Taksim Meydanı ve AKM'nin AKP'lileştirilmesi

Hem Taksim'e cami inşa edildi hem de artık bildiğimiz AKM yok. Üstelik AKM'den son kalanların da geçen gün enkaz haline getirilmesini Cumhurbaşkanı Erdoğan bizzat yerinde teftiş etti.

Birkaç aydır yolu Taksim Meydanı'ndan, Gümüşsuyu'ndan, Beyoğlu'ndan, İstiklal Caddesi'nden geçenler sanki ağır çekimde ilerleyen upuzun bir ana tanıklık ediyordu.

Taksim Meydanı'nın bir tarafında AKP dönemine ait bir cami yükselirken, tam karşısında Cumhuriyet döneminin simge binalarından Atatürk Kültür Merkezi'nin önce çürük dişleştirildiği, o çürük dişleştirilmiş enkazın yeterince sergilendiği kanaati oluştuktan sonra, o dişin kökünden kazınarak yıkıldığı uzun bir film karesi... 

İstanbul'da dekor değişiyor, Taksim'im silueti başkalaşıyor...
 
AKM'nin yıkımındaki ısrarı tekrar hatırlarken, Cumhuriyet'in mimari mirasının, kültürel varlıklarıyla birlikte kültürün ve sanatın üretildiği mekanların son yıllarda sistematik bir şekilde yok edildiğini, ifade ettikleri anlamlardan başka şeylere dönüştürüldüğünü de görmekte fayda var.
 
İstiklal Caddesi'ndeki Demirören AVM ucubesi, yok edilen Emek Sineması, bir restorasyon faciası olarak Narmanlı Han, kapanan kitapçılar, sinemalar, giderek azalan kültürel mekanlar, köhneleşen pasajlar... 
 
Artık bunu hatırlatmanın faydası yok biliyorum ancak o ısrardan yasalara rağmen nasıl vazgeçilmediğini de atlamayalım istiyorum. Bina fetişizmi yapacak değilim sadece kültür miraslarının ideolojilere nasıl kurban edildiğinin ve kent hafızasının nasıl yok edildiğinin bilinmesi açısından tekrar ediyorum.
 
AKM, koruma hukuku ve Türkiye'nin altına imza attığı uluslararası sözleşmelerle güvence altında olan bir yapı. Bu çerçevede, başta '2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası' olmak üzere, bölgenin 'sit alanı' ve yapının 'birinci grup anıtsal yapı' olarak tescil edilmesi sebebiyle, AKM'nin yasal olarak korunması zorunluluğu var. Buna rağmen tepeden inmeci bir ısrarla AKM, ilgili tüm yasalar, toplumsal itiraz ve duyarlılıklar hiçe sayılarak yıkıldı. 
 
Her şey tam da Erdoğan'ın istediği gibi ilerliyor. Hem Taksim'e cami inşa edildi hem de artık bildiğimiz AKM yok. Üstelik AKM'den son kalanların da geçen gün enkaz haline getirilmesini Cumhurbaşkanı Erdoğan bizzat yerinde teftiş etti, sanki tamamen yıkıldığından emin olmak istercesine...
 
Kamuoyuna yansıyan görsellerinden az çok AKM'nin yeni halinin de neye benzeyeceğini biliyoruz. Yeni AKM'ye cepheden baktığınızda bir kutunun içine alınmış bir yarım küre yani bir kubbe görünecek, o yarım küre aslında tam da karşısında yer alan caminin yansıması olacak. 
Üzerine karşısındaki cami kubbesinin aksinin yansıdığı bir mekanda üretilecek sanatı da az çok kestirmek mümkün. 
 
Bundan sonra yok edilenin yerine yapılacak olanın adı yine AKM olabilir ama işin içindeki yeni aktörlerle simgelediği, dönüştüğü şey artık aynı AKM olmayacak.
 
Taksim Meydanı, konserlerin verildiği, spor, kültür, müzik gibi ülkeyi ortaklaştıran sevinçlerin kutlandığı, Gezi günlerindeki gibi direnişin sürdüğü, 1 Mayıs gibi önemli günlerde insanların bir araya geldiği bir yerden camiyle islamileşen, ağaç ve çiçeklerin küçük saksılara hapsedildiği bir beton çölüne dönüşüyor. 
 
Taksim Meydanı, yükselen camisi ve başkalaşan AKM'siyle her türlü sesin yükseldiği demokrasi meydanını kaybediyor, giderek bir cami avlusu haline geliyor. Demokratik hak arama taleplerine, gösteri, eylem ve yürüyüşlere tamamen kapatılan meydan, böylece iyice kıskaca alınıyor.
 
Bundan sonraki dekorun temsil ettiklerinin daha öncekilerle uzaktan yakından ilgisi olmayacak...  
 
Bugüne kadar AKM meselesinde tartışma sanki bir siyasi ideolojinin temsilcileriyle bir grup entelektüel kentlinin, sanatçının, mimarın, mahallelinin tartışmasıymış gibi yansıtıldı. Bu bilinçli olarak yapıldı demek istemiyorum ancak AKM'nin yıkılması/korunması/yeniden inşa edilmesi sürecindeki tartışmalar, sanki sürekli bu iki eksen arasında sıkışmış gibi gösterildi. Sonunda da yine elini taşın altına koyanlar kötü oldu... 
 
Bu durumda şunu sormak gerekiyor, İstanbul gibi bir kentin agorası, kamusal alanı, dünya çapında bilinen simgesel bir meydanı ve onun uzantısı AKM binasının yıkılarak ifade ettiği nesnellikten başka bir anlam ifade edecek şekilde yeniden dizayn edilmesiyle ilgili turizmciler, kültür endüstrisinin temsilcileri, iş dünyası ne diyor? 
 
Siyaseti, belli bir ideolojiyi temsil edenlerle böylesi simgesel bir mekanın dönüştürülmesiyle ilgili çekincelerini ortaya koyanlar arasında tartışma sürerken nerede durdular? 
 
AKM'nin kamusal bir yapı olarak devam eden inşası, inşası bittikten sonraki yönetimi nasıl olacak? Sergi, konser, konferans salonları ne tür etkinliklere açık olacak? Bunlara kim karar verecek?
 
Yoksa burada da yandaşlaşan sermaye elinin devreye girdiği bir süreç mi işleyecek? 
 
Yarın öbür gün aynı kamu özel ortaklığında yapılan otoyollar, köprüler, şehir hastaneleri, havalimanı gibi AKM için de seyirci garantisi getirirlerse şaşırmayalım. AKP'nin sahnelediği temsilde bir süredir hep bu var...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Cengiz Arşivi