Türkiye ekonomisi tarihi bir yol kavşağında (1)

Bizde de büyüme cari açığı tetikliyor ama hukuk ve demokrasinin olmadığı ülkeye sermaye girişi olmuyor ve bu nedenden çözüm başka yerde aranıyor.

Türkiye ekonomisi çok önemli, tarihi bir yol kavşağında galiba.

Ya günümüz Fransa ya da 1950’lerin Güney Kore yollarından birini seçecek.

Birincisi (Fransa) iyi senaryo, ikincisi (1950’ler, 60’lar Güney Kore) en kötü senaryo.

İkinci senaryonun AKP tarafından önümüzdeki dönemlere ilişkin büyüme senaryosu olarak seçildiğine ilişkin güçlü sinyaller de var.

Suriyeli ve Afgan göçmenler de, başka siyasi rant mekanizmalarının yanı sıra, bu öngörülen senaryo mekanizmasının bir parçası izlenimini veriyor.

Hukuk devleti olmama iradesi bu kadar güçlü iken AKP için başka seçenek de yok muhtemelen.

Evrensel kriterleri haiz bir hukuk devleti olma iradesi olsa, Fransa modeli çok daha olumlu ama….. 

Niye Fransa, niye Güney Kore? 

Fransa ekonomisiyle, demokrasisiyle, iktisat tarihi ile, hukuk tarihiyle, siyasi gelenekleriyle Türkiye’ye hiç benzemez ama ekonomisinin büyüme-cari açık ilişkisi biraz bize benzer.

Fransa’da da, bizde olduğu gibi, büyüme oranlarının yükseldiği dönemlerde cari açık da hemen yükseliyor; yakın tarihte bu hep böyle oldu; Türkiye’de de böyle.

Çok iyi hatırlıyorum, 1981 senesinde François Mitterrand Cumhurbaşkanı oldu, Fransa’da Sosyalist Parti iktidara geldi.

İşsizlik yüksek idi, sosyalist parti yatırımlar artsın, işsizlik azalsın diye faiz indirimine gitti, kısa vadede büyüme yukarı gider gibi oldu ama cari açık patladı; hemen arkasından da düşük faizler nedeniyle sermaye çıkışı başladı, faizler yine yükseldi, başa dönüldü.

Şimdi de, pandemi sonrası diyebilecek miyiz bilemiyorum, büyümede canlanma işaretleri var Fransa’da ama cari açık da yukarı doğru kıpırdıyor.   

Ancak, Fransa’da cari açığın yükselmesi krize neden olmuyor, Avro üzerinde bir baskı da yaratmıyor.

Neden mi?

Çünkü Fransa son senelerde Avrupa’da en çok doğrudan yabancı sermaye çeken ülke, malum cari açık hesaplamalarında sermaye girişleri hesaplara dahil edilmez, büyüme kıpırdanmalarının bile uyardığı (bize burası benziyor) cari açık doğrudan yabancı sermaye girişleri nedeniyle sorun olmuyor (burası 2004-2008 arası hariç bize hiç benzemiyor).

Doğrudan yabancı sermaye girişleri konusunda senelerdir Birleşik Krallık (UK) Fransa’nın önünde idi ama Brexit saçmalığı sonrası Birleşik Krallık (UK) doğrudan yabancı sermaye girişlerinde Fransa’nın gerisine düştü.

Bu gerçeğin de çok sayıda nedeni var.

Birleşik Krallık’ın AB hukukunun dışına çıkabilmesi ihtimali, Birleşik Krallık’ta doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının üreteceklerinin AB’ye girişte bazı teknik sıkıntılarla karşılaşma ihtimali, yargısal konularda yetkili olacak mahkemeler ilk akla gelenler.

Brexit kanımca büyük bir hata idi, umarım orta vadede bir geri dönüş ihtimali konuşulmaya başlar.

Yukarıda da belirttim, Fransa hiçbir konuda Türkiye’ye benzemez ama bu büyüme-cari açık ilişkisinde ekonomilerin (Türkiye-Fransa)  bir benzerliğinden bahsedilebilir ama bir yere kadar.

Fransa’da nüfus 67 milyon, Temmuz 2020-Temmuz 2021 enflasyon oranı yüzde 1.2, işsizlik yüzde 8, büyüme artıya geçiyor, kişi başına gelir 30 bin avro. 

Fransa büyüyor, cari açık veriyor, kur değişmiyor (avro), cari açık dış kaynak girişi ile çok kaliteli biçimde finanse edilebiliyor çünkü Fransa büyük bir hukuk devleti ve demokrasi.

Türkiye’de de büyüme kıpırdadığı zaman cari açık yükseliyor, bu büyüme-cari açık ilişkisi ne Türkiye’de ne Fransa’da kolay kolay değişmeyecek ama mesele bu ilişkiye iktisat ve hukuk içi çözüm üretmek, Fransa sermaye girişleri ile konuyu aşıyor.

Biz aşamıyoruz.

2003-2008 arası AB perspektifi ve hukuk hamleleri ile aştığımız büyümenin cari açık üretme sorununu yolsuzluğu, hukuksuzluğu, hukuk dışılığı hukuka tercih ettiğimiz için bugün tekrar kucağımızda bulduk.

Hukuksuzluk ve hukuk dışılık farklı kavramlar, başka bir yazıda bir gün değiniriz belki. 

Bizde de büyüme cari açığı tetikliyor ama hukuk ve demokrasinin olmadığı ülkeye sermaye girişi olmuyor ve bu nedenden çözüm başka yerde aranıyor.

Nerede mi?

 50’lerin, 60’ların Güney Kore modelinde.

Güney Kore’nin seneler seneler önce geride bıraktığı model bizim bugün bel bağladığımız model.

Çok yazık.


Güney Kore 50’ler, 60’lar modeli yarına (Çarşamba, 11 Ağustos).

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi