Türkiye'nin 'özel koşullarına' Almanya aracı olacak

Türkiye, Paris İklim Anlaşması'nı imzalayan 175 ülkeden biri. Ancak, anlaşma halen TBMM'de onaylanmadığı için Türkiye henüz resmi olarak anlaşmanın tarafı değil.

Bir iklim zirvesini daha pazartesi günü itibariyle konuşmaya başladık. Almanya'nın Bonn kentinde Pasifik ülkesi Fiji başkanlığında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP23) başladı. 97 ülkenin temsilcilerinin katılımıyla gelecek haftanın sonuna kadar Paris Anlaşması'nın uygulanmasına dair adımlar görüşülecek.

Fiji'nin bu büyüklükte bir organizasyona ev sahipliği yapacak ne altyapısı ne de maddi imkanları yeterli olmadığı için konferans, BM İklim Değişikliği Sekreteryası'nın bulunduğu Bonn'da düzenleniyor.

Bu zirvenin Almanya'nın ev sahipliğinde ve Fiji'nin başkanlığında olması önemli zira iklim değişikliğine yol açanlarla bundan en fazla mağdur olanlar arasındaki işbirliğini temsil ediyor. Fiji, bu sayede hem kendisinin hem de gelecek 50 yılda sular altında kalma riski taşıyan Kiribati, Tuvalu ve Marshall Adaları başta olmak üzere diğer Pasifik ülkelerinin yaşadığı sorunlara daha güçlü şekilde dikkat çekebilecek.

Temel olarak konferansta, Paris İklim Anlaşması'nın etkili bir şekilde yürürlüğe girmesi için alınacak son önlemler masaya yatırılacak. Bu iklim zirvesinde de elbette, seçim kampanyası süresince ABD Başkanı olduktan sonra Paris Anlaşması'ndan çekileceği vaadinde bulunan ve başkan olduktan sonra bunu hemen gerçekleştiren Trump'ın hamlesi önemini sürdürüyor.

Çünkü, ABD, Barack Obama başkanlığı döneminde yeni bir iklim sözleşmesinin hazırlanmasında önemli rol oynayarak, bütün dünyada öncü bir rol üstlendi. Gerçi, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda kararlı olan ülkeler bu konuda yol haritalarını çiziyor ve uygulama için mesafe katedilmeye çalışılıyor.

Buradan gelelim Türkiye'nin pozisyonuna...

Malum, Türkiye, 2015 yılında kabul edilen Paris İklim Anlaşması'nı 2016'da imzalayan 175 ülkeden biri. Ancak, anlaşma halen TBMM'de onaylanmadığı için Türkiye henüz resmi olarak anlaşmanın tarafı değil.

Türkiye neden Paris Anlaşması'nı onaylamıyor?

Hedef, iklim değişikliği sebebiyle artan küresel sıcaklığın Paris Anlaşması ile 2°C'nin altında dizginlenmeye çalışılması. Bu hedefe ulaşılabilmesi için ulusal katkılar küresel mücadelenin etkin kılınması için önemli. İklim finansmanı konusunda hedeflenen parasal miktar 2020 itibariyle yılda 100 milyar dolar. Bu finansman Yeşil İklim Fonu (Green Climate Fund) aracılığı ile dağıtılacak. Gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere finansal desteğinin 2020'den itibaren somut ihtiyaç değerlendirmeleri üzerinden artarak devam etmesi planlanıyor. Ancak, Türkiye'nin Yeşil İklim Fonu'na erişimi yok.

Paris Anlaşması'nı imzalayan ama iklim finansmanı ve teknoloji transferi mekanizmalarına erişemediği için anlaşmayı onaylamayan Türkiye'nin sorunlarını çözmek için önemli bir adım atıldı. Müzakerelerin ilk gününde Türkiye'nin talebi üzerine, Fiji Başkanlığı, Türkiye'nin "özel koşullarını" gündeme aldı.

Alınan karara göre, Almanya İklim Başmüzakerecisi Jochen Flasbarth, Türkiye ve Birleşmiş Milletler arasında arabuluculuk görevini üstlenecek. Almanya Delegasyon Başkanı Flasbarth, Türkiye ile UNFCCC'deki (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi) statüsü ve özellikle iklim finansmanı almaya uygunluğu konusunda görüşmelerde bulunacak.

Türkiye ile Birleşmiş Milletler arasındaki bu özel koşullar meselesinin geçmişi aslında 25 yıl önceye dayanıyor. 1992'de Brezilya'nın Rio de Janerio kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda Batılı müttefikleriyle birlikte hareket eden Türkiye, tüm OECD ülkeleri gibi Sözleşme'de hem Ek I hem de Ek II ülkesi olarak yer almıştı.

Türkiye'nin bu durumu, iklim değişikliğiyle mücadele yolunda önlemler alması ve gelişmekte olan ülkelere finansman sağlaması gerektiği anlamına geliyordu. 2001 Fas'ta yapılan toplantıda, Türkiye'nin kendi başvurusu üzerine Türkiye geçiş ülkesi sayılarak, Ek II'den çıkarılmış ve diğer Ek I ülkelerinden farklılaştırılmasını sağlayan "özel koşullar" ibaresi eklenmişti.

Türkiye'nin mevcut iklim rejiminde, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ndeki yükümlülükler sebebiyle Paris Anlaşması'nın en önemli mekanizmalarından biri olan Yeşil İklim Fonu'na erişimi bulunmuyor. Ancak Türkiye gelişmekte olan bir ülke olduğu gerekçesi ile Yeşil İklim Fonu ve benzeri iklim finansmanı mekanizmalarına ulaşmak istiyor.

2010'da Global Environmental Facility'den (Küresel Çevre Fonu) finansman alma hakkı elde eden Türkiye, Paris Anlaşması'nın finansman mekanizması olan Green Climate Fund'dan (Yeşil İklim Fonu) finansman desteği talep ediyor.

2015'te Paris Anlaşması müzakereleri sırasında Fransa Başkanlığı, ileride Türkiye'nin "özel koşulları" ve iklim finansmanı ihtiyacının tanınacağına dair söz vererek, Türkiye'yi Paris Anlaşması'nı kabul etmeye ikna etti.

Bonn'da ilk gün gerçekleşen müzakerelerin ardından yaşanan bu önemli gelişmeyle, uzun yıllardır devam eden bu tartışmalı konuda ilk defa somut gelişmeler yaşandı. Bu gelişme, Türkiye ile Birleşmiş Milletler arasında tıkanan ve uzun yıllardır ilerleme kaydedilemeyen iklim müzakereleri açısından son derece önemli. Finansman konusunda bir mutabakat sağlanabilirse, Türkiye'nin Paris Anlaşması'nı yürürlüğe koyması ve iklim değişikliğine karşı gerçekleştirilen küresel mücadeleye katkısına olacağına dair olumlu gelişmeler olabilir.

Tabi, sadece bu adım tek başına yeterli değil ya da tek başına birşey ifade etmez. Türkiye'nin köklü şekilde üretim ve enerji politikalarını değiştirmesi, ekonomisini daha düşük karbonlu ve sonrasında karbonsuz hale getirecek adımları atması, kömür başta olmak üzere fosil yakıtlara teşvikleri kesmesi, yenilenebilir enerji yatırımlarını arttırması gerekiyor. Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadele hedefleri son derece yetersiz, bu zayıf politikaların da hızla güçlendirilmesi gerekiyor. Yani, sadece Yeşil İklim Fonu'ndan para alabilmek meseleyi çözmeyecek...

Öte yandan, son dönemlerde aralarında yaşanan gerginlik krize dönüştüğü Türkiye'nin önemli ticari ve siyasi partneri Almanya'nın, bu konuda arabulucu olacak olması önemli. Türkiye'nin Almanya ile yapacağı her türlü işbirliği, ortaklık önemlidir, bu arabuluculuğun diğer alanlarda da ilişkilerin yumuşamasına vesilesi olması dileğiyle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Cengiz Arşivi