Mühdan Sağlam
Ukrayna savaşının gölgesinde Rusya-Çin ilişkileri
Rusya, pazartesi itibariyle önemli bir misafiri ağırlıyor: Çin Devlet Başkanı Şi Jinging. Şi Rusya’ya ayak basmadan mevkidaşı Vladimir Putin, Çin’de bir gazetede iki ülkenin ilişkilerini anlatan bir mektup kaleme aldı. Putin’in mektubunun yayınlamasının ertesi gününde Şi, Rusya’ya vardı. Bugün Rusya’dan ayrılacak. İki liderin masasında ikili işbirliğinden Ukrayna’ya uzanan geniş bir konu başlığı var. Şi’nin Ukrayna Savaşı başladıktan sonra ilk kez Rusya’ya geliyor olması ayrıca önemli.
PUTİN: ÇİN ARABULUCULUK YAPARSA MEMNUN OLURUZ
Putin’in yazdığı mektup 19 Mart’ta China’s People’s Daily isimli gazetede yayınlandı. Mektubun genelinde Putin’in sıcak bir dil kullandığı görülüyor. Metinde Putin ilişkilerin ne kadar önemli olduğundan iki ülke arasındaki ticaret hacmine kadar pek çok konuya değiniyor. Türkiye’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın özellikle Rus mevkidaşı Putin’den bahsederken kullandığı “Dostum Putin” ifadesinin bir benzerini Putin, Şi için kullanılıyor ve “Dostum Şi” diyor. İkili olarak 40’tan fazla görüşme yaptıklarını hatırlatan Putin, bu sıcaklığın süreceğini söylüyor.
Mektubun Çin ile Rusya ilişkileri kısmında Batı’nın, Rusya ile pek de dostane olmayan ilişkisi Putin tarafından “Collective West (Kolektif Batı)” olarak tanımlanıyor. Bu tanımın ardından özellikle ABD ve NATO eleştirilerinin hedefinde oluyor. Burada Putin’in kullandığı bu tanımla ve ABD vurgusu, aslında Çin’in ABD tarafından sıkıştırılması, rakip olarak görülmesi ve önünün kesildiğine dönük Çin söylemine destek veriyor ve kendilerinin de benzer bir kader paylaştığını söylüyor. Özellikle ABD kısmında, hukuk ve kurallar yerine “golden billions” ifadesiyle de ABD’nin sağladığı bazı desteklerin sistemin altını oyduğuna dönük bir imada bulunuyor.
Ancak mektupta belki de en dikkat çekici olan Çin’in Ukrayna Savaşı konusundaki tutumunu takdir ettiklerini söylemesi. Bu cümle Ukrayna ile çatışmaların sona ermesinde Çin’in rol üstlenmesinden memnun olacakları ifadelerine bağlanıyor. Peki Çin bu süreçte Rusya ile ilişkilerini yürütürken nasıl bir yol izledi?
ÇİN, UKRAYNA KONUSUNDA DENGELERİ GÖZETİYOR
Ukrayna’da Rusya’nın işgali ardından gelen savaş konusunda Çin doğrudan tutum almaktan kaçındı. Rusya’yı hiçbir zaman açıktan desteklemedi, ancak Ukrayna özel bir ilgi göstermedi. BM Güvenlik Konseyi oylamalarında “çekimser” oy kullandı. Rusya’nın beklediği güçlü desteği vermese de ısrarlı taleplere karşın doğrudan Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski ile görüşmedi. Savaşın birinci yılındaysa 12 maddelik bir ateşkes çağrısı yayınladı.
Burada nükleer silah tehdidinden uzaklaşma, tek taraflı yaptırımların kaldırılması, sivillerin korunması, ateşkes ilan edilmesi gibi başlıklar mevcuttu. Rusya ,Çin’in 12 maddelik bildirisine hayır demese de nötr kaldı. Ancak Putin’in Çin’in arabulucu olmasından memnuniyet duyarız sözleri hatırlandığında 12 maddelik bildiri Rusya cephesinde olumlu bulunmuş gibi. Öte yandan savaşın diğer tarafı Ukrayna ve Batı adına savaşta Ukrayna’ya en büyük desteği sağlayan ABD bildiriyi sorunlu buldu. Hem Ukraynalı yetkililer hem de ABD’li mevkidaşları Rusya’nın çekilmesine dönük hiçbir madde olmadığını, Rusya’nın yaptıklarının yok sayıldığını ifade ederek Çin’in bildirini etkisiz buldu.
ABD, Çin konusunda başka bir duruma da işaret ederek Çin’in açıktan olmasa da Rusya’ya silah desteğinden bulunduğunu söyledi. Hali hazırda resmi kanallardan böyle bir sevkiyat olmadığı biliniyor. Öte yandan ABD, bu konuda özellikle Rusya’da devletle yakın ilişkisi olan askeri yapı Wagner ile Çinli bazı teknoloji şirketleri arasındaki ilişkinin hiç de masum olmadığını iddia ediyor. Nitekim ABD, Wagner’e net çözünürlüğü olan kadarlar sağladığı için küçük bir uydu firması olan Spacety’e 26 Ocak’ta yaptırım uyguladı. Çin’e ait pek çok şirketin de bu anlamda ABD tarafından izlendiği biliniyor. Batı kanadında en fazla dillendirilen iddia, Çin’in, Rusya’ya öldürücü silahlar sağlayacağı konu alıyor. Suçlamanın tarafı Çin, bu iddiaları reddediyor. Dahası ABD’ye kendisini sıkıştırmak için bu durumu kullandığı suçlamasında bulunuyor. Washington ile bu gerilimi yaşayan Pekin. Moskova ile olan ticaretindeyse adeta altın yıl yaşadı, ne olduğuna bakalım.
