Türkiye’de belediyeler iklim krizini önemsemiyor

Türkiye’de 30 büyükşehir, 51 il, 519 büyükşehir ilçe, 403 ilçe ve 386 belde belediyesi var. İklim eylem planları olan büyükşehir belediyesi sayısı sadece 7.

İklim değişikliği, dünyanın ve tüm canlıların önündeki en büyük tehlike.

1993-2016 yılları arasında her yıl Grönland’da 281 milyar ton, Antartika’da 119 milyar ton buz eridi. Alpler, Himalayalar, And Dağları, Rocky Dağları, Afrika ve Alaska gibi yerlerdeki dağ buzullarında 1994’ten beri her yıl 400 milyar ton buz kayboldu. Kuzey Buz Denizi’ndeki buzullar 10 yılda yüzde 12.8 oranında azaldı. Kuzey Yarımküre’nin genelinde karla kaplı alanlar azalıyor, karın yerde kalma süresinde düşüşler görülüyor.

Buzullar eridikçe deniz seviyeleri yükseliyor. Son 20 yılda deniz seviyesinin yükseliş oranı iki katına çıktı ve her yıl artıyor. Atmosferdeki karbondioksit gazının bir kısmını emen okyanusların suyundaki asitlenme miktarı yüzde 30 arttı, karbon emme kapasitesi azaldı. Okyanuslardaki mercan resiflerinin yüzde 95’i ölüyor.

Dünyanın her yerinde sel, kasırga, kuraklık ve orman yangını gibi hava olaylarına bağlı afetler hem sıklaşıyor hem de şiddetleniyor.

Olağandışı hava felaketleri nedeniyle daha bugünden insanlar ve diğer canlılar hayatlarını veya yaşam alanlarını kaybediyorlar. Seller, kuraklık, orman yangınları çok can alıyor. Nesli tükenen hayvanların yüzde 7’si iklim değişikliği nedeniyle dünyadan kayboldu. Eğer yeryüzünün genel sıcaklığı 2 dereceye çıkarsa, kritik bölgelerde bitki ve hayvan türlerinin yüzde 50’sinin yok olması bekleniyor.

Üretim, tüketim ve enerji kullanım biçimlerimizi değiştirmeden bugünkü haliyle devam ettirirsek sıcaklık artışının 4-4,5 derece civarında olacağı hesaplanıyor!

Dünyada her konu, içinde bulunduğumuz iklim krizinden daha önemliymiş gibi bir ilgiye mazhar olurken, insanlar ve ülkeler çıkarları yolunda birbirlerini yerken, en önemli mesele gözden kaçıyor. Uzak olmayan bir gelecekte, birbirimizle kavga ettiğimiz bir dünyamız bile kalmayabilir.

O yüzden her şey bir yana, en önemli meselemiz iklim değişikliği ile mücadele olmalı. Özellikle de bu krizin tek sorumlusunun insan olduğunu düşünürsek.

Doğayı, sonu yokmuşçasına sömüren insanın büyüme odaklı faaliyetleri sonucu bugün dünya tarihinde ilk kez dünyanın her yerinde çocuklar bile sokaklarda eylem yapıp duruma isyan ediyor ve "Yeter" diyor, "Bozduğunuz gibi düzeltin."

 

KENTLER, İKLİM KRİZİNİN HEM FAİLİ HEM MAĞDURU

İklim krizinden çıkışta yerel yönetimlere çok iş düşüyor çünkü kentlerin toplam yüzölçümü yeryüzünün sadece yüzde 2’sini kaplasa da, bugün dünya nüfusunun yarısı, yani 4 milyar insan kentlerde yaşıyor.

350 Türkiye tarafından yayımlanan ‘İklim için Kentler: Yerel Yönetimlerde İklim Eylem Planı Rehberi’nde "Kentler içerdikleri pratikler nedeniyle iklim değişikliğinin başlıca sorumlularındandır" deniyor ve kentlerin iklim değişikliğinin hem faili hem de mağduru olduğuna vurgu yapılıyor. Kentler fail çünkü hem sanayi, ticaret, inşaat, ulaşım gibi kent içi faaliyetleri hem de tüketim nedeniyle dünyadaki toplam karbon salımının yüzde 75’i kent kaynaklı.

Daha büyük nüfusa sahip, gelir seviyesi yüksek ve tüketimin daha çok olduğu kentler atmosfere daha fazla karbon salımına neden oluyor.

Küresel düzeydeki karbon salımının 1/5’inden dünya genelinde en fazla karbon ayak izine sahip 100 kent sorumlu. Rehbere göre, bu sıralamada İstanbul 26’ıncı, Ankara ise 80’inci sırada yer alıyor.

Kentler, iklim değişikliğinin faili olduğu gibi, mağduru da aynı zamanda. Sıcak hava dalgaları, aşırı hava ve iklim olayları, deniz seviyesinin yükselmesi, yağışların düzensizleşmesi, kontrol edilemeyen yangınlar, su kıtlığı gibi nedenlerle insanlar hastalanıyor, ölüyor, evlerini kaybediyor, göç etmek zorunda kalıyorlar.

Rehberde, Türkiye’de yerel yönetimlerin iklim değişikliği ile mücadelesinin henüz başlangıç aşamasında olduğu belirtiliyor: "30 büyükşehir belediyesi, 51 il belediyesi, 519 büyükşehir ilçe belediyesi, 403 ilçe belediyesi ve 386 belde belediyesi var. Şu an için iklim eylem planlarını oluşturmuş büyükşehir belediyesi sayısı sadece 7."

Belediyelerin gündeminde hep başka kent meseleleri daha ön planda.

 

KADIKÖY BELEDİYESİ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İLE MÜCADELEDE İYİ BİR ÖRNEK

Rehberde, Kadıköy ilçesinin iklim eylem planı, hem oluşturma hem de uygulama bakımlarından başarılı örneklerden biri olarak gösteriliyor: "Kadıköy’ün hazırlamış olduğu iklim eylem planlarının başarılı sayılmasını sağlayan temel özellikleri kapsamlı, bütünleşik olması ve katılımcılık ilkesini mevcut genel idari yapı içerisinde güçlü bir şekilde yürürlüğe koyması."

İklim değişikliği ile mücadeleye 2009’da başlayan Kadıköy Belediyesi, İklim Dostu Kentler Kampanyası, Plastik Torbaya Hayır! Projesi, Kurumsal Sera Gazı Salımlarının Hesaplanması Projesi, Belediye Hizmet Binaları Enerji Verimliliği Çalışmaları (VAP) gibi birçok çalışmayı yürürlüğe koyduktan sonra, 2012’de İklim Değişikliği ve Koordinasyon Bürosu’nu kurdu. İlçenin sera gazı salımlarını 2020’ye kadar yüzde 20 azaltılması için Kadıköy Belediyesi Sürdürülebilir Enerji Eylem Planı hazırlandı. Kadıköy Belediyesi Bütüncül ve Katılımcı İklim Eylemi projesi ile yaklaşık 50 bin euro’luk hibeye hak kazandı. Katılımcı süreçler sonucu ortaya çıkan öneri ve görüşler de dahil edilerek iklim eylem planına son hali verildi. Plan, temmuz 2018’de Kadıköy Belediye Meclisi’nde kabul edildi.

Türkiye’de genel olarak yerel yönetimler, iklim krizindeki sorumluluklarının farkında değil ya da umursamıyor. Oysa, rehberde de belirtildiği gibi, iklim değişikliğinin en çok hasar vereceği bölgelerden Akdeniz Havzası’nda yer alan Türkiye’deki kentler büyük tehdit altında.

Sadece Kadıköy’ün ve bir avuç il/ilçenin değil, tüm kentlerin azaltım ve uyum eylemlerini planlamaları ve yürürlüğe koymaları gerekiyor. Yerel yönetimlerin bir an evvel harekete geçmeme gibi bir lüksleri olmadığını, öte yandan bu eylemlerin halk sağlığını olumlu yönde etkileyip refahı da yükselteceğini düşünürsek, ülkemizdeki belediyeler harekete geçmek için hâlâ neyi bekliyor, anlamak mümkün değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Melis Alphan Arşivi