Tek adam rejiminin sonu

Hangi ülkede bütün reklamlar, sadece milli futbol takımına ilişkin bugünlerde? Ve hangi ülkede basketbolcular, '12 Dev Adam'; voleybolcular, 'Filenin Sultanları'; okçuluk şampiyonu 'Cengaver Okçu' gibi isimlerle anılıyor?

Size üzücü bir haberim var; bu ülkede tek adam rejimi yok. Buna en çok ana Terennüm partisinin üzülmesi gerekir ki çünkü söyledikleri en radikal şey olan ‘Tek adam rejimi’, diye bir şey yok. Buna pek aldırırlar mı bilmiyorum ama boş sözlerinin içini, bir başka ve daha derin bir boşlukla doldurmak zorunda kalacaklar artık.

Çemberler geometrisi gibi, iç içe geçmiş, ağızlarına pelesenk olmuş fasit daireler, çoktan faşist olmanın, dayanılmaz hafifliğiyle titreyip kendine dönmenin, müstahak orgazmıyla yaşıyor.

Yani bir, ‘tek adam idaresi’ yok ve o tek adam bile engin faşizmin, dolu dizgin seline, yetişmeye çalışıyor. Biz, hala eski günlerin baştan çıkarıcı sarhoşluğu içinde, ısrarla bunu hiç görmemeye çalışsak da ‘ki o satıh ki bütün vatandır’ olmuş.

Diz boyu ahlakın bile, seviye sayıldığı bir merhaledeyiz artık. Önce Kayseri’de yaşananlar ve arkasından bir futbol maçında, bir kahraman golcünün, cezai indirim sebebi olarak ileri sürülecek, şiddetle yaklaşan toplara, kafa vuruşu yapmadan kaynaklı olabilecek meslek hastalığının dışında, manasız hareketinin, sadece sağcıları değil, ‘sol’cuları da içine alan teyakkuz durumu, bu toprakların ne kadar sağcılaştığını önümüze sere serpe serdi.

Öncelikle bütün mülteci karşıtlarına ve özellikle, bir adres yanlışlığı olarak kendilerini ‘sol’da zannedenlere, ‘ama’ ile başlayan cümlelerini de yanlarına alarak, durdukları yerde teessüf ederek, bir İspanyol duvar yazısını, buraya bırakıyorum; ‘El Que nos roba es de aqi y rico, no inmigarante y pobre- Bizi soyanlar buralı ve zengin, göçmen ve yoksul değil’…

whatsapp-image-2024-07-06-at-15-08-15.jpeg

Bazı kitapları okudunuz mu diye sorduklarında hayır ama filmini seyrettim diye bir klasik cevap vardır ya, onun gibi, eğer Wilhelm Reich’ in ‘Faşizmin Kitle Ruhu Anlayışı’ kitabını okumadaysanız, pek sorun değil, eğer Avrupa futbol şampiyonasında, Türk milli takımları maçlarını, ondan sonraki gelen tartışmalarını izlediyseniz, o kitabın filmini izlemiş sayılırsınız.

Mesela şu ana kadar oynanan, 46 maçın hangisinde sahaya atlayan seyirci gördünüz? Sadece Türkiye-Portekiz maçında ve Türkiye 3-0 mağlupken, 7 kişi sahaya atlayıp, Ronaldo ile fotoğraf çektirmeye çalıştı.

Bu 46 maç içinde sadece Türkiye- Gürcistan maçında, kendisiyle hiçbir çekişmemiz olmayan tek komşumuz Gürcistan’ın milli marşı seyirciler tarafından ıslıklandı. Gürcistan’ın teknik direktörüydü galiba, 'neden milli marşımızı ıslıkladınız anlamadım' diyordu.

Hangi ülkede bütün reklamlar, sadece milli futbol takımına ilişkin bugünlerde?

Ve hangi ülkede basketbolcular, '12 Dev Adam'; voleybolcular, 'Filenin Sultanları'; okçuluk şampiyonu 'Cengaver Okçu' gibi isimlerle anılıyor?

Yani ecel bile bizi kurtaramayacak bizi bu bataktan.

Şili’de Gabriel Garcia Marquez’in kitabının kahramanı, yönetmen Miguel Littin ile konuşurken bize ‘Diktatörlük cilt hastalığı gibidir. Kendisi gitse bile izi kalır’ diyordu.

Keşke izi kalsaydı, diyorum bazen, keşke izi kalsaydı…


Metin Yeğin kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; Gazeteduvar, dünyada, Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Metin Yeğin Arşivi