Şantajına maruz kaldığı öğrenciyi okula şikâyet etti, 'Rahatsız oluyorsan okula gelme' dendi

Genç kadın, psikolojik ve ekonomik şiddet gördüğü, tehdit ve şantajına maruz kaldığı adama karşı koruma kararı çıkarttı. Okul yönetimine yaptığı başvurular ise gerekçesiz olarak reddedildi.

Banu 2014’te yüksek lisans yaparken Ali ile tanıştı. 2015 sonunda ilişkileri başladı.

İlk cinsel birliktelikleri Banu’nun endişelenerek durmasını istemesine rağmen Ali’nin zorlaması ile gerçekleşti. Ali özür dileyerek duygusal ilişkilerinin sürmesini sağladı. Banu pek çok kez bitirmeyi denese de, Ali’nin manipülasyonları ile ilişkileri sürdü. İlişkileri boyunca Banu’nun ısrarlarına rağmen, Ali’nin cinsel ilişki sırasında korunmaması Banu için giderek büyüyen bir sorun oldu: "2016’nın ekim ayında hamile olduğumu öğrendim. Ali bana ‘Tek başına çocuk yapabilirsin’ dedi. ‘Ya da gizlice doğurup çocuğu ona verebileceğimi, çocuğa ailesinin bakabileceğini’, söyledi. Kürtajı kesinlikle kabul etmiyordu."

Banu kürtaj olunca Ali onu terk etti. Birkaç ay sonra Ali’nin ısrarları sonucu yeniden görüşmeye başladılar. Bu arada Ali, Banu’dan yeniden para istedi. Ali’nin onunla yeniden barışma nedeni daha fazla para elde etmek istemesiydi. Banu bu kez ona para vermedi. Ali’den ayrıldı. Banu, birkaç ay sonra Ali’nin evlendiğini öğrendi.

Banu bir süre sonra Ali’den borcunu ödemesini istedi. Ali işten çıkarıldığını söylese de, Banu Ali’nin çalıştığını öğrenmişti. Banu borcunu istedikçe, Ali onu çocuğunu öldürmekle, çok kötü bir insan olmakla suçluyordu; işyerine gelerek kürtaj olduğunu herkese açıklamakla tehdit ediyordu. En son mesajlaşmalarında borcunu ödeyeceğini söylemesine rağmen ödemeyince, Banu, Ali’nin Youtube’daki kanalında kadınlara seslendiği bir videonun altına borcunu hatırlatan bir mesaj yazdı. Başka kadınların bu mesajı görmesinden endişe eden Ali, Banu’ya, genç kadının haberi olmadan çektiği uygunsuz fotoğrafını WhatsApp üzerinden yolladı. Banu’nun "Elinde başka görüntülerim var mı?" sorusunu yanıtsız bıraktı.

"Yaşadığım ilişkinin kötü bir ilişki olduğunu ve bitirdiğimi sanıyordum. Yaşadığım ilişkinin cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet ve manipülasyon içerdiğini kabullenmek zamanımı almıştı" diyor Banu ve ekliyor: "Görüntümün bana gönderilmesi ile ise şiddetin başka bir boyutuyla tanışarak şantaja maruz kaldım, belki de uzun yıllar maruz kalmaya devam edecektim."

ÜNİVERSİTEYE YAPTIĞI BAŞVURULAR GEREKÇESİZ REDDEDİLDİ

Banu, 2017 sonunda savcılığa başvurdu. Ali, 2018’in mart ayında ifade verdikten sonra yeniden Banu ile irtibata geçmeye çalışınca Banu korktu ve Ali’nin şantajına maruz kalmamak için önce 6 ay süreli; ardından 3 ay süreli koruma kararı çıkarttı.

Geçtiğimiz aylarda Banu, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Ali ile karşılaştı ve Ali’nin aynı kampüste Kamu Yönetimi Bölümü’nde doktora öğrencisi olduğunu tespit etti. Bunun üzerine Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne başvurup hakkında verilmiş mahkeme kararının uygulanmasını ve Ali’ye tehdit-şantaj sebebiyle disiplin soruşturması başlatılmasını talep etti. Tarafına tebliğ edilen cevabi yazı "Enstitümüz doktora öğrencisi olması sebebi ile öğrencilikle ilgili işleri açısından enstitüye gelmesine engel olabilecek bir karar değildir" şeklinde oldu.

Oysa Banu’nun aldığı koruma kararına göre Ali’nin ‘korunan kişiye bu kişinin bulunduğu konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması’ gerekiyordu. Okul, bu mahkeme kararını yok saymıştı. "Bu yazı sonrasında, enstitü yetkilileri ile yaptığım görüşmelerde, rahatsız oluyorsam, benim okula gelmememin daha uygun olacağı dahi söylendi ve eğitim hürriyetim bir suçun mağduru olmama rağmen hiçe sayıldı" diyor Banu. "Cinsel şiddeti önlemeyle ilgili bir birim olmadığından yaşadığım şiddeti tüm boyutları ile anlatamadım."

Banu’nun iki ay önce yine aynı taleplerle bu kez İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne yaptığı başvuru; şikâyetinin enstitüde eğitim öğretimi engelleyen bir eylem niteliği taşımadığı için disiplin soruşturması açılmasına uygun bulunmadığı ve yargı yoluna başvurabileceği şeklinde bir cevabı yazıyla reddedildi: "Konuya ilişkin şikâyetim ile başlatılan ceza soruşturması devam ederken, rektörlük üzerine düşen görevi yerine getirmedi."

