Koray Düzgören

Koray Düzgören

Son anketin çarpıcı sonucu, AKP’nin CHP ile birlikte düşüşü

Yine soruyoruz: AKP kaybediyor, güzel ama iktidarın sürekli yıprandığı bir süreçte CHP niçin bir türlü yükselemiyor? Bunda bir yanlışlık yok mu?

MetroPOLL şirketinin, "Türkiye'nin Nabzı Nisan 2021" araştırmasının sonuçları AKP’nin önlenemez düşüşünün sürdüğünü gösteriyor.

Şirket, araştırmaya katılanlara, "Bu pazar seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz" sorusunu yöneltmiş. Bu araştırma ile AKP’nin tarihi boyunca ilk kez bir araştırmada oyunun yüzde 27'ye gerilediği ortaya konuyor.

Çıkan sonuçlar sadece AKP açısından değil, ana muhalefet partisi CHP açısından da çarpıcı bir durumun göstergesi.

MetroPOLL'ün anketinde CHP’ye oy vereceğini söyleyenlerin oranı, kararsız, protesto ve cevapsız oylar dağıtılmadan önce yüzde 18.3 olarak görünüyor.

Bu oran da muhtemelen bugüne dek CHP için çıkan en düşük oy oranı olmalı.

Sonuçlar şöyle:

AKP: %27,

CHP: %18,3,

İYİ Parti: %10,7,

MHP: %8,7,

HDP: %8,4,

DEVA: %2,2,

SP: %1,6,

Gelecek Partisi: %1,4,

Diğer: %1,

Kararsızlar: %8,7,

Protesto Oy: %6,

Cevap yok: %5,9

Bu veriler doğrultusunda Cumhur İttifakı yüzde 35.7, Millet İttifakı ise SP, DEVA ve Gelecek Partisi ile birlikte yüzde 34.2. HDP’nin de dahil olduğu muhalefet cephesine oy vereceğini söyleyenlerin oranı ise yüzde 42.6’ya yükseliyor.

HDP seçmeninin hayati rolünü görmemek mümkün değil.

HDP’nin olmadığı bir muhalefet cephesinin, ne kadar oy kaybederse kaybetsin, iktidar cephesi karşısında hiçbir şansı yok.

Araştırma, "Bu pazar seçim olsa" sorusu sorularak yapılmış. Yani o günkü durumu yansıtıyor. Kuşkusuz sandığın kurulmasına karar verilip seçim sürecine girildiğinde farkı sonuçlar alınabilir.

Ama bu günlerde ortaya çıkan eğilimler böyle. Ve bu sonuçlara bakılırsa AKP’nin 24 Haziran 2018 seçiminde aldığı yüzde 42.56 oranını yeniden tutturabilmesi pek mümkün değil.

Birbiri peşi sıra ortaya çıkan acil sorunlar karşısında iktidarın düştüğü çaresizlik ve attığı çoğu bilinçli tercihlere dayalı yanlış adımlar nedeniyle, bu başaşağı gidiş devam edecek gibi de görünüyor.

AKP’Yİ TERK EDEN KARARSIZLAR NEREYE GİDECEK?

Yüzde 15’lik bir kayıptan söz ediyoruz.

Kararsızların yüzde 8.7 ve seçimi protesto edeceğini söyleyen yüzde 6’lık oranın toplamı olan yüzde 14.7 aşağı yukarı AKP’yi terk eden bu seçmenlerden oluşuyor.

Başka araştırma şirketlerinin yaptığı kamuoyu yoklamalarında da kararsızlar denilen AKP’ye ya da MHP’ye oy vermek istemeyen seçmenlerin, yaklaşık aynı oranlarda olduğu görülüyor.

Normalde, iktidarın baş aşağı düşüşe geçtiği bu gibi ortamlarda, ana muhalefet partisinin oyunu arttırarak seçimin favorisi olması gerekir. Hatta diğer partilerdeki gayri memnunların da oylarını alarak iktidar alternatifi haline gelmesi beklenir.

Söz konusu CHP olduğu için bu mantık işlemiyor. İlginç bir şekilde ana muhalefet olan CHP’nin oyları hiç artmıyor. Artsa da iktidar olmasına imkan vermiyor. Umut da vermiyor!

Artmak bir yana bu son araştırmanın gösterdiği gibi azalıyor.

24 Haziran 2018 seçiminde yüzde 22.65 oranında oy alan CHP’ye bu kez araştırmaya katılanların ancak yüzde 17.3’ünün oy vereceği anlaşılıyor.

Tabii araştırma kesin bir gösterge değil ama bir eğilimi çok belirgin bir şekilde ortaya çıkartıyor.

Belli ki seçmenler (CHP’ye oy verenler ya da vermeyenler) parti liderliğinin uyguladığı politikayı onaylamıyorlar. Yapılan muhalefeti beğenmiyorlar.

Bu pasifist, devletçi ve sağcı muhalefete tepki duyuyor olmaları çok muhtemel.

YAŞADIĞIMIZ ORTAM MUHALEFET YAPMAYA ÇOK UYGUN AMA...

Oysa bu ülkede muhalefete çok iş düşüyor. Son günlerde olup bitene bakalım...

Mesela, iktidarın sürekli yaptığı hatalar, alamadığı ya da aldığı geç kararlar nedeniyle bir afete dönüşen ve hergün yüzlerce insanın yaşamını yitirmesine yol açan Koronavirüs salgını…

Bu salgın sırasında vatandaşını yalnız, desteksiz ve çaresiz bırakan iktidarın işverenleri kollayan yanlı tutumu…

Polisin, işkenceyi perdelemek ve yayınlanmasını engellemek amacıyla toplumsal olayların kaydedilmesini yasaklayan genelgesi.

Salgına karşı son kapanma kararında salgın bahanesiyle getirilen içki yasağı…

Ayyuka çıkan aleni hale gelen yolsuzluklar, vurgular, adaletsizlikler…

Dış politikadaki hazin durum…

Ukrayna ile kurulan silahlanmaya dayalı ilişkiler, Rusya - Ukrayna gerginliğinden yararlanma, ABD ve Biden’la yakınlaşma çabaları, ABD’ye yanaşmaya çalıştıkça Rusya’dan gelen uyarılar...

Saray’ın İhvancılara bile ihaneti anlamına gelebilecek şekilde başta Mısır olmak üzere bazı ülkelerle yeniden arayı düzeltebilme çabaları… Bu amaçla verilen tavizler…

Bir dönem diktatör diyerek anılan Mısır’ın darbeci Başkanı Sisi ile yeniden ilişki kurmaya ikna için yollanan heyetler…

Libya’da durumu kurtarmak için gönderilen bakanlar… Bakanların yüzüne karşı, "Asker ve militanlarınız biran önce Libya’yı terk etsin" söylemleri…

Daha bir sürü mesele var, muhalefetin ilgileneceği…

Kuzey Irak’ta çıkmaza saplanan PKK’ye yönelik operasyonlar...

Ama bizim muhalefet, özellikle de ana muhalefet vatanını, devletini çok seviyor. Bu gibi ‘ulusal’ ilan edilen meselelerde devletinin ve hükümetinin yanında duruyor.

İktidarın bellettiği gibi dış politikayı milli mesele sayıyor.

Hatta bu konularda daha da sert ve kararlı davranmadığı için iktidarı eleştiriyor.

Sonra da oyları düşük çıkınca ne mi yapıyor?

ANA MUHALFET BİDEN’A BAKIP DERSLER ÇIKARTMALI

Farklı bir politika uygulayarak savaşa karşı, barıştan yana bir tavır koyamıyor. Sağcı ve devletçi partilerle aynı ulusalcı çizgide devam ediyor.

İç politikada da sağcı bir çizgide AKP ve MHP’den kopacak oyları kazanabilmek adına alabildiğince sağcı söylemlerle, muhafazakarlara yöneliyor.

Şu polis genelgesi ve içki yasağı kararındaki sinik ve silik tavrına bakmak yeter de artar bile.

Birkaç CHP milletvekilinin kişisel mücadelesinin dışında parti olarak yaptığı tek şey, ‘İtidalli davranmak’ sokağa inmemek, aşırı tepki koymamak...

"Sandık orada duruyor. Kazasız belasız, olaysız o sandığa erişelim, herşey çok kolay olacak" politikası uygulanıyor.

"Aman iktidarın oyununa gelmeyelim" derken, içki yasağı gibi, rejimin özel hayata açıkça müdahalesini kalıcı hale getirecek önemli hamlesine bile neredeyse sesini çıkartmıyor.

Oysa böylesine önemli bir konuda yoğun ve yaygın bir karşı çıkış, muhalefet örgütlenemez miydi?

Lafı uzatmaya gerek yok.

Kapitalizmin öncüsü ve en güçlü kalesi ABD’de yeni yönetim bir değişimden söz ediyor. Bu değişimi tek tek açıklayan yeni Başkan Biden’a kitlelerin desteği giderek artıyor.

Demokratik sosyalist yaklaşımlar içeren bir politikayı hem ekonomik hem de sosyal olarak uygulamaya başlayan Biden, ABD’nin ırkçılık gibi, bireysel silahlanma gibi en önemli sorunlarına radikal çözümler öneriyor, devleti sorguluyor.

Bizim sosyal demokrat olduğunu söyleyen ana muhalefet, bunlardan haberdar mı belli değil.

CHP, o araştırma şirketlerinin bulgularında görülen, iktidardan uzaklaşan kararsızlara, giderek daha da sağ politikalarla ulaşacağını zannediyor.

"Ayasofya’ya, içki yasağına, şuna buna fazla ses çıkartmazsam onlar bana oy verir, böylece biz de, diğer milliyetçi sağ partilerle birlikte iktidar oluruz" diye düşünüyor.

Herhalde, HDP’nin seçmeninin de başka seçeneği olmadığı için onlara oy vereceğini hesap ediyor olmalı…

Bu yanlış hesabın tutmayacağını bütün araştırma sonuçları basbas bağırarak söylüyor.

CHP yönetimi artık bu sesleri duymalı...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi