Ayşe Yıldırım

Ayşe Yıldırım

‘Sizi de içeri atarım’ iddianamesi

Birçok isim yer alıyor Gezi iddianamesinde. Sopasını sallıyor iktidar, kamuoyunun tanıdığı tanımadığı onlarca isme. Elbette iş dünyasını da unutmuyor.

Tam 657 sayfa. İçinde herhangi bir delil ya da dayanak olmadığı için kim kiminle nerede buluşmuş, kim kiminle ne konuşmuş bol bol var. Herkesin tanıdığı isimlerin birbirleriyle buluşmalarına gizliymiş görüntüsü vermek için gizlice çekilmiş fotoğraflar da dosyaya serpiştirilmiş! Konuşmalarından "duydukları" sözler yazılmış.

Boş, bomboş bir iddianame. Altı yıl sonra Gezi’den intikam alma amaçlı bir dava. Şiddetsiz, sivil itaatsizlik eylemi hükümeti yıkmaya yönelik uluslararası destekli örgütlü bir kalkışma gibi gösterilmeye çalışılmış.

Biz bu tür iddianameleri daha önce de gördük. Hatta öyle ki iddianamenin sonlarına doğru telefon konuşmalarında yapılan ‘geyikler’ bile yazılmış. Amaç bir suç çıkarmak filan da değil. Basit bir insanları birbirine düşürme gayreti. Hukukla filan yakından uzaktan ilgisi olmayan mide bulandırıcı hareketler…

Osman Kavala, 490 gündür; Yiğit Aksakoğlu, 109 gündür bu boş iddianame nedeniyle cezaevinde. İlk duruşmaya 24 Haziran’da çıkacaklar. Yani Erdoğan’ın "başkanlığa" oturduğu günün yıldönümünde.

Gökçer Tahincioğlu dün T24’te yer alan "Gezi iddianamesinin kodları: Bütün yollar 2013’teki fezlekeye çıkıyor" başlıklı yazısının sonunda önemli bir tespitte bulunuyordu:

"İddianamede, bir dizi isimle ilgili tespitler, görüşme trafiği de yer alıyor. Bazı isimler hakkındaki dosyaların tefrik edildiği belirtiliyor ancak bu konuda isimler konusunda ipuçları verilmesine rağmen açıklık yok. Ancak tefrik kararı, Gezi iddianamesinin bununla sınırlı olmadığını, soruşturmanın sürdürüldüğünü ve yeni dalgaların olabileceğini gösteriyor."

Evet, Tahincioğlu’nun "Devamı gelecek" vurgusu iddianamede en çok dikkat çeken şey. Bir çok isim yer alıyor iddianamede. Sopasını sallıyor iktidar, kamuoyunun tanıdığı tanımadığı onlarca isme. Elbette iş dünyasını da unutmuyor.

Bir ihbar "gizli tanık"tan.

KOM Daire Başkanlığı Operasyonel Şube Müdürlüğü'nce 04.07.2013 tarihinde "muhbir kaynak"tan alınan bilgiler neymiş okuyalım:

"Gezi Parkı kalkışmasında Biofarma ve Bilim İlaç firmalarının da destek verdiği, özellikle Biofirma firması genel müdürünün bu kalkışmada çalışanlarına temkinli bir şekilde Gezi Parkı kalkışmasına destek vermeleri konusunda mesajlar attığı, söz konusu firmanın CİTY grubuna dahil olduğu ve Boyner grubu ile de dolayısı ile ortaklıklarının bulunduğu, Gezi Parkı kalkışması esnasında alan içerisindeki bazı yemek ücretlerinin Eczacıbaşı firması tarafından karşılandığı, ayrıca Selçuk Ecza Deposu adı altında faaliyet gösteren yerin de göstericilere para yardımı yaptığı bilgileri alınmıştır."

Başka bir "ihbarcı". Adı Yasin Alp. Gezi’den bir yıl sonra 2 Haziran 2014’te bu şahıs BİMER’e ihbarda bulunmuş. İlaç sektöründe danışmanlık yapıyormuş. Kolluk birimlerine ifade vermiş ve o da Bilim İlaç San. A.Ş.’yi Gezi’ye destek vermekle suçlamış.

