Sorumlu ve suçlu DSP mi?

Aday gösterilmeyen belediye başkanlarının DSP’ye geçişleri bir 'sonuç'. Bu sonuçları ortaya çıkaran temel neden ise -parti farkı olmaksızın- açık işlemeyen aday belirleme süreçleri.

Bugünlerde en popüler tartışma CHP’den aday gösterilmeyen belediye başkan adaylarının DSP’ye geçmesi.

CHP cephesinden parti değiştirenlere yönelik yoğun bir eleştiri var. Buna karşı AK Parti ve MHP’de ise belli bir memnuniyet.

Eleştirinin temelinde, DSP’nin bir "bölen" olarak CHP’ye seçim kaybettirmesi; memnuniyetin temelinde ise AK Parti’ye seçim kazandırması var.

Peki ne oldu da, DSP birden siyasetin gündemine oturdu? Düne kadar adı ve varlığı bile anılmayan parti neden bir anda tartışmaların odağına oturdu?

DP KADAR OLAMAYAN PARTİ

Bunun tek nedeni konjonktürel tercihlerdir. Aday gösterilmeyen mevcut CHP’li belediye başkanları ve geçmişte belediye başkanlığı yapmış olanların yeni adaylık için başvurabildikleri ve aday oldukları bir parti oldu DSP.

Bu açıdan siyasi hiçbir ilke, tutum ve tercih olmadan, başvuran herkesin parti üyesi kabul edilip, aday yapıldığı bir "parti". Bu açıdan örgütsel olarak parti olsa da, siyasi parti olmaktan hayli uzak bir yapıdır.

Öyle ki DSP, DP kadar dahi varlık gösterememiştir. Hemen hatırlayalım ki DP, 16 Nisan Referandumu’nda kısmen "hayır" platformunun içinde yer alsa da; 24 Haziran genel seçimleri ve 31 Mart yerel seçimleri için yapılan ittifak ve işbirliği görüşmelerinde yer almamıştır.

Bütün bu süreçte merkez sağda siyaset yapan DP, daha fazla teveccüh gördü. DP’nin genel başkanı şu anda milletvekili.

SONUÇ DEĞİL, NEDENLER ÖNEMLİ

Şişli’den aday gösterilmeyeceği anlaşılan Mustafa Sarıgül ile başlayan DSP’ye geçiş süreci, son günlerde adayların belirginleşmesiyle arttı. CHP’den aday gösterilmeyen ve halen belediye başkanlığı yapan pek çok belediye başkanı görevlerini DSP’li belediye başkanı olacak tamamlayacaklar.

Ve DSP’den belediye başkanı adayı olarak seçime katılacaklar.

Burada şu tespiti yapalım bu yani aday gösterilmeyen belediye başkanlarının DSP’ye geçişleri bir "sonuç".

Ne yazık ki, bu sonuçları konuşmak, siyaseten bir anlam ifade etmiyor. Burada esas olan buna yol açan nedenleri konuşup, tartışabilmek.

Bu sonuçları ortaya çıkaran temel neden ise -parti farkı olmaksızın- açık işlemeyen aday belirleme süreçleri.

Kimlerin neden aday yapıldığı konusunda şeffaf, açık bir konuşma, tartışma süreci yürümeyince bunlar birer sonuç olarak karşımıza çıkıyor.

Oysa aday belirleme süreci şeffaf, açık bir iletişim ve tartışma olsa, aday olanın neden aday yapıldığı gibi, aday yapılmayanların da neden aday yapılmadıklarını en azından genel hatlarıyla kamuoyunca bilinmiş olur. Bu, aday gösterilmeyenlerin başka arayışlara girmesini önleyip, belirlenen adayla birlikte çalışmasının yolunu açardı.

Ancak, aday belirleme süreçleri dar bir kadro tarafından ve kapalı yürütüldüğü için aday gösterilenin neye göre aday gösterildiğini, gösterilmeyenlerin neden gösterilmediklerini dar bir kadro dışında kimse bilmemektedir.

Bugün karşı karşıya olduğumuz DSP’den adaylık furyası bu kapalı işleyen süreçlerin sonucudur. Ortaya çıkan durumun sorumlusu DSP değildir.

HİZMET Mİ, KARİYER Mİ?

Bugün karşı karşıya olduğumuz durum, 2014 yerel seçimlerinde CHP’nin az farkla kazandığı ilçelerde seçim sonucunu değiştirme potansiyeli taşımaktadır.

Başta Şişli olmak üzere, Avcılar, Adalar, Kırklareli, Bodrum, Edremit gibi yerlerde bu olasılık söz konusudur. Bu ilçelerin sayısını çoğaltmamız mümkündür.

Burada kritik soru, bu adaylıkların hizmet odaklı mı yoksa kişisel kariyer odaklı olup olmadığıdır.

Bunun cevabını en iyi seçmen verecektir.

CHP’YE UYARI

Burada CHP için kritik olan noktanın altını bir kez daha çizmek gerekiyor. CHP adaylarının nerede olursa olsun başarısının temel koşulu, kendi tabanı dışındaki kesimlerden oy almak kadar, kendi tabanını ikna etmek ve onları sandığa taşımak olacaktır. Çünkü, CHP tabanı sadece 24 Haziran’da değil, son adaylıklar sürecinde yaşananlardan dolayı da parti yöneticilerine ve partisine küskün.

Seçime az bir zaman kala CHP’nin ve adayların, seçmenini sandığa nasıl taşıyacağı konusunda ciddi kafa yorması bir zorunluluk olarak duruyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Aksoy Arşivi