Alin Ozinian
Size de mi Soykırım yapıyorlar, kıyamam
CHP lideri Kılıçdaroğlu, parti içindeki değişim tartışmalarına ilişkin yeni açıklamalar yaptı."Yenileşmenin önünde hiçbir engel bırakmayacağım" diyen Kılıçdaroğlu, medyada partisine yönelik bir 'soykırım' olduğunu söyledi.
Kendisine ve partiye yönelik eleştirilere de değinen Kılıçdaroğlu, "Elbette bütün eleştirileri dikkate alıyoruz. Yol gösteren eleştirilerin başımızın üstünde yeri var. Ancak eleştirilerin de makul bir düzeyde ve saygı içinde yapılması gerekir. Bazıları eleştiri yapıyorum diye hakaret ediyor. Bu kabul edilemez. Size şunu da söylemek isterim ki medyada da CHP’ye dönük bir soykırım var" dedi.
Parti içindeki değişimi konuşan, her gün “kulis bilgisi” geldi diye ortalığı karıştıran çok, ben pek önemsenmeyenden bahsedeceğim – Soykırım’dan.
Birçok saldırının ve politikanın Soykırım olarak adlandırıldığı ama asıl Soykırım’ın reddine hep beraber kenetlenilen az ülke bulunur.
Ait olduğu grubun, zümrenin ya da politik yapılanmanın devletle karşı karşıya gelişini ve zorlanışını Soykırım olarak niteleyebilenler, devletin üstüne kurulduğu Ermeni Soykırımı’nı hiç çekinmeden, “emperyalist bir yalan”, “lobi oyunu” hatta “biz değil asıl onlar bizi kesti” şeklinde inkar edebilirler.
Bu iki yaklaşım, aynı anda kol kola yürüyebilir, yürüyor da Türkiye’de.
Yazıya başlamadan genel başkanın tam sözlerini alıntılamak için “Kılıçdaroğlu, soykırım” diye yazıp arattım arama motorunda. Bakın neler çıktı.
2021: Kılıçdaroğlu, ABD Başkanı Joe Biden'ı, 1915 olaylarına ilişkin 24 Nisan'da vereceği mesajlar öncesinde sağduyulu davranmaya ve Güney Kafkasya'ya barış getirecek adımları desteklemeye çağırdı. Biden'ın tehcir kararı ve sonrasında yaşanan karşılıklı acıları, "Sözde Ermeni soykırımı" olarak nitelendirmesinin “haksız, yersiz ve adil olmayan bir tutum" olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, bu söylemin kabul edilebilmesinin de mümkün olmadığını bildirdi.
2019: Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada ABD'de Temsilciler Meclisi'nin “Ermeni Soykırımı’nı resmi olarak tanıyan” yasa tasarısını kabul etmesini değerlendirerek "Tarihte yaşanan acı olayları günümüze taşıyıp onu siyaseten intikam alma aracı haline getirirseniz bu olmaz" dedi.
2016: Kılıçdaroğlu, Almanya Federal Meclisi'nde yapılacak 'Ermeni Soykırımı Tasarısı' oylaması öncesinde Almanya Başbakanı Başkanı Angela Merkel ve diğer liderlere mektup göndererek, girişimin durdurulması çağrısı yaptı."1915 olaylarını sözde Ermeni Soykırımı olarak nitelendiren karar tasarısının 2 Haziran 2016 tarihinde Alman Federal Parlamentosu'nda oylanmasına ilişkin provokatif girişimden hayal kırıklığı duyduğumu belirtmek istiyorum… Hiç şüphesiz, tarihi yazmak ve yorumlamak parlamentoların görevi değildir ve olmamalıdır. Tarihin tartışmalı dönemleri, yetkili uzmanların arşivleri ve tarihsel kayıtları tarafsız, sansürsüz, önyargısız ve bilimsel metotlarla inceleyip değerlendirmesiyle mümkün olabilir.”
Sene sene döküm çıkarmanın manası yok. Kılıçdaroğlu’nın konu hakkındaki görüşü tanıdığımız klasik inkar, kendine has bir yorum bile yok: “Acı olaylar olmuş olabilir, her ülkede olur” ile açılış, “buna soykırım denmez” ile ara sıcak, “başka ülkelerin işi değil” ile finale yaklaşırken, “tarih komisyonu kurulsun” tatlısı ile final…
Oldu. 1915 Soykırım değil ama CHP’nin uğradığı “baskı” Soykırım. Peki.
Geçen yıllarda 1915 neden Soykırım’dır, tarih neden tarihçilere bırakılmaz, hatta tarihi tarihçilere bırakmak yeni bir inkardır konusunu bazı yazılarda anlatmaya çalışmıştım. Tarihçilere devredilen inkarcılık yazısında iki konu da var, ilgilenenler belki okur.
Soykırım kelimesinin bu denli kolay kullanımı, kelimenin içini boşaltıyor kuşkusuz, hatta olguyu bir anlamda basitleştiriyor, normalleştiriyor. Bu işin psikolojik tarafı, altında yatan sebepleri inkarcı olmayan uzmanlara sormak lazım.
Türkiye’de “Bize de soykırım yapılıyor” diyenlere baktığımda iki temel grup görüyorum.
İlk grup Kılıçdaroğlu gibi olanlar: “Tarihimizde soykırım yok ama bu bize yapılan soykırım.”
İkinci grup daha makul: “Bu devlet bize bunu yaptıysa, Ermeni’ye kim bilir neler yapmıştır…” ama ne kadar samimi bilinmez.
“Eskiden adını koyamazdım, yok biz böyle bir şey yapmayız derdim, ama artık biliyorum 1915’te yaşanan bir soykırımdı!” diyenler çoğalıyor.
Nasıl vardık bu “aydınlanmaya”? Ne oldu da geçmişte yalan dediğimizin, bugün gerçek olduğuna kanaat getirdik?
Sanırım, deneyimledik. Deneyim de bir öğrenme metodu. Tabi bu olup biten bir öğrenme ise. Eğer “Düşmanımın düşmanı benim dostumdur” diye düşünmüyor, eski dostunun canını acıtmak için “sadece ona ait olduğunu düşündüğümüz” suçunu yüzüne vurmuyorsak, öğrenme ve yüzleşme ne kadar geç gelirse gelsin kıymetli.
“Acını geç de olsa anlıyorum.” diyen birinin aklını okumaya çalışmak ahlaki değil, vicdanından şüphe etmeye ise kimse cüret etmemeli, sadece önemli olan bu “aydınlanmanın”, bu “tepkinin” dönemsel olup olmaması.
Bir anlık öfke ve kızgınlık ise resmi tarihi ve cumhuriyet politikalarını daha yakından incelemeye iten bizi, oradan bir gelişme çıkmaz. Fakat kişisel tecrübeler, anlamamız, öğrenmemiz, yüzleşebilmemiz için bir milat olabilir.
Anlamak için bazen belirli şartların oluşması gerekir; ötekini anlayabilmek için yeni öteki olmak gibi. Kendinizi mülkün, devletin asli unsuru sanarken, ikinci plana atılmak, hak ihlali ve baskılar ile karşılaşmak gibi…
Kılıçdaroğlu kendini yalnız hissedebilir, temsil ettiği kesim hak ihlallerine uğrayabilir, genel başkanı olduğu kurucu partisi gelinen durumda muktedir tarafından “teröristleştirilebilir” ama bu soykırım değildir.
Kılıçdaroğlu soykırım nedir diye merak ederse, gerçekten öğrenmek isterse okuyacak kaynak da öneririz, anlatırız da… Ermeni Soykırımı’nı anlaması için değil, kendine yapılanın bir soykırım olmadığını kavraması için…