Salgını da siyasete bağladık, çift rakamlara düştük…

Bu nasıl hokkabazlık yada sihirbazlıksa, bütün dünyada yoğun bakımdaki ve entübe hastalarının %50’si ölürken bizde neredeyse hepsi kurtuluyor.

Babama Moskova Devlet Sirki’nden davetiye gelmiş, beraber gittik. Yanımızda tiyatro yazarı Güngör Dilmen de vardı. Dolmuşa bindik, Güngör Ağabey 500 lira uzattı ama şoförde bozuk yok, babam verdi. Vapur gişesine gitti Güngör Ağabey ama gişede de bozuk yok, babam ikimize jeton aldı, kendisi basın kartıyla geçti. Karaköy’den Spor Sergi Sarayı’na doğru gideceğiz ama yine bozuk meselesi. Babam Güngör Ağabey’e takılıyor "Bu iyi numara Güngör, bundan sonra ben de yapacağım" diye.

Belki bilmiyorsunuzdur ama Aziz Nesin’in çocukluk hayali bir sirkte çalışmak, o yüzden hayran hayran izlerdi. Çocukken ben de çok severdim ama şimdi hayvanlardan dolayı karşıyım. Sirk bitti, bizi arkaya çağırdılar. Palyaço kılığında 2 sihirbaz vardı, 1 adamı küçük bir kutuya koydular, kafa aynı ama gövde kutuda, bacaklar ve kollar dışarıda yürüyor. Hayran hayran izliyordum onları ama arkada birden karşıma geçip de elini uzatınca ürperdim beni de küçültür diye. Şaka söylemiyorum, 20’li yaşlarda babamın arkasına doğru seyirdiğimi anımsıyorum. Babam farkına vardı mı bilmiyorum ama hiç konuşmadım kendisiyle bu konuyu, utandım kazık kadar herif olarak korkmaktan.

Trilyonda bir olasılık, bir gün Recep Tayyip Erdoğan ile karşılaşırsam sanırım elimi vermekten korkarım bana bişey yapar diye. Tam elimi uzatırken "Abrakadabra"mı der, "Elemterefiş" diye mi başlar bilmiyorum ama bir hokkabazlık deneyeceğinden adım gibi eminim.

"Erdoğan’ın 25 yıllık hokkabazlıkları" diye bir doktora çalışması yapılsa, bu doktora tezini yazacak olan öğrenci, tezi bitürlü bitiremezdi. Sadece bir işçiden ve grev sözcüsünden dünyanın en zengin bikaç devlet başkanından birisi olma dönemindeki hokkabazlıkları yazmaya kalksa, danışacağı ekonomi profesörleri çatlar.

Hatta nasıl zengin olduğunu anlatmaya başlasın ve siz onun yarım milimlik bir et parçası sayesinde olduğunu öğrenin, kafayı sıyırmaya başlarsınız. Siz kafayı sıyırmadan önce oğlunun pipisindeki sünnet edilmesi gereken ufacık et parçasını doktor çoktan sıyırmıştır ve Erdoğan o geceki davetlilerin verdikleriyle kendisine "Yürü ya Tayyip" demiştir. Ama vefalı babadır ve o parayı oğlundan borç olarak aldığını söyler halka.

İşte sihirbazlık burada başlar, bizim ülkemizde ne dini açıdan ne de gelenek ve göreneklere göre baba oğul borçlanması yoktur ama bu halk bunu yiyerek başlamıştır Erdoğan hokkabazlıklarını bilimsel açıklamalar zannetmeye.

Başbakanken İsrail’in bütün uyarılarına karşın Filistin için yardım gemisi gönderip, Ahmet Davutoğlu başbakan olunca Erdoğan’ın yaptıklarını savunan ve onunla beraber bu eylemi savunanlara "O gemiyi başbakana danışarak mı gönderdiniz" diye azarlayacak kadar ağız oyunları vardır. Esasında ailecek öyledirler, kızı daha doğmadan önce babasına mektup yazmış, Erdoğan da bu mektubu kürsüden okumuştur.

Neyse, bunları yazmaya devam edersem yazı yetişmez gazeteye, çoğunu biliyorsunuz zaten.

Son yaptığını bence Dünya Sağlık Örgütü ciddi bir şekilde incelemeli veya madalya vermeli yada Erdoğan iktidarında Türkiye’yi Dünya Sağlık Örgütü’nden çıkarmalı. İnsanlar alışveriş yapabilsinler ve ekonomi canlı kalsın diye, Ramazan’da salgın insanların oruç tutmalarını engellemesin diye PİK yapmayan Türkiye’ye PİK yaptırdı ve ölüm sayıları birden 3’lü rakamlardan 2’li rakamlara düştü. Göreceksiniz, 20 gün sonra 30’lara düşecek.

Bu nasıl hokkabazlık yada sihirbazlıksa, bütün dünyada yoğun bakımdaki ve entübe hastalarının %50’si ölürken bizde neredeyse hepsi kurtuluyor. Yazıya sirkten başladım, çünkü Erdoğan ülkeyi çadır tiyatrosuna döndürdü. Ancak bu ekonomiyle oynamaya, gemicik satın almaya yada IŞİD’i aleni yada gizli desteklemeye benzemez, bu halkın canına kastetmektir, canıyla oynamaktır ve bedeli çok ağır olur.

Bu söylediklerim doktorluk ve profesörlük için de geçerlidir, Erdoğan’ın dediklerini yapmaya devam ederseniz, öyle bir an gelir ki, ne hastalarınızın ne de öğrencilerinizin yüzüne bakamazsınız.

Adına ister hokkabazlık deyin, ister madrabazlık, umurumda değil ama Türkiye ikinci salgına gerek duymadan kendi salgınını genişletecek. Sadece son 5 yıla göre Istanbul ve Trabzon’daki artan ölüm sayılarına bakın, bu yeter. Birileri uyanmalı ve birilerini uyarmalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Nesin Arşivi