Mehveş Evin
Şaibeli referandum: Ne zafer ama!
AKP'li kalemler bile kabul etmek zorunda kaldı: Referandumdan çıkan, üstelik şaibeli denen yüzde 51.3'lük 'evet' bir zafer değil.
Hatta bu sonuç, 'Pirius zaferi' olarak bile nitelenemez. AGİT raporunda, seçimin OHAL koşullarında, eşit ve adil olmaktan çok uzak yapıldığını tescilli. Bunlara rağmen hayır sesinin bu kadar güçlü çıkması, devletin tüm aygıtlarını başkanlık uğruna seferber eden Erdoğan için açık bir yenilgi.
Neden yenilgi?
1- Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere büyükşehirlerde 'hayır' öne geçti. Uşak, Manisa, Iğdır, Balıkesir gibi sağ seçmenin belirleyici olduğu şehirlerde, hatta Emine Hanım'ın memleketi Siirt bile 'hayır' dedi.
2- AKP-Bahçeli koalisyonu beklenen sonucu vermedi, 1 Kasım seçimlerine kıyasla ciddi bir erozyon yaşandı. Kimi şehirlerde, iki partinin toplam kaybı yüzde 18'lere vardı.
3-Yerle bir edilen, göçe zorlanan, baskının en ağırını yaşayan Kürt il ve ilçelerinden 'hayır' çıktı. Önceki seçime kıyasla AKP oyunu bölgede artırsa da HDP'nin itirazlarını incelemeden kesin konuşmamalı Bu kadar zorlu koşullara, haklarında türlü spekülasyon yapılmasına rağmen Kürtler, sandığa gittikleri için dahi koca bir alkışı hakediyor.
NASIL 'KAZANILDI'?
4- Hile, baskı, kural tanımazlık... 16 Nisan'da yapılan türlü usülsüzlük arasında şimdiye kadar bildiklerimiz; 'Evet' afiş ve propagandasının pek çok yerden kaldırılmaması, seri evete basanların görüntüleri, bazı muhtarların toplu oy kullanması, kadınlar yerine erkeklere oy kullandırtanlar, yasak bitmeden tercih belirten pusulayla poz verip sosyal medyaya koyanlar... Bunların hangisi için nasıl bir işlem yapıldığını henüz bilmiyoruz.
5- Usülsüzlüğün en büyüğünü yapansa YSK oldu. Doğrusu muhalif seçmen, geçmiş tecrübelerinden yola çıkarak 'çalmaya, manipülasyona' hazırlıklıydı, hatta emindi. Ama bu kadarına cüret edilebileceği doğrusu kimsenin aklına gelmedi. YSK'nın, sandıklar kapandıktan sonra, saat 17.09'da 'mühürsüz zarflar'ın da geçerli olacağını açıklaması, diğer tüm usülsüzlükleri unutturacak derecede ağır, kabul edilmeyecek bir hukuk ihlali. Binali Yıldırım konuşmasında 'hukuk devleti' vurgusu yapsa da Türkiye'nin en az yarısı bunu 'bizimle alay ediyorlar' olarak yorumladı.
İktidar partisinin 'millet kazandı' diyecek, anayasayı sivil bir mutabakatla değiştirileceğini iddia edecek durumu yok. Zaten Cumhurbaşkanı ve kurmaylarının Huber Köşkü'ndeki açıklama esnasındaki ifadeleri, zaferden çok uzak olduklarını gayet iyi bildiklerini ortaya serdi.
Onlar biliyor, halk biliyor, bütün dünya biliyor...
7 HAZİRAN SONRASINA MI BENZEYECEK?
Peki bundan sonra Türkiye'yi ne bekliyor? İster istemez akla 7 Haziran sonrası geliyor. AKP'nin tek parti iktidarını ilk kez kaybettiği seçimlerden sonra yaşananlara...
Türlü siyasi manipülasyonla, muhalefetin de maharetiyle seçimler tekrarlandı. Barış masası devrildi, Sri Lanka modeli devreye sokuldu. Türkiye hızla antidemokratik eksene kayarken üzerine bir de 15 Temmuz darbe girişiminin ardından olağanüstü halle yönetilen bir ülkeye dönüştük. Muhalefetin üzerinden adeta tankla geçildi. Eleştirel sesler bir bir bastırıldı. Öyle ki, içeride 'düşman' kalmadığı için Hollanda ve Almanya krizinin bilerek çıkarıldığı konuşuldu.
İstediğini almakta son derecede kararlı olduğunu bildiğimiz, bu uğurda ne hukuk, ne insan hakları, ne demokrasi tanıyan dünya liderimiz, şimdi kimden alacak intikamını? Kimden çıkaracak hıncını? Ve bunu yaparken kimbilir kimler terörist, vatan haini ilan edilecek?
Sorunun cevabını yakında nasılsa alacağız. Ancak burada asıl önemli olan şu:
Korkuya mahal yok. Hayır cephesi, tüm birbirine benzemezliğine, imkansızlıklara, engellemelere ve siyasi görüşler arasında güçbirliği yapmadan hareket etmesine rağmen, bu ortamda olabilecek en iyi sonucu çıkardı.
Son sözüm sandıklarda nöbet tutan, usülsüzlükleri faş eden sivil topluma ve isimsiz kahramanlara: Yaptığınız iş boşa gitmiş değil. Yenilmediniz. Demokrasiye sahip çıkan, örnek vatandaşlarsınız ve gelecek için ümit oldunuz. Varlığınızın ne kadar önemli, vazgeçilmez olduğunu bir kez daha tescillediniz.
Lütfen pes etmeyin. Mücadele etmeden hiçbir hak kazanılmıyor, hele mağdur ve ötekileştirilen sizseniz. Sabırla, yılmadan, korkmadan demokrasiye sahip çıkmaya devam.
Biliyoruz ki bu 'maç'ta kurallar devamlı değişiyor, hatta kuralsızlık hakim. Ama maç daha bitmedi. Ortaklaşarak, düşmanlaştıran söylemlere kapılmadan, serinkanlı, evrensel değerleri savunmaya devam.