MOSKOVA-PEKİN HATTI’NDA ALTIN YIL
Rusya ile Çin arasındaki ticari ilişkilerde 200 milyar doların yakalanması hedefi sık sık gündeme getirilse de 2030’da bunun gerçekleşme ihtimali daha gerçekçi bulunuyordu. Ancak Ukrayna Savaşı ve peşi sıra gelen yaptırımlar, Moskova’nın ticaret ilişkilerini yeniden yapılandırılmasına neden oldu, özellikle AB’ye sevk edilen petrol ve doğal gaz için alternatif adres arayışı Pekin’i odağa koydu.
Rusya’nın yaptırımların getirdiği sıkışmışlığını enerji açısından dışa bağımlı olan Çin açısından bir fırsat yarattı. Üstelik bu konuda Hindistan ve Türkiye diğer öne çıkan ticaret ortakları olarak sıralamada ilk üçe girdi. Nitekim veriler incelendiğinde Rusya’nın Çin’e olan LPG ihracatı önceki yıla göre ikiye katlandı, doğal gaz sevkiyatı yüzde 50 civarında arttı. Petroldeyse özellikle oluşan alıcı açığı, Çin, Hindistan ve Türkiye’ye piyasanın altından fiyatlarla satış yapılmasıyla kapatılmaya çalışıldı.
Çin’in 2022’ye dönük açıkladığı dış ticaret istatistikleri incelendiğinde Çin’in Rusya’dan ithalatı yüzde 43 artışla 114 milyar dolara, ihracatınınsa yüzde 13 yükselişle 76 milyar dolara çıktı. Genel olarak iki ülke arasındaki ticaret hacmi yüzde 30 artarak 190 milyar dolara yaklaştı.
Bu durumu dikkate alan Putin, yazdığı mektupta ticaret hacminin 2024’te değil, 2023’te 200 milyar dolara çıkarılmasını hedeflediklerini ifade etti. Rusya’nın Çin açısından ucuz bir enerji kaynağı olduğu dikkate alındığında bu hedefin gayet makul olduğu görülüyor. Peki taraflar ilişkileri nasıl bir zeminde ele alıyor?
Rusya açısından Çin, özellikle Ukrayna savaşı sonrasında yaşadığı ekonomik darboğazdan çıkış adreslerinden biri oldu. Dahası Çin’in Rusya karşıtı bir tutum olmaması da Rusya’nın yalnızlaşmasına set çekti. Çin içinse Rusya hem ucuz bir tedarik kaynağı hem de Çin’in küresel statüsündeki tırmanışında siyasi temsilinin katkı sunduğu bir partner. Ancak Çin’in ABD ve genel olarak Batı ile olan ticari ilişkileri ekonomisinin can damarını oluşturuyor.
Bu nedenle kendi çıkarları uyarınca açık bir biçimde ya da sorunlara taraf olacak şekilde Rusya ile bir ilişki kurmuyor. Taraflar birbirine dostum da dese ilişkilerinin çıkar temeline dayandığı gözden kaçmamalı. Örneğin Çin’in çıkarları uyarınca Ural petrolüne (Rusya petrolü) uygulanan tavan fiyat kararına uyulmayarak gelen tepkileri görmezden gelebiliyor. Ancak Rusya ile aşırı yakınlığın getirebileceği yaptırım yükünü göğüslemek de istemiyor. İste bu noktada dengeli davranıyor. Nitekim ziyarette de bu dengenin korunduğu, sıcak ama aşırıdan uzak durulmaya gayret edildiği görülüyor.
Mühdan Sağlam: Doktorasını Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda “Rusya Federasyonu’nun ve Rus Dış Politikasının Dönüşümünde Enerjinin Rolü” başlıklı teziyle 2021’de tamamladı. 2014-2017 arasında AA Energy Terminal’de enerji analistliği yaptı. 2018-2021 arasında Gazete Duvar’da dış politika/ekonomi, enerji analisti ve köşe yazarı olarak çalıştı. Enerji şirketleri devlet ilişkisi, Rusya enerji politikası, enerji ekonomi politiği, ekonomi politik temel ilgi alanıdır. Bu alanda pek çok makalesi, uluslararası yayını vardır. 7 Şubat 2017’de çıkan 286 KHK ile Barış için Akademisyenler: Bu Suça Ortak Olmayacağız isimli bildiriyi imzaladığı için üniversitedeki görevinden ihraç edilmiştir. Gazprom Rusya’sı: Rusya’da Devletin Dönüşümü isimli kitabın yazarıdır.