Tuna Altınel

Memleketin, bunca vahim sorunları varken, sen kalk Prof. Tuna Altınel’i tutukla. Fransız akademiasından yoğun tepkiler var. Saray, kendi kuyusunu kazmaya devam ediyor, farkında değil.

İktidar seçime girip kaybedince zaten eskiden de pek mevcut olmayan sağduyusunu iyice kaybediyor anlaşılan. Ekonomik durum faciaya doğru gidiyor. Diplomasi deseniz bir başka derin kuyu. Kendileri de farkında ama çaktırmamaya çalışıyorlar: Uçurumdan önceki son viraja girdiler 31 Mart’ta.

Şimdi böyle bir ortamda hâlâ gazeteci ve akademisyenleri gözaltına alıp tutuklamak neyin nesi oluyor?

Sıkışınca, sanki bir lütufmuş gibi sunup İmralı’daki şahsiyetin avukatlarla görüşmesine izin verdiğinizi söylüyorsunuz. Oysa ki her mahkûmun en doğal hatta sıradan hakkı avukat görüşmesi. Bir de ne o laubali tavırlar?: "Mehmet’i gönderdik ya geçenlerde!"

Bürokrasinin hatta yargının bir bölümü uyandı sanki. "Beyler, hanımlar bu iktidar gidici… Tedbir alalım yoksa bizi de götürür bunlar… Yarın öbürgün mahkemede kendimizi savunamayız… Bunlarla ilgili dosya ve belgeleri sağlam yerlere alalım… Lazım olacak!’’.

Ama kimi bürokrat, savcı ve hâkim ise, galiba durumun hâlâ farkında değil, "Bunu da atsam içeri belki de müdür yapar beni Reis’’ ya da "Bunu tutuklayayım ki Yargıtay üyeliğinin yolu açılsın!’’ diye düşünüyor olsa gerek.

Son örnek Fransa’da Lyon Claude Bernard Üniversitesi'nde Matematik profesörü olan Tuna Altınel’in önce pasaportuna el konması ardından gözaltına alınıp tutuklanması. Neymiş? Fransa’da katıldığı bir toplantıda yaptığı konuşma nedeniyle tutuklanmış. Ayrıntı yok. Ne toplantısıymış? Ne söylemiş ki? Hukuksuzluk döneminde akla yatkın, mantıklı gerekçe bile üretemiyor Yüce Yargı. Aslında bu gerekçe bile Türk yargısının ne büyük zaaf içinde olduğunu gösteriyor. Şimdi bir TC vatandaşı, Fransa’da bir toplantıya katılıyor, bir konuşma yapıyor. Fransız makamları yani polisi, adliyesi konuşmacıya hiç dokunmuyor. Oysa ki Türk yargısına göre Tuna Altınel terör örgütü propagandası yapmış. Hem de Fransa’da. Ama Fransız adliyesi herhalde bu görüşte değil ki Altınel hakkında bir soruşturma bile açmamış. İşin sadece bu boyutu bile Türk adliyesinin bağımsız, adil ve tarafsız olmadığını kanıtlıyor. Türkiye ve Fransa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi dahil birçok bölgesel ya da uluslararası anlaşmaya imza atmış iki devlet. Hukuk sistemleri hiç olmazsa teorik olarak birbirine biraz benziyor. Ama bir konuşma Fransa’da serbest, Türkiye’de suç! Öyle mi? Tabii bu durumu kimseye anlatamazsınız, kimseyi de ikna edemezsiniz. Zaten bu nedenle de Fransa’da üniversiteler, matematikçiler, dernekler, sendikalar hemen harekete geçti, Cumhurbaşkanı Macron’u eyleme çağıran dayanışma bildirileri yayınladı.

Tuna Altınel’i en son Lyon’a Artı Buluşmaları toplantısına gittiğimizde tanımıştım. Bizim toplantının organizasyonunda aktif görev almıştı. Efendi, çalışkan, mütevazı ve tuttuğunu koparan birine benziyordu. Ayaküstü sohbetimizde Mektepli olduğunu (116 imiş demek ki bizden 10 yaş kadar genç) öğrenince daha bir memnun oldum.

Altınel, minimum toplumsal vicdanı ve sorumluluğu olan her akademisyen gibi Barış Bildirisini imzalamıştı.  Geçenlerde de İstanbul’a gitti, Ağlayan Adalet Sarayında hâkim karşısına çıktı ve önemli bir beyanda bulundu. 

Altınel de tutuklandı ya artık herhalde TL dolar karşısında değer kazanır, Babacan ve Gül, Sayın Cumhurbaşkanının safına geçer, Doğu Perinçek de genel seçimlerde yüzde 1 oy oranına ulaşır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ragıp Duran Arşivi