Oysa YÖK Disiplin Yönetmeliği’ne göre yükseköğretim kurumundan bir haftadan bir aya kadar uzaklaştırma cezasını gerektiren suçlar içinde "Yükseköğretim kurumunda kişilerin şeref ve haysiyetini zedeleyen sözlü veya yazılı eylemlerde bulunmak" var. ‘Yükseköğretim öğrencilerini tehdit etmek’, yarıyıl için uzaklaştırma cezasını gerektiren suçlar içinde yer alıyor. ‘Yükseköğretim kurumlarında cinsel tacizde bulunmak’ ise iki yarı yıl uzaklaştırma cezasını gerektiriyor.

"Dijital araçların kullanılarak tarafımın görüntülerinin elde edilip saklanması, şantaj amaçlı kullanılması basit tehditten daha ağır, fiziksel temas içermeyen, mekân ve zaman sınırı bulunmayan bir cinsel şiddet, cinsel taciz türü olarak değerlendirilmeli" diyor Banu.

Sonuçta, Banu’nun üniversiteye yaptığı başvurular gerekçesiz olarak reddedildi, Ali hakkında soruşturma dahi açılmadan ve savunması alınmadan ret kararı verildi; Banu’nun koruma kararları yok sayıldı ve okul Banu’nun aynı kişi tarafından aynı suça yeniden maruz kalmaması için hiçbir önlem almadı.

Savcılık, aralıktan beri nitelikli bir ceza soruşturması yürütmedi. Sanığın ve tanıkların ifadeleri alınmasına rağmen iddianame hâlâ hazırlanmadı. Ali’nin elinde Banu’nun görüntüleri olduğu bilinmesine rağmen, bu görüntülerin hali hazırda var olup olmadığı, yaygınlaştırılıp yaygınlaştırılmadığı araştırılmadı.

‘BU ADAMIN BANA YAPTIKLARINI BAŞKALARINA DA YAPMASINI İSTEMİYORUM’

İçinde bulunduğu durumu şöyle anlatıyor Banu:

"Henüz dava açılmadı. Görüntüm hâlâ adamın elinde. O doktorasına devam ediyor. Boşalan kadrolardan birine girerek akademisyen olmayı planladığını söylemişti. Bir anaokulunda müdürlük yapmaya başladığını öğrendim. Mahkeme süreci başlamadığı ve disiplin cezası almadığı için, işte ve akademik ortamda başkalarına da bunu yapmasının önünde bir engel yok. Üniversite içinde yaptığım araştırmada, özellikle kadın hoca ve kadın öğrenciler üzerinde iyi bir izlenim ve güven oluşturduğunu öğrendim. Youtube kanalında yayınladığı video da, bu güveni oluşturmanın bir parçasıydı. Ali’nin şiddetine maruz kalan ilk ve tek kadın olduğumu sanmıyorum. Şantajı karşısında sessiz kalmamam onu çok şaşırttı.

Yaşadığım cinsel, psikolojik şiddet ve manipülasyonun etkileri nedeniyle psikolojik destek almaya devam ediyorum. Onunla karşılaştığımda, her dilekçe reddinde birkaç hafta kendime gelemiyorum, dağılmış hissediyorum. Sonra yeniden tezime dönmeye çalışıyorum. Kampüse gitmekten kaçınıyorum. Kampüse girdiğim anda kalbim hızlı çarpmaya, soluk alamamaya başlıyorum. Kadın dayanışması ile ayakta kalmaya çalışıyorum. Vazgeçmek istemiyorum. Susmak istemiyorum. Bu adamın başka kadınlara benden sonra da bunu yapmasını istemiyorum. Bunu yaptığı ilk ve tek kadın olmadığımı düşünüyorum. Ama son kadın olmak istiyorum. Kadınlara yönelik yok sayılan, erkeklerce her daim yeni biçimlerle güncellenen şiddet türlerinin (cinsel ilişkinin kadının isteği dışında sürdürülmesi, kondomsuz ilişkiye zorlanmak, isteği dışında hamile bırakılmak, kürtaj olmaya ya da olmamaya zorlanmak, psikolojik manipülasyon, görüntülerinin kaydedilerek şantaj yapılması, ekonomik şiddet) suç olduğunun görülmesi ve şiddet olarak cezalandırılarak adaletin sağlanmasını istiyorum. Üniversitelerin erkeklerin kadınlara rahatlıkla şiddet uygulayacağı, sonrasında yine statülerine statü katacakları yerler olmasını istemiyorum. Biz kadınlar sevebilir, sevişebiliriz. Bunun için bedel ödemek zorunda bırakılamayız."

Banu, Cimer’e başvuru yapmak üzere. Üniversiteyi disiplin yönetmeliğini işletmediği için dava etmeye de hazırlanıyor: "Üniversiteye açtığım davayı kaybedersem ödemem gereken meblağ için de belki ek iş yapmak zorunda kalacağım. Bu yolu denemek istiyorum. Kadınlardan gelecek, kendi üniversitelerinden disiplin soruşturması ve ceza örneklerine ihtiyacım var. Amacım, üniversitelerde genç kadınların, erkeklerce şiddete maruz bırakılmasına karşı yönetmeliğin uygulanması, cinsel şiddetle ilgili birimlerin önünün açılması. Üniversite içinde şiddet konusunda uzman bir birim bulunmadığından, mahkeme süreci ivedilikle başlatılıp tamamlanmadığından, yaşadığım şiddet deneyimini bütün boyutları ile anlatamadığım gibi, Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yaptığım görüşmede alakasız sorulara da maruz kaldım. Üniversite yönetiminin ret cevaplarında, kadınlara bu kapıların açılmasını istemediklerini, erkeklerin zarar görmeden kariyerlerine devam ederken, kadınların şiddete boyun eğerek üniversitede kalmalarının ya da sessizce üniversiteleri terk etmelerinin istendiğini düşünüyorum."

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi