Eser Karakaş
Siyasette üçüncü ittifak seçimlerde hayati
Gazete Duvar’dan bir alıntı ile başlıyorum yazıma.
"Yeni partilerin kurulmasıyla birlikte muhalefet cephesinde muhafazakar-sağ merkezli bir 3. ittifak olasılığı gündemde. Ancak olası bir 3. ittifak muhalefet blokunda bir bölünme, ayrışma olarak değerlendirilmiyor. 3. ittifak olursa bu ittifak, muhalefetin ortak seçim stratejisinin bir ürünü olacak."
Gazete ABC de (27 Ocak 2020) bu haberi şöyle vermiş:
"Ankara’da muhalefetin ortak bir cumhurbaşkanı adayıyla çıkmaya hazırlandığı yorumlarına neden oldu. Diğer taraftan parlamento seçimlerindeki ittifak seçenekleri de konuşulmaya devam ediyor. Yeni partilerin kurulmasıyla birlikte muhalefet cephesinde muhafazakar-sağ merkezli bir 3. ittifak olasılığı gündemde. Ancak olası bir 3. ittifak muhalefet blokunda bir bölünme, ayrışma olarak değerlendirilmiyor. Bir muhalefet partisinin etkili bir yöneticisinin ifadesiyle, 3. bir ittifak olabilir. Ama kesin olan şu. 3. ittifak olursa bu ittifak muhalefetin ortak seçim stratejisinin bir ürünü olacak. Seçimi kazanma stratejisinde Cumhur İttifakı’nın karşısında ikinci bir ittifakın daha faydalı olacağına kanaat getirilirse bir yeni ittifak daha olacak. Muhalefet partileri şimdi odak grup çalışmaları, anketlerle hangisinin daha doğru olacağını ortaya çıkarmak için çalışma yürütüyor."
Bu satırların yazarı bendeniz de Artı Gerçek haber sitesinde 5 Ekim 2019 tarihinde "Neden olmasın?" başlıklı bir yazı yayımladım.
Özetle şöyle:
Cumhur İttifakı var: AKP artı MHP
Millet İttifakı var: CHP artı İyi Parti artı Saadet Partisi (HDP de yerel seçimlerde dışarıdan Cumhur İttifakına karşı çok güçlü ve etkin destek verdi.)
Bu iki ittifak, çok yuvarlayarak söylüyorum, üç aşağı-beş yukarı, oyları yüzde elli-yüzde elli paylaşıyorlar.
Şimdi ise iki yeni parti daha kuruluyor: Babacan ve Davutoğlu.
Ben bir iktisatçıyım, siyaset ve hukuk konularına iktisat teorisinin aletlerini kullanarak yaklaşmanın ilginç sonuçlar verdiğini biliyorum.
İktisat teorisinde eksik rekabet piyasalarında şöyle bir konu da vardır:
Diyelim deterjan piyasasında Momo ve Mursil diye iki firma var, piyasayı yüzde elli-elli paylaşıyorlar.
Bu süreçte Momo firması aynı kalitede, başka isimle bir deterjan üreten mesela Bomo deterjan firmasını kuruyor ve yoğun bir reklam kampanyası yapıyor.
Bu aşamada bir süre sonra piyasa üçe bölünüyor, her firma (Momo, Bomo, Mursil) yüzde otuz üç pay almaya başlıyor ama aslında ilk Momo firması Bomo ile aynı mülkiyet yapısı içinde oldukları için piyasa payını yüzde altmış altıya çıkarmış oluyor.
Çok net söylüyorum, Türkiye siyaset piyasasında benzer bir yapılanma anti-demokrasi, anti-hukuk yapılanmadan kurtulmak için en etkin yol.
Babacan ve Davutoğlu yeni bir ittifak kurarlar ve başarılı olurlarsa ilk seçimlere, sadece bu seçimlerde geçerli olmak üzere, anti-hukuk yapılanmadan kurtulmak için, üçüncü bir ittifakla girebilirler ve toplam oyların böylece Millet İttifakı ile birlikte yüzde altmışa çıkmasına katkı yaparlar.
Türkiye de bu anti-hukuk atmosferden kurtulabilir böylece.
Bu süreçte önemli olan iki ilke var:
1-Bu ittifakların sadece bir seçim sürecine ilişkin zorunlu ittifaklar olduğunu belirtmek.
2-İçinde yaşadığımız anti-hukuk ortamından kurtulmak için, bir kereye mahsus olmak üzere, evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde kiminle yan yana gelindiğini önemsememek.
Görebildiğim, anlayabildiğim kadarıyla Cumhur İttifakının böyle bir dördüncü müttefik arayışı çok zor.
Vatan Partisi var ama bu partinin oy potansiyeli ile bu süreçte etkili olması çok zor gibi.
Anti-hukuk sistemden kurtulmak için çok iyi bir yöntem bu.
Umarım iyi değerlendirilir.