Seçmenler ve dolaysız vergi mükellefiyeti

Günümüz Türkiyesi’nde, olacak şey değil ama bu seçmen olabilme-dolaysız vergi verme ilişkisi anayasal olarak geçerli olsa idi acaba sonuçları ne olurdu?

Bu yazıyı Pazar günü yani 24 Haziran Seçim günü yazıyorum.

Artı Gerçek’teki arkadaşlar yazıyı en geç akşam 23.00 gibi bekledikleri için sonuçlara yönelik bir şey söylemem mümkün değil, bu nedenden de ben de yazıyı çok daha erken göndereceğim.

Bu konuyu uzun zamandır yazmak istiyorum ama kısmet bugüne imiş.

Çağdaş demokrasilerde artık, çok uzun süreden beri, bir vatandaş-bir oy ilkesi var.

Güzeli, doğrusu da bu; artık seçmen olma koşulu ile mesela dolaysız vergi mükellefiyeti arasında bir ilişki tanımlamak mümkün değil, evrensel demokratik hukuk devleti ilkelerinin, hatta bizimkinin dahi geldiği aşamada kabul edilebilir bir şey değil.

Ancak, geçmişte, demokrasi tarihinde böyle uygulamalar var.

Teoride şöyle denilmiş: Oy vermek devletten kamu hizmeti talep etmek demektir, kamu hizmeti talep edebilmek için de bu kamu hizmetinin finansmanına katkı yapmak yani vergi vermek şarttır, aksi takdirde oy kullanamazsın; her yaşayan dolaylı vergi (KDV gibi) verdiği için, bu vergi verme zorunluluğu gelir vergisi türü dolaysız vergilere indirgenmiş.

Bu çerçevede dahi işsizler, sakatlar, yaşlılar, emekliler, vs. bu sınırlamanın dışında tutulmuş.

Teoride doğru gibi duran ama bugün için kabul edilmesi artık mümkün olmayan bir teorik/doğru yaklaşım diyelim ama bu yaklaşım üzerinden de biraz spekülasyon yapmaktan da sarf-ı nazar etmeyelim.

Günümüz Türkiyesi’nde, olacak şey değil ama bu seçmen olabilme-dolaysız vergi verme ilişkisi anayasal olarak geçerli olsa idi acaba sonuçları ne olurdu?

Burada bugün gelir vergisini kaynakta ödeyen memurları, beyaz yakalıları, hatta basit usule tabi mükellefleri de, beyanname vermemelerine rağmen gelir vergisi mükellefi kabul edelim. 

Aynı analizi demokratik toplumlar için daha kabul edilebilir bir çerçevede de yapabilir, vatandaşların-seçmenlerin yüzde doksanını aşan bir kesiminin dolaysız vergi mükellefi olduğu bir Türkiye’de oy dağılımının partiler arasında ve bölgesel olarak nasıl şekilleneceğine de bakabiliriz.

Her iki durumda da, yani seçmen olabilmek için dolaysız vergi mükellefi olma koşulunun getirildiği bir anayasal çerçevede de, ya da, zaten seçmenlerin yüzde doksanını aşan kesiminin dolaysız vergi mükellefi olduğu bir ülkede oy dağılımı bugüne oranla nasıl değişirdi acaba?

Her iki durumda da, gerçekçi ve yapılabilir, arzulanan ikinci durumdur, seçmenlerin tümüne yakınının dolaysız vergi mükellefi olduğu durum, muhtemelen her türlü popülist baskı asgari düzeye ineceği için ekonomik istikrar ve büyüme çok daha önemli olacak idi.

Bugünkü oyların bölgesel dağılımına baktığınızda CHP’nin daha çok oy topladığı bölgelerde Marmara, Ege, Akdeniz, gelir vergisi mükellefiyet oranının Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu biliyoruz.

Bugün böyle bir mecburiyet getirilse muhtemelen AKP ve HDP oyları çok düşerler, çünkü bu iki partinin çoğunlukta olduğu bölgelerde dolaysız vergi mükellefiyeti de yüksek değil ama konumuz böyle ani bir değişiklik değil elbette, bu tür bir yeniden yapılanmanın dinamik etkileri.

İktidardaki AKP oy depolarındaki insanları seçmen yapabilmek için bu kesimlerin dolaysız vergi mükellefi olmalarının yolunu açmak için çaba sarfettiği ölçüde Türkiye için çok iyi bir şey yapmış olurdu muhtemelen.

Meseleye statik anlamda baktığınızda ise, yani bugünü veri aldığınızda dolaysız vergi ödemeyenlerin oy kullanamayacakları bir Türkiye AKP’nin siyaseten sonu demektir.

Peki, yine bugün için, AKP seçmeninin önemli bir bölümünün dolaysız vergi mükellefi olmadığı bir Türkiye’de, bu durum Türkiye’nin siyasetini ve ekonomisini nasıl etkilemektedir?

Bu durumun potansiyel olarak önümüzdeki dönemde bütçe açıklarının, yüksek faizlerin ve yüksek enflasyonun nedeni olacağı açıktır.

Siyaseten ise, dolaysız vergi mükellefiyetinin AKP seçmeni içinde çok yaygın olmamasının sonucu hukuk devletinin Türkiye’de gelişmesinin ertelenmesi, yavaşlaması demektir çünkü dolaysız vergi mükellefiyetinin yaygınlaşmadığı bir ülkede gerçek bir hukuk devletinden bahsetmek pek mümkün değildir.

Dolaysız vergi mükellefiyeti kapsamına girmekte direnecek olan AKP seçmen kitlesi ise Türkiye’nin demokratikleşmesi, gerçek bir hukuk devleti olması önünde önemli bir engel oluşturmaktadır zira vergi ödemeyenlerin hukuk devleti de istemeyecekleri bir gerçektir.

Yaşadıklarımıza bu açıdan da bakabiliriz.

Bugüne kadar bu konuda çok düzeyli bir araştırma yapılmamıştır ama Türkiye’de enformel ekonomi çalışanlarının, basit usulde vergi verenlerin, hiç vergi vermeyenlerin önemli bir bölümünün iktidar partisi AKP’ye oy verdiği konusunda yaklaşımlar var.

Bu durumda, AKP de haklı olarak oy maksimizasyonu yapacak, işler Türkiye için zorlaşmaktadır.     

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi