Türk'ün adı

Posta beni yine sevindirdi dün, Güneş’in iki kitabı çıktı piyangodan. Karantina günlerinde kitabın tadı ayrı.

Bizim Güneş Şahiner’in lakaplarından birinin de "Şıhoğlu" olduğunu öğrendim 68’li bir arkadaşımdan. Bir zamanlar "Yelken" dergisinin editörlüğünü Fahri Aral yapıyordu ve onun Pir Sultan Abdal için yazdığı şiir nedeniyle dergi toplanınca, sahibi editörüne yol verecekti.

Hem Şıhlık hem Pirlik!  

Çoban Sülo o zamanlar sadece Aydın Engin’in "Devri Süleyman" oyununa değil, Erol Toy’un "Pir Sultan" oyununa da takmıştı.

Geçenlerde yazdığım gibi, Aksaray’daki tiyatro binası ateşe verilirken, Tunceli/Dersim’de de Pir Sultan oyunu yasaklanacak, bunu protesto edenlerin üzerine polis ateş açacak, bir can alacaktı.  11 kişi de yaralanacaktı. (23 Ağustos 1969). Bunun hikayesini Doğan Özgüden, Artı Gerçek'te çok güzel anlattı. 

Türkiye sağı nedense tiyatro takıntılıdır. Türkiye’de ilk Brecht 1959’da yani DP döneminde yayınlanmış ve hemen yasaklanmıştır. İlk sergilenen oyun da ''Sezuan’ın İyi İnsanı''ydı 60 sonrası.

"Muhafazakar" gençlik sokaklarda oyunun afişlerini yırtmaya başlamıştı. Polis ise, afişi yırtanları değil de, bunu engellemeye çalışan Veysi Sarısözen’i göz altına almıştı. Herhalde ilk tutuklanması olmalı.

İşte bizim Memo Güneş’in de peşine, Pir Sultan oyununu kitap olarak yayınladığı için polis düşmüştü. Sadece yayınlamak değil, aynı zamanda oynamak.

Memo’nun bir de hem teorik olarak hem müzisyen yanı var ki anlatması uzun sürer. 

Polis değil de, adeta "Muhafazakar" gençliğin "boady guard"ı!

Herhalde "gariban" oldukları için pek bir el üstünde tutulurlardı.

Bülent Habora, Güneş ile olan tercüme maceralarını çok iyi hatırlatmıştı Evrensel’deki köşe yazılarında. Peş peşe sol kitaplar tercüme ediyordu Habora Yayınları için Güneş. Bunun için 60 Yılı bulmuştu hakkında istenen hapis cezaları. (*)

Pir Sultan’ı yayınlamak için kurduğu yayınevinin adresi olarak da Habora’nınkini vermiş. Basın şubesi iki de bir damlar yayınevine. 

Bülent Habora şöyle anlatıyor: "Şimdi Avusturya'da olduğunu sandığım, Bangladeş bağımsızlık savaşı'na katılmasına ve Süleyman Demirel'in, vücudunun bir tarafıyla yaptığı resimlerinin sergilenmesine engel olduğum Güneş Şahiner yapmıştı Castro’nun "Devrim İçin Savaşmayana Komünist Denmez" kitabının çevirisini… Güneş Şahiner'i "Bangladeş şehidi", "Süleyman Demirel mahkumu" olmaktan kurtarmıştım. ". 

Cengiz Çandar ise, sanırım ilk tercümesini 1968’de Habora için yapmıştı, hem de Castro’nun Çekoslovakya olayı ile ilgili olan kitabını.

Sonunda herkes gazeteci, yazar, çevirmen, yayıncı olarak 12 Mart zindanlarında buluştu. Benim de yolum Bülent Habora ile 1973 Şubatı olmalı, Selimiye eski ahırlar zindanında kesişti.

Cengiz Filistin’de, Güneş ise Avusturya’da 12 Mart sonrası. Boş durmazlar elbet!

Cengiz ile yolumuz 1979 yılında Demokrat gazetesinin çıkış hazırlıkları sırasında, Cumhuriyet gazetesinde kesişecekti. Çok değerli bir arkadaşı, Sabetay Varol’u tavsiye edecekti bana, birlikte Filistin yolcusu oldukları. 

Memo G. Schachiner ile ise 1990’lı yıllarda, Haluk Gerger ile birlikte bir konferans için gittiğimiz Viyana’da.

Posta beni yine sevindirdi dün, Güneş’in iki kitabı çıktı piyangodan. Karantina günlerinde kitabın tadı ayrı.

Birincisi: "Was heisst Türk" (Türkün Adı Ne?), MC Publishing, Viyana 2018. İkincisi: "İslam Devletinin Sarayında", MC Publishing, Viyana 2017. (**)

Yine, Memo’nun bu yıl 3. Baskısı çıkan, "Bir Zamanlar Hayat Olan" başlıklı 50 yıllık şiir derlemesine daldım (ISBN 978-3-9502348-4-8). Bu numara ile kitaba herhangi bir kitapçıdan ulaşmak mümkün. Ayrıca internet üzeri şu adresten de alınabilir.

Stockholm’da  Abdullah Gürün, yanılmıyorsam bu şiirleri İsveç diline çevirdi. Ama hala basılamadı.

Gürün’ün değerlendirmesine katılıyorum: "Şiirlerde sanki üç kez damıtılıp yıllarca mahzenlerde meşe fıçılarda saklanmış viski tadı var. Şairin cimrilikle sunduğu kadehi fondip yapıvermiş gibi genziniz yanıyor, gözleriniz kararıyor."

Ben Japon kısa şiiri Haiku tadı da buluyorum: 

CANLI CANLI

Akbabalar

ve kurtlar

her zaman beklemiyorlar

ölüm gelene kadar. 

(2015 Kasım’ında Krems Üniversite Kliniğinde yazmış bunu)

Malum odaklardan birinin Viyana’da düzenlediği bir suikastten, sağ kaldıktan  sonra ise şunu yazmış:

KIZ NE GÜZEL

Kız, ne güzel

pencerende

sardunya var ıtır var.

Ömrümün bir ucunda

Ya ip var, ya satır var.

pastedGraphic_1.png

Memo 70 yaşında etkinliği

Memo G. Şahiner’in kökleri ise Küttlük ve Rumluğa uzanıyor. Bk: Yaşamama dair.

(*) Güneş Şahiner’in saptayabildiğim bazı tercümeleri: Anatoli Kalinin, Savaşın Yankıları, Habora 1968; Lenin, Sosyalizm, Habora 1969; 1969 Moskova Komünist ve İşçi Partileri Zirve Konferansı, Habora 1969; Castro, Devrim İçin Savaşmayana Komünist Denmez, Habora 1970; ; Clara Zetkin, vd, Çağdaşlarının Gözüyle Lenin, Habora Y. 1971

(**)  Memo G. Schachiner’in kitaplarına şu adresten ulaşmak mümkün.

pastedGraphic_2.png

 

* Yazı görseli: Schachiner’in Viyana’daki son konferansı, 1 Mart 2020

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi