Eser Karakaş
Sevsinler bu nitelikli liseleri
Eser KARAKAŞ / EĞİTİM
Liseye geçiş sınavı yapılacak.
Muhtemelen söz konusu olan bir milyon dolayında çocuğumuz.
Yeni değişiklikle bu sınava girmek zorunlu değil.
Sınava girmezseniz evinize en yakın okula gidebileceğiniz söyleniyor, bu bir tercihtir, itirazımız olamaz.
Ama, ortada başka bir sorun var.
Milli Eğitim Bakanlığı galiba bin dolayında okulu, her türden, nitelikli lise diye tanımlıyor, bunlardan birine girmek istiyorsanız işte o zaman merkezi bir sınava gireceksiniz.
Bir de kendi sınavını kendi yapacak okullar var.
Milli Eğitim Bakanlığı bu nitelikli liselerin hangileri olduğunu resmi olarak açıkladı.
Öncelikli olarak şunu söylemek gerekiyor, bir Eğitim Bakanlığının, tüm okullar kendisine bağlı, bazı liseleri nitelikli diye tanımlaması çok tuhaf bir durum.
Başka liselere, bu listeye bir nedenden girememiş liselere ne denecek o zaman?
Çok yakın geçmişte bir de "düz lise" diye yine çok yanlış bir tanımlama vardı, öğrenciler bu tür (!) bir lise çıkışlı olduklarını söylemekten adeta utanırlardı.
Bu durum sorunun sadece bir boyutu.
Ama, daha da büyük bir sorun var.
Üşenmedim, MEB’in nitelikli liseler listesine baktım.
Bu liselerin çok ama çok büyük bölümünün, bir, iki istisna dışında, neresi nitelikli anlamakta zorlanıyorum, çok çok büyük bir bölümü için bu nitelikli nitelemesi gerçekten çok komik kaçıyor.
Tabi insan üzülüyor da, bu okullar nitelikli ise bu listeye giremeyen okullar nasıldır diye.
Türkiye’deki eğitim sistemini iyi bildiğimi düşünüyorum.
Nitelikli lise ne demek?
Nitelikli lise demek mezununa İngilizce, Türkçe ve matematik öğreten lise demektir, hem de iyi düzeyde.
Türkiye’de ise bu çıtayı, İngilizce, Türkçe, matematik, aşabilecek lise sayısı, çok iyimser bir tahminle, azami elli tanedir.
Diğer tüm liseler de maalesef çok düşük standartlarda eşitlenmiş durumdadırlar.
Kimse, ne Bakan, ne Müsteşar, ne İl Müdürü bana bu temel gerçeğin tersini söyleyemez, iddia edemez.
Bir biçimde bu elli liseden birine kapak atabilir iseniz yaşam maceranızda önemli sayılabilecek bir avantaj yakalıyorsunuz demektir.
Ancak, bu elli lisenin toplam kontenjanı da taş çatlasa beş-altı bindir, başka bir ifade ile bir milyon gençten sadece beş bini bu şansı yakalayacaktır.
Binde beş ya da yüzde yarım.
Tablo ilk bakışta karamsar bir manzara sunuyor gibi, ama üzülmeyin, bu işin bir de iyi yanı var.
Yüzde yarımın içine girememiş iseniz bu hayatın sonu demek hiç değil, hatta belki de başlangıcı.
Yapmanız gereken okulunuzdan bağımsız olarak kendinizi geliştirmeye çalışmak.
Bol bol Türkçe kitap, roman okumak, kendi imkanlarınızla İngilizce öğrenmek ve matematik konusunda da şahsi gayret göstermek; bu konularda, yüzde yarımın yani elli lisenin içinde değilseniz okulunuzdan ciddi bir destek alamayacağınız kesin, başınızın çaresine bakacaksınız, hem de büyük kalabalığın bir parçası olarak.
Bu da az şey değil.
Tekraren ifade ediyorum, sadece elli nitelikli lise varsayımım bile epey abartılı, iyimser bir varsayım.
Üniversite giriş sınav sonuçları açıklandığında, lise mezunları arasında, aldıkları puana değil, cebir, geometri, Türkçe, İngilizce doğru yanıt oranlarına bakın ne demek istediğimi çok daha iyi göreceksiniz.
Bir adım daha ileri gidin isterseniz, PISA sınav sonuçları ortada.
Türkiye’de bin adet nitelikli lise varmış diyorlar.
Gerçekten sevsinler sizin nitelikli liselerinizi.