiz toplamı olan 742 milyar TL’yi Merkez Bankası’nın şu andaki bilançolarında göremiyoruz. Nereye harcandığı da kamuoyu tarafından bilinmiyor. Bu konuda Merkez Bankası sessizliğini koruyor. Merkez Bankasının analitik bilançosunda şu anda böyle bir parasal varlık gözükmüyor. Ya bilançoda bir şeklide gizleniyor ya da bir yerlere harcandı. Bilançoya bakıldığında 30 Kasım 2020 - 31.12.2019 arasında Merkez Bankası’nın varlıkları sadece 242 milyar artmış. Bu artışın 196 milyarı bankalardan sağlanan dövizli iç yükümlülüklerden elde edilen kaynaklarla finanse edilmiş, 62 milyarı ise emisyon artışı ile sağlanmış. Dolayısıyla Merkez Bankası’nın varlıkları arasında söz konusu rezerv satışlarından elde edilen 742 milyar lirayı göremiyoruz. Bu paranın nereye, niçin, hangi mekanizmayla ve hangi zaman aralığında harcandığının uzaktan anlaşılması mümkün değildir. Gerçek bilgiyi bizzat Merkez bankası vermelidir.

Peki diğer maliyetleri nasıl hesaplayacağız?

Rezerv kaybı miktarını ortalama elden çıkarış kuru 6,33 olarak hesaplanabiliyor. Döviz satışından elde edilmiş olması gereken 646,8 milyar TL nakdin 15 Nisan 2021 tarihine kadar ürettiği (ya da üretmesi gereken) faiz kazancı da (95,4 milyar TL) dikkate alındığında nihai ortalama rezerv satış kuru 7,18’e geliyor. Döviz kurunun 7.18 üzerine çıkması, rezerv satışlarının zararı olur. Nitekim şu andaki kur seviyesi 8.10 olduğuna göre, rezerv satışlarının ürettiği kur zararı halihazırda 95 milyar TL’ye ulaşmış oluyor. Rezerv satışları ve faizi ile birlikte toplam 750 milyar lirayı belirttiğim gibi Merkez Bankası bilançolarında göremiyoruz.

Uluslararası rezervler 2020 Nisan ayından itibaren negatif bakiyeye dönmeye başlamış olmasına rağmen, bu durum dikkate alınmamış, rezerv satışlarına 2020 Kasım ayına kadar aynen devam edilmiş ve negatif bakiye daha da büyütülerek eksi 48,694 milyar dolara kadar düşürülmüştür. Bir ülkenin rezervleri eksi iken döviz satışı yapılmaya devam edilmesi izah edilebilir bir şey değil. Eriyen döviz rezervlerinin piyasalarda yarattığı strese ve kırılganlığa dayalı olarak Türkiye’nin iç ve dış borçlanma maliyetleri arttı. Bu artışlar nedeniyle, şu ana kadar kamu iç borçlanmasında 99,2 milyar TL, kamu dış borçlanmasında 46,5 milyar TL, özel sektör dış borçlanmasında ise 61,4 milyar TL zarar oluştu. Merkez Bankası kredibilite kazanana kadar bu zarar daha da büyüyecektir.

Toplamda ne kadar bir kamu zararından söz edilebilir?

tablo içeren bir resimAçıklama otomatik olarak oluşturuldu

Mevcut durumda şu ana kadar oluşan 302 milyar TL zarar oluştu. Bu rakam bütçe gelirlerinin %21’ine, millî gelirin ise %5.59’una denk geliyor. (Tablo:4). Türkiye Cumhuriyet tarihinde, işlem bazında bu zarardan daha büyük ve daha kapsamlı bir zarar yoktur. Yerleşiklerin kendi aralarında veya yerleşiklerle yabancılar arasında oluşan servet transferinin yarattığı maliyet ve adaletsizlikler de cabası.

İktisatçı Haluk Bürümcekci, 2019’da 33 milyar dolar, 90 milyar doları da 2020 yılı olmak üzere toplamda 126,3 milyar dolarlık bir rezerv kaybından söz ediyor. 128 milyar dolar hesaplayanlar ise şöyle diyor: 2019 başında MB brüt rezervleri 92 milyar dolardı. 32 milyar doları kendine ait net rezervdi. 60 milyar doları bankalardan alınmış borçtu. 20 ay sonra MB’nin brüt rezervi 7 milyar azalışla 85 milyar dolara düştü. Ama yükümlülükleri 60 milyar dolardan 133 milyar dolara çıktı. 73 milyar daha borçlandı. Brütteki 7 milyar dolar azalışla toplandığında 80 milyar dolar ediyor. Aynı dönemde ihracatçılardan 33 milyar dolar satın aldı, onu da sattı. Üstüne Hazine borçlanmalarından gelen 27 milyar doların da 15 milyar dolarını sattı. Bu da toplamda 128 milyar dolar ediyor. Sizin hesabınız ne sonuç veriyor?

Şöyle kabaca bakalım önce. Merkez Bankası sistematik rezerv satışlarına 2019 Mart ayında başlamış, 2020 Kasım ayında durdurmuştur: 2019 Şubat ayı sonunda Merkez Bankası 53,460 milyar dolar net rezerve sahipken 2020 Kasım sonu itibariyle net rezervleri eksi 48,694 milyar dolara düşmüş. Bu ikisinin toplamı, yani toplam rezerv kaybı 102,1 milyar dolara geliyor. (Grafik:1). Bilanço üzerinden ay ay satış alışlara bakıldığında da bu sonuç çıkıyor.

Merkez Bankası’nın "Uluslararası Rezervler ve Döviz Likiditesi" rakamları ay ay açıklanıyor. 2019 Mart ayı ile 2020 Kasım ayı arasında (21 ayda) Merkez Bankası rezervlerinden 116,2 milyar dolar erime, azalma; aynı aralıkta 14,1 milyar dolar da satın alınmış gözüküyor. Bu iki rakamın farkı olarak eksilen net tutar 102,1 milyar dolar çıkıyor. (Tablo:1) Ancak bu rakamlar ay sonu itibariyle net rezerv bakiyelerinin toplamıdır. Banka bu tabloları aylık yayınladığı için aylık rakamları görebiliyoruz. Dolayısıyla ay içinde gün gün alış – satış hacimlerini bizler bilemiyoruz. Ay içinde oluşan alış – satış hacimleri ile birlikte toplam rezerv erimesinde bundan biraz daha yüksek rakamlara ulaşılması da muhtemeldir.


ORHAN ÖKMEN KİMDİR?

Banka üst düzey yöneticisi olarak uzun süre finans piyasalarında görev yapan Orhan ÖKMEN, 2007 yılından itibaren Japon Kredi Derecelendirme Şirketiyle birlikte Türkiye de JCR-ER’ (JCR Eurasia Rating) şirketini kurmuş ve bu kuruluşun Türkiye başkanlığını yaptı. 2020 yılında JCR ER nezdindeki sahibi olduğu tüm hisseleri Türk Finans ve Sermaye Piyasalarına devretti, yöneticiliğinden ayrıldı. Halen Sesmir Kurumsal ve Finansal Danışmanlık A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanlığını yürütüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi