Tarım kadınlaşıyor, kadının emeği yok sayılıyor

Tarımın kadınlaşması/feminizasyonu kavramı tarım sektöründe kadının işgücüne katılım payına dayanıyor. Fakat tarım sektörüne dair tüm politikalar en çok erkek çiftçilere göre tasarlanıyor.

OHAL gölgesi altındaki bu ikinci 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. OHAL sürecinin zulmünden pek çok kadın nasibini aldı, binlerce kadın KHK'larla işinden oldu, gözaltına alındı, tutuklandı, baskı ve şiddet gördü. 

Kadın konusunda çalışan pek çok kadın derneği kapatıldı. Hükümetin atadığı kayyımlar tarafından belediyelerde ve belediyelere bağlı kadın danışma merkezlerinde istihdam edilen kadınların işlerine son verildi. 

Özellikle yerellerde kadın ve erkeğin eşit temsiliyeti için çalışanların bu çabaları ve kazanımları OHAL ile yerle bir edildi. Siyaset alanında da OHAL'in uygulamaları kadınların sesini susturmak, siyaset alanından uzaklaştırmak için kullanıldı, kadın milletvekilleri çeşitli bahanelerle hapse atıldı, vekillikleri düşürüldü.

Kadına yönelik kin, şiddet, nefret ve baskılar artarak sürüyor. OHAL döneminde hem kadın düşmanı söylemler ve politikalar, hem de kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinde yükselen bir trend var.

Şüphesiz zulmün, baskının, itibarsızlaştırmanın yanında kadınlar OHAL sürecinde yine emeği en fazla sömürülenler oldu.

Türkiye'de üzerine pek kafa yorulmamış bir alan da iklim değişikliği ve kadın arasındaki ilişki. Çünkü, toplumsal cinsiyet ve iklim değişikliği arasındaki bağı ortaya koyan çalışma sayısı neredeyse yok denecek kadar az. 

Oysa, kadın hakları ile iklim adaletsizliği arasında derin, çok katmanlı, farklı sektör ve tematik alanları birlikte içeren bir ilişki ağı var. İklim değişikliği cinsiyet nötr bir alan değil ve kadınlar iklim değişikliğinden erkeklerle kıyaslandığında daha orantısız şekilde etkileniyor. İklim değişikliği varolan eşitsizlikleri derinleştiriyor. İklim değişikliği adil değil, kadınlar için hiç değil...

O sebeple, göç, enerji, tarım, kentleşme gibi farklı açılardan cinsiyet bazlı veri tutulması gerekiyor. Maalesef, kadının iklim değişikliğinin yarattığı olumsuzluklardan ne kadar etkilendiğinden haberdar değiliz. Bu ölçülemediği için de ne yerel ne de ulusal bazda politika geliştirmek mümkün olmuyor.

Türkiye'de toplumsal cinsiyet temelinde bugüne kadar yapılan ve doğrudan iklim mücadelesini hedefleyen herhangi bir çalışma yok. 

Bu konuda yakın zamanda yerel yönetimlerden sivil toplum örgütlerine, kamu kurumlarından özel sektöre kadar herkese bilgilendirme ve yol göstericiliği yapacak bir rapor açıklandı. "Akıl Hoca"lığını Dr. Nuran Talu'nun yaptığı "Türkiye'de İklim Değişikliğine Kadın Çözümleri" başlıklı rapora farklı alanlardan akademisyenler ve kadın çalışmaları yapanlar katkı sağladı. 

Türkiye'nin pek çok yerinde çevre ve yaşam alanları mücadelesinin ön saflarında kadınları görüyoruz. Bu kadınlar yaşadıkları yeri korumaya çalışırken aynı zamanda yaşam alanını iklimle uyumlu hale getirmeye çalışıyor. 

Türkiye'de tarımın yükünü de kadınlar çekiyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) verilerine göre, tarımda çalışan 2,4 milyona yakın kadın, ev işlerinin yanı sıra tarımsal üretimin de merkezinde yer alıyor. TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar, "Tarımda üretimin yarıdan fazlasını karşılayan, günde 16-17 saat çalışan kadın çiftçilerimiz, tarımımızın da belkemiğidir" diyor.

Tarımın belkemiği ama kadın hakkını ne kadar alabiliyor? Tarımda çalışan kadın, işgücüne katılımda emeğinin karşılığını herhangi bir gelir kazanarak almıyor. 

Son verilere göre, tarımda çalışan 5 milyon 297 bin kişinin yüzde 45'ini kadınlar oluşturuyor. Tarımda 2 milyon 382 bin kadın üretimde aktif yer alıyor. Buna rağmen, tarımda çalışan kadınların yüzde 93,7'si sigorta kaydı olmadan, yüzde 79,2'si ise herhangi bir ücret almadan çalışıyor.

Tarımda çalışan 2 milyon 382 bin kadının 1 milyon 887 bini ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor. 260 bini kendi hesabına, 229 bini ücretli veya yevmiyeli olarak istihdam ediliyor. Tarımda işveren olarak bulunan kadın sayısı ise sadece 6 bin.

Nuran Talu, tarımın giderek kadınlaştığını, tarımı kadının sırtladığını ancak verilerde de gördüğümüz üzere kadının emeğinin yok sayıldığını belirterek, "Türkiye'nin acilen tarım iklim kadın eylem planını yazması lazım" diyor.

Talu, tarımda, gıda meselesinde kadının nasıl mücadele edebileceğiyle ilgili olarak bu çalışmada politikaları sorgulama kolaylığı sağladıklarını ifade ederek, tarım kadınlaşsa da ziraat odalarında, tarımla ilgili yerel düzlemlerde kadın yönetici olmadığı için (veya çok çok az olduğu için) kadının mücadelesinin zorlaştığını söylüyor. 

Rapordan birkaç alıntı ile devam edelim:

  • Tarım kadınlaşıyor ama kadınların kır nüfusunun çokluğuna rağmen, bu sektöre harcadıkları emekleri çoğu zaman görünmüyor. Son dönemlerde çeşitli politikalar ve bu yönde verilen eğitimler küçük aile işletmelerine ve kadın çiftçilere yönelmiş olsa bile, gerek ekonomik kayıpları çoğaltan, gerekse doğal kaynakların tahrip edilmesine yönelik çıkarılan yasalar yapılan bu çalışmaların önünü kapayan ve kadınların görünmez emeğini iyice gasp eden nitelikte.
  • Tarımdaki kadın, işgücüne katılımda emeğinin karşılığını herhangi bir gelir kazanarak almıyor. Yıllardır bu haksızlığı yok etmek niyetli stratejiler belirleniyor, politikalar yazılıyor, çiziliyor ama haksızlık hala aynı. Hala kırsal alanda çalışan kadınlara ait il bazında istatistiksel veriler yetersiz. Bu nedenle kadının, tarım istihdamındaki yeri için sosyal güvenlik haklarını sorgulaması, karar ve sorumluluk almak için örgütlenmesi zor, niye? Çünkü mevcut durum tam olarak analiz edilmiyor. Erkek yöneticilerin ve eril zihniyetin bu gibi çalışmaları ciddiye almak ve kadın emeğinin değerli kılınmasına dair yazılan politikaları, programları hayata geçirmek gibi bir kaygıları yok.
  • Tarımın kadınlaşması/feminizasyonu kavramı tarım sektöründe kadının işgücüne katılım payına dayanıyor. Fakat tarım sektörüne dair tüm politikalar en çok erkek çiftçilere göre tasarlanıyor, kadın çiftçilere göre değil. O halde feminizasyon derken kadının kırsal alandaki emeğinin giderek artan görünmezliğine ve istismarına açık hale gelmesine de işaret etmek gerek. Çünkü tarımsal üretimin her aşamasında bir kadın emeği sömürüsü var.

Bu alanda yapılacak, sil baştan kurgulanıp yazılacak pek çok iş var. Tarımsal alanda kadın emeğinin sömürülmesinden vazgeçilerek, sosyal adaletin sağlanması ve kadın çiftçilerin koşullarının iyileştirilmesi şart. Tarımsal biyoçeşitliliği, meraları, tohumları, kadim tarım bilgilerini kadınlar muhafaza ediyor. Bu değeri bilmek gerek.

Yanlış tarım politikalarından, tarım ürünleri ithalatında gümrük vergilerinin indirilmesinden, tarım alanlarını, meraları, zeytinlikleri vs. tahrip eden yasaların çıkarılmasından ülke tarımı etkileneceği gibi aslında kadının tarımdaki emeği de yok edilecek. Meselenin bu perspektifle acilen ele alınmasında fayda var. 

Savaşsız, şiddetsiz, OHAL'siz, emeğin, kimliğin, özgürlüğün ve eşitliğin olduğu 8 Mart'lara...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Cengiz Arşivi