Seçime giderken 10 maddede ekonomiyle ilgili bilmeniz gerekenler

Türkiye'nin nasıl bir ekonomik ortamda seçime gittiğini ortaya koyalım.

Erken seçim tartışmaları, seçim ittifakı pazarlıkları, adaylıklar derken Türkiye kendini birkaç haftadır yeni bir gündemin içinde buluverdi. Herkes seçim ekonomisini kıyısından köşesinden konuşuyor, ancak seçimin kendisi kadar önemli. 

İktidardaki siyasetçilerin, iktidarı ellerinde tutmak ve yeniden seçilebilmeyi sağlayabilmek için ekonomiyi yönlendirme biçimi, seçim ekonomisi olarak tanımlanabilir. Seçim ekonomisi, genellikle seçim öncesi genişlemeci maliye ve para politikalarının uygulanması şeklinde ortaya çıkıyor.

Türkiye aslında Nisan 2017'deki referandum öncesi başlayan ve daha sonra hızlanarak süren genişlemeci ekonomi politikalarının zaten içinde. Her seçim öncesi iç talebi canlandıracak, piyasayı rahatlatacak ve elbette oy getirecek politikalar arka arkaya devreye giriyor. 2017'deki seçim ekonomisi, beklendiği üzere enflasyonu yükseltti, yüksek cari açığı körükledi.

Yani aslında enflasyon, işsizlik, cari açık, dış borç ve döviz kuru gibi ekonomik hedefleri tutturamayan hükümet, çareyi erken seçime gitmekte bulurken, seçimlerle bunları düzelteceği rüyasının girdabına girdi.

Ekonomide göstere göstere gelen olumsuz tabloya karşın yapısal reformların ve sıkı maliye politikasının devreye sokulamaması sıkıntıları iyice artırdı. Başta Yıldız Holding ve Doğuş Holding olmak üzere birçok şirketin borçlarını yeniden yapılandırmak için bankaların kapısını aşındırması, İnanlar İnşaat'ın iflas edip patronun kayıplara karışması sinirleri geriyor. İşsizlik ve enflasyon halen çift hanelerde. Dolar ve euro kurundaki yükselişe bağlı olarak TL'de yaşanan değer kaybı, alım gücünü düşürüyor. İç ve dış borçlarda artış sürüyor. Merkez Bankası'nın rezervleri azalıyor. Moody's'in mart ayında Türkiye'nin notunu düşürmesinin en büyük gerekçesi olan cari açıkta da alarm sürüyor.

Sayacak daha çok parametre var ancak sadece erken seçim kararının alındığı tarihten bu yana bir zincirin halkaları gibi iç içe geçmiş gelişmelerin neler olduğuna bakarak, Türkiye'nin nasıl bir ekonomik ortamda seçime gittiğini ortaya koyalım:

DIŞ TİCARET AÇIĞINDA GENİŞLEME ARTIYOR: Türkiye'nin sürekli ihracatta rekor kırdığından bahsediliyor ancak kimse ithalatın, ihracattan daha hızlı artmaya devam ettiğinden bahsetmiyor. Yılın ilk çeyreğinde 41.2 milyar dolar olan ihracat geçen yıla göre yüzde 9, 61.9 milyar dolar olan ithalat ise yüzde 23 artış gösterdi. Dış ticaret açığındaki artış ise tam yüzde 64 oldu. Hükümetin sürekli ekonomiye ivme kazandırma çabaları erken seçim süreciyle birlikte artıyor, enerji fiyatlarındaki artış cari açıkta kayda değer bir daralmayı zora sokuyor. Dış ticaret açığının finansmanı giderek zorlaşıyor.

YABANCILAR PİYASADAN ÇEKİLİYOR: Dünyanın önde gelen finans kuruluşları, Türkiye'de 24 Haziran'da gerçekleştirilecek erken seçim kararını alkışladı. Goldman Sachs, piyasanın seçimin erkene alınmasına olumlu reaksiyon verdiğini, bunda seçimden sonra siyasi ortamın iyileşeceği beklentisinin ve yatırımcıların siyasi devamlılığı tercih etmelerinin rol oynamış olabileceğini vurguladı. JP Morgan ise erken seçim kararının 'piyasa dostu' olduğunu düşündüklerini ifade etti. Olumlu mesajlara rağmen 2018 başından bu yana yabancıların net hisse satışı ise son verilerle 614 milyon dolar. Türkiye'de seçim kararını alkışlayan yabancı yatırımcılar 1.1 milyar dolarlık devlet iç borçlanma senedi alırken, hisse satışlarını sürdürüyor.

MERKEZ BANKASI'NIN FAİZ ARTIRMASI İŞE YARAMIYOR: Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, geçen hafta geç likidite penceresinden borç verirken uyguladığı faiz oranını 0.75 puan artırarak yüzde 12.75'ten yüzde 13.50'ye çıkardı. Faiz artışına gerekçe olarak ithalat fiyatlarındaki yükselme gösteriliyor. Açıklamada, "Enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyeler fiyatlama davranışları üzerinde risk oluşturmaya devam ediyor. İthalat fiyatlarındaki yükseliş, söz konusu riskleri (enflasyon) artırmıştır" dendi. Türkiye, bu seviyede faiz vermesine rağmen hem yabancı yatırımcı gelmiyor, gelmiş olan da kaçıyor. Demek ki sadece faizin yüksek olması, yabancı yatırımcının gelmesine yetmiyor. 

TÜRK LİRASI'NDAKİ DEĞER KAYBI SÜRECEK: Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) "Global Macro Views" başlıklı önemli bir rapor açıkladı. 2018 başından itibaren en yüksek kırılganlığa sahip gelişmekte olan ülkeleri tespit etmek için yapılan bu çalışmada, Türkiye'nin büyük dış borçlanma ihtiyacı, genişleyen ve fonlama kalitesi bozulan cari açığıyla öne çıktı. Gelişen ülke piyasaları çerçevesinde Türkiye özelinde bir not yayınlayan IIF, TL'nin aşırı değer kaybına rağmen beklentilerinin hala yüzde 10 üzerinde daha değerli olduğunu kaydetti. Yani, 2017'de verilen ekonomik desteklere bağlı cari açıktaki genişleme nedeniyle Tük Lirası reel efektif bazda daha yüzde 10 kadar değer kaybedecek. Raporda, Türkiye'nin cari açık görünümünün bozulduğuna işaret edilerek, doğrudan yatırımların son 10 yılın en düşük seviyesine indiği, cari açık finansmanının giderek kötüleştiği belirtildi.

YIL SONU ENFLASYON TAHMİNİ YÜKSELDİ: Merkez Bankası, yılın ikinci enflasyon raporunda yıl sonu enflasyon tahminlerini yukarı yönlü revize etti. TCMB Başkanı Murat Çetinkaya, daha önce yüde 7.9 olan enflasyon tahminini 0.5 puan artırarak yüzde 8.4'e çıkardıklarını açıkladı. Çetinkaya, beklentilerdeki artışın 0.4 puanının petrol ve döviz kurundan kaynaklandığını ifade etti. Yukarıda bahsettiğimiz üzere ithalat deyip geçmemek gerekiyor, ithalattaki artış ekonomideki hedeflerde epey belirleyici. Zira, Merkez Bankası açıklamasında, "İthalat fiyatlarındaki yükselişin fiyatlama davranışları üzerindeki etkisini yakından takip ediyoruz. İthalat fiyatlarındaki artış enflasyondaki yükselişte belirleyici oldu" ifadeleri yer aldı.

MEHMET ŞİMŞEK BÜYÜMEDE DÜŞÜŞ BEKLİYOR: Türkiye, üst üste yüksek büyüme verileri yakalamasıyla övünüyor, ancak bunun sürdürülebilir olmadığı, 2017'deki yüzde 7.4'lük yüksek büyümeye karşın çift haneden inmeyen enflasyon ve tarihi zirvelerde işlem gören dolar/TL kuruyla ekonominin aşırı ısındığı yorumları yapılıyor. Ekonomideki mevcut durumla ilgili yaptığı açıklamalarla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hedefi haline gelen ve erken seçim sürecine girilmeden önce istifa ettiği söylentileri dolaşan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'in son yaptığı açıklamalar dikkat çekti. Nitekim Şimşek, bu yıl için "Orta Vadeli Program'da öngördüğümüz büyüme hedefi yüzde 5.5" dedi. Bu tahmin, büyümenin geçen yılki verinin altına kalacağı yönünde. Yüksek düzeyde dış finansman ihtiyacı, düşük döviz rezervleri, yatırımcıların gelişen piyasalardan çıkma eğilimi aslında Şimşek'in beklentisini doğruluyor.