Sadece o kadarla da yetinmemiş. "O dönem yaptığı iş görüşmelerinde Biofarma İlaç San. sahibinin Amerikan merkezli CITI Grup fon şirketinin CVCI (Cıtı Venture Capital İnternational) olduğunu, aynı zamanda bu fon şirketinin Gezi kalkışması ile ilgili Türkiye hakkında karalama haberler yapan Reuters Haber Ajansı'nın da sahibi olduğunu ve Gezi kalkışmasına destek veren Cem Boyner'in firmasının da ortağı olduğunu öğrendiğini, yine sektörden öğrendiği kadarı ile DEVA İlaç A.Ş.'nin de aslında George Soros'a ait olduğunu, fakat görünürde Fhilip Hass isimli şahıs tarafından işletildiğini duyduğunu" söylemiş.

"Duymuş" ve "ihbar etmiş"!

Ama sadece bu da yok iddianamede. "Basında yer alan semboller" bölümünde Divan Oteli de yer alıyor ve şöyle deniliyor:

"Kalkışma sırasında Taksim'de bulunan Divan isimli otelin belirli kısımlarının kalkışmalara katılanların ihtiyaçlarının karşılandığı ve çoğunlukla tıbbi yardım ihtiyacı olan göstericilerin yararlanması için gerekli tıbbi malzemelerle donatıldığı, otel güvenliğinin polise zorluk çıkartarak göstericilere yardımcı oldukları ve bu nedenle de PFK hotelexperts isimli bir Alman kuruluşu tarafından divan oteline ödül verildiği görülmektedir."

Ve elbette iddianameleri daha açıklanmadan okumaya alışık olduğumuz Sabah gazetesi de Gezi iddianamesinin dayanaklarından biri olmuş. 29 Haziran 2013 tarihli Sabah gazetesinin "Gezi’nin ardındaki 10 para babası" başlıklı haber de iddianamede.

Önce haberde ne denildiği yazılmış:

"Maliye Bakanlığı'nın Gezi eylemleriyle ilgili 2 milyon lira harcayan 10 patronu tespit ettiği, interneti de kullanarak yürütülen tezgahın tüm ayrıntılarıyla birlikte raporlar halinde savcılığa iletildiği, Ankara Cumhuriyet Savcılığı'nın olaylarla alakalı soruşturmayı sürdürdüğü, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK)'ın da harekete geçtiği ve Gezi olayları öncesi eylemleri organize edenlerle ilgili araştırma yaptığı ve bunun sonucunda İstanbul ve Ankara'da belirli hesaplara yüklü miktarda para aktarıldığı, bu paraların 10 iş adamı tarafından gönderildiği, 2 milyon lirayı bulan havalelerin eylemlerin finansmanında kullanıldığı ve organizatörlerin hesaplarına yatırıldığı, MASAK'ın eylem organizatörlerin yakınlarının hesaplarında da yüksek oranlı para giriş ve çıkışlar belirlediğini, bunun sonucunda hazırlanan raporların bir bölümünün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, istihbarat birimlerinin de araştırmalarını sürdürdüğü, devrim danışmanlarını hedef ülkeye gönderen ABD destekli OTPOR adlı 'pasif direniş' hareketi ve bazı örgütlerin İstanbul ve Ankara'da atölye açtığı, bu iki ilde açılan ve 'Workshop' olarak bilinen atölyede bu örgütlerin sivil darbe örnekleri verdiklerinin öğrenildiği, organizatörlerin patronlardan gelen talimatları Skype isimli program aracılığıyla aldıkları bilgisine ulaşıldığı, organizatörlerin aldıkları emirleri yurt içinde bas konuş uygulaması olan Zello ile sokaktaki göstericilere ilettiği, Maliye Bakanlığı'nın bazı reklam ajanslarının bazı basın-yayın organlarını, eylem haberlerini yayınlamadıkları iddia ederek reklam vermemekle tehdit ettiklerini belirlediği ve haberin en alt kısmında Gezi Parkı'nda çadır kuran eylemcilerin tam 19 gün boyunca yiyecek ve içeceklerini bedava temin ettikleri, gaz maskeleri ve bazı giyeceklerin eylemcilere ücretsiz dağıtıldığı, Gezi Parkı'nın küçük bir AVM'ye benzetildiği, yardım masasının bile kurulduğu."

Savcılık bu haberi "tespit" etmiş ve konuyla ilgili tutanak tanzim edilerek MASAK’tan araştırma yapılması için gönderilmiş…

Verilmek istenen mesaj açık; "Susun, uslu durun. Yoksa sizi de içeri alırım."

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Yıldırım Arşivi