IMF'TEN SIKILAŞTIRILMA UYARISI: Erken seçim kararının büyük ölçüde Türkiye ekonomisindeki bozulmanın seçmen üzerindeki olumsuz etkisini sınırlamak amacıyla alındığı bugünlerde, IMF, 4. Madde Konsültasyon Raporu'nu yayımladı. Türkiye'de ekonominin aşırı ısındığına dikkat çekilen raporda, ekonominin iç ve dış dengesizliklerle karşı karşıya olduğu ve enflasyonun hedeflenen seviyenin üzerinde seyrettiği belirtildi. Siyasi belirsizliklerin ve bölgesel dengesizliklerin yüksek olduğuna işaret edildi. Raporda, para politikasının daha da sıkılaştırılması gerektiği vurgulanırken, IMF Türkiye Masası Şefi Donal McGettigan, hükümetin yüzde 5,5 büyüme tahminine atıfta bulunarak, "Ekonominin bu yıl yüzde 5,5 seviyesinde büyüme devam etmesi aşırı ısınmaya katkı sağlayacak" dedi.

TÜRKİYE'NİN BORÇ GÖRÜNÜMÜ ENDİŞE VERİYOR: Hükümetin "her ne pahasına olursa olsun büyüme" hedefiyle ilgili bazı yatırımcılar, bunun yan etkilerine dikkat çekerek, dış borçlulukta bozulmaya sebep olduğunu belirtiyor. Türkiye'nin cari işlemler açığı bu durumdan zarar gördü, şubat ayına kadarki 12 aylık süreçte açık 53 milyar dolara ulaştı. GAM UK Ltd.'nin gelişmekte olan pazarlardaki yaklaşık 11 milyar dolarlık yatırımları yöneten Paul McNamara, Türkiye'nin bu zor durumunu, 1997'deki Asya borç krizinde görülenlere benzer alarm zilleri çaldırmaya başlattığını söyleyerek, "Türkiye tüm kutuları işaretliyor: Şirketlerdeki büyük döviz borcu, cari işlemler açığı, daralan rezervler... Yabancı yatırımcıların şikayetçi olduğunu düşünüyoruz. Bankaların henüz yabancı kredilerini çevirmekte sorun yaşamamasıyla birlikte, bu gerçekleşirse çok hızlı olacak ve bu çok kritik" dedi. Türkiye'nin aşil topuğu dış borçlar. Türkiye'nin yabancı borçlarındaki dengesizlik büyüyor.

İNŞAAT SEKTÖRÜNDE ALARM ZİLLERİ: Türkiye'nin özellikle son 10-15 yılına damga vuran, ekonominin önemli aktörlerinden inşaat sektöründen gelen alarm sinyalleri giderek artıyor. İstanbul İnşaatçılar Derneği (İNDER) Onursal Başkanı Yaşar Aşçıoğlu, sektördeki 350 bin firmadan yüzde 75'inin batma riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtti. Uzun süredir emlak sektöründe yaşanan durgunluk, yüksek konut kredisi faiz oranları nedeniyle düşen talep, yükselen dolar kuru ve inşaat maliyeti endeksi verilerine rağmen konut fiyatlarının düşmesi inşaat sektöründe sorunlar yaşanmasına neden oluyor. Sektörün büyük şirketleri kendi finansal kaynaklarını kullanarak bu sorunları aşmaya çalışırken daha küçük markalar ve müteahhitler ise mali krizler yaşamaya başladı. İnşaatta kriz sesleri giderek yükselirken, sektör temsilcileri zaman zaman bankaların kendilerine kredi verirken temkinli olduğundan şikayet etse de aslında rakamlar bu zamana kadar kredi genişlemesinin devam ettiğini gösteriyor. Bundan sonraki beklenti ise bankaların sektöre güveninin azalmasıyla kredi vermede isteksiz olacağı yönünde.

SEÇİM PAKETİNİN MALİYETİ ŞİMDİDEN 24 MİLYAR TL: 24 Haziran seçimlerine sayılı günler kala hükümet dev bir borç yapılandırma paketi açıkladı. Emeklilere iki bayram öncesi ikramiye verilecek. 65 yaş aylıkları yüzde 100 artırıldı. Başbakan Binali Yıldırım, bu paketin bütçeye toplam yükünün 24 milyar lira olacağını söyledi. 2018 yılı için tahmin edilen bütçe açığı ise bu devasa paketten önce 66 milyar liraydı. İkisi toplandığında bütçe açığı 90 milyar liraya çıkıyor. Bu açığın imar affı, vergi yapılandırması ve trafik cezası yapılandırması gibi kalemlerden gelecek olan paralarla azaltılması planlanıyor. Başbakan Yıldırım, "Çeşitli satışlar var" dedi. Şu anda gündemdeki tek satış şeker fabrikaları ve şu ana kadar satışlardan 4.5 milyar TL gelir yazıldı. Bütçe açığının nasıl 66 milyar lira seviyesine ineceği merak konusu...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Cengiz Arşivi