Ömer Faruk Gergerlioğlu
Türkiye toplumunun fotoğrafı: Tarafgirlik ve korkular - 2
Kadir Has üniversitesi Türkiye sosyal - siyasal eğilimler araştırması 31 Ocak 2018 tarihinde yayımlandı. Türkiye nüfus ve demografi dağılımına uygun bir şekilde yapılmaya çalışılmış anket-araştırmanın sonuçlarını önceki makalemde değerlendirmeye başlamıştım, gözden geçirmeye devam edelim.
"Türkiye'de Yaşayan Kürtlerin İstedikleri Düşünülen Yönetim Şekli" sorusuna ilginç bir şekilde Türkler ve Kürtler, farklı seçeneklere vurgu yaparak cevap vermiş. Türkler Kürtlerin bağımsız Kürt devleti istediği tahminini 2016'ya göre artırarak % 16.2'den % 32.4'e çıkarmış. Türkler önceki yıla göre Kürtlerin ayrılma ihtimalinden daha çok korkmuş. Belki de birlikte yaşam konusundaki umutları daha da azalmış. Kürtler ise aynı soruya farklı bir şıkkı yüksek oranda oylayarak cevap vermiş. "Daha demokratik bir Türkiye Cumhuriyeti" seçeneğini 48.4 oranında oylamış, bu oran 2016'daki 19.9 oranına göre çok önemli bir sıçrama yapmış. Bu oran Türklerin Kürtler hakkındaki endişesini boşa çıkarıcı mahiyettedir. Pik yapan oran hakları daha da kısıtlanan Kürtlerin 2016'ya göre çok belirgin bir demokrasi talebinin yansımasıdır. Türklerin endişesinin aksine "Bağımsız Kürt devleti" isteğiyse 2016'daki % 35.7'e göre önemli azalma göstererek 16.1 olmuş. Bu oran Türklerin tahmin ettiği % 32.4'ün neredeyse yarısı oranındadır. Türklerin zihninde Kürtler için tahmin edilen "Daha demokratik bir Türkiye Cumhuriyeti" seçeneği % 47.7 'den % 13.5'a gerilemiş. Yani Türkler bir sene içinde Türklerin demokrasiden ziyade ayrılık istediğini sanmış.
Türkiye'de tarafgirlik ve korku toplum katmanları arasında çok yaygın. Başkasının bünyesindeki sızısı için hüküm vererek böyle bir sızı olmadığını beyan eden birisi, kendisi için tehlike oluşturduğunu düşündüğü bir kesim için korkularından hareketle yargılarda bulunuyor. Bunu bu araştırmanın birçok sorusunda gözlemleyebiliyorum. Ayrıca çözümsüz gördükleri sorunlar için ön yargılarıyla düşünmenin çok doğru olduğunu düşünüyorlar.
"Sizce Abdullah Öcalan'ın PKK/HDP/Kürtler üzerinde ne kadar etkisi vardır?" sorusuna önceki yıllara göre azalan oranlar olduğu düşünülerek cevap verilmiş. Mesele PKK üzerindeki etkisinin % 82.8'den 58.5'a gerilediği düşünülmüş. Anlaşılan toplumda Öcalan'ın devreden çıktığı ve Kandil'in etkin olduğu düşüncesi hakim.
"HDP milletvekillerinin tutuklanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Ak Partililer MHP'lilerden bile yüksek oranda 'onaylıyorum" cevabı vermiş.% 77'ye, % 69.1 oranı Erdoğan'ın milliyetçiliği hem tabanına benimsettiğini hem de MHP'nin bile elinden alacağını gösteriyor. Türkler ve Kürtler kategorilerindeyse bu oranlar % 64 ve %12.9 'onaylıyorum' şeklindedir. Türkler ve Kürtlerin araları derinleşen dünyalarının bir başka göstergesi bu maalesef. "Kuzey Irak'ta Barzani tarafından gündeme getirilen bağımsızlık referandumuna karşı yürütülen Türkiye'nin politikasını doğru buluyor musunuz?" sorusuna genelde verilen % 40 evet, % 29.9, hayır, % 30.4 fikrim yok oranları bu konuda medya ve iktidar algıları kadar yüksek bir hükümet desteğinin toplum için olmadığını göstermektedir.
"Sizce Türkiye, bölünme tehlikesi altında mı?" sorusuna verilen cevapta yıllara göre bakıldığında en yüksek oran 2015 yılı olmuş, % 54.2, 2016 % 37.5, 2017 % 28.8 olmuş. Çözüm süreci sonrası çatışmaların toplumda büyük bir korku yarattığı ve sonrasında meselenin halledildiği düşüncesi baskın çıkmış herhalde. Aslında yurt içinde sıcak çatışmalar hafiflese de kökten çözülen bir meselenin olmadığı aşikardır. Yurt içinde çatışmaların azalmasını sorunun bittiği yönünde yormak meselenin asli nedeninin toplumumuzda bilinmediğini gösteriyor. Bu sefer de sınır dışında çatışmalar var ve aslında çatışmanın sorun kriteri gibi algılanması, Kürt meselesinin ne kadar anlaşılmak istenmediğinin bir göstergesidir. Kürt meselesi asıldır, çatışmalar çözümsüzlüğün nedenidir.
"Sizce terör sorununu çözmede en etkili yol size sayacaklarımdan hangisidir?" sorusuna verilen cevaplarda askeri yöntemler şıkkının son yıllarda yükselişte olduğu görülüyor. Önceki yıllara göre 2017'de kültürel ve sosyal politikaların etkili olabileceği oranı azalırken, askeri yöntemler şıkkı yükseliş halinde. Toplumun çözüm süreci sonrası çareyi silahta aramaya başlaması üzücüdür ama çözüm süreci yıllarındaki oranlar yeni bir çözüm gayretinin olumlu bir hava estirme kapasitesinin varlığını hissettirmektedir.
"FETÖ'nün Türkiye için halen bir tehdit oluşturduğuna inanıyor musunuz?" sorusuna verilen cevap 2016'da % 60.6 iken bu oran 2017'de düşerek % 47.9 olmuş. OHAL'i devam ettirmede ısrarın en büyük nedeni ilan edilirken toplumda bu tehdit oranının düşmesi dikkat çekicidir. Havuz medya gayretleri de bu düşüşü önleyemiyor demek ki. "FETÖ'nün siyasi uzantıları sizce daha yoğun olarak hangi siyasi partide bulunmaktadır?" sorusuna ise % 33.9 oranla Ak Parti cevabı verilmektedir. Bu kanaat Ak Parti'nin aslında bilinç altında kendi propagandasının aksine çok güvenilir bulunmadığını gösteriyor. "15 Temmuz 2016 gecesi yaşananlardan sonra Olağanüstü Hal ilan edilmesini desteklediniz mi?" sorusuna 2017'de % 58.5 evet denirken, "Mevcut Olağanüstü Hal süresinin uzatılması gerektiğini düşünüyor musunuz?" sorusunda evet oranı 38.1'e düşmektedir. Bu da zorla sürdürülmeye çalışılan OHAL'e desteğin önemli azalma gösterdiğini ifade etmektedir. "21 Temmuz 2016'dan beri Olağanüstü Hal koşulları altında yönetilmemiz demokratik hak ve hürriyetleri zedelemekte midir?" sorusuna verilen % 46.7 evet oranı da iktidarın dayatmalarının toplum nezdinde istediği karşılığı olmadığını göstermektedir. Hayır oranı % 35.9 'dur.
Genel ortalama Türkiye'yi % 52.3 dindar bulurken, sosyalist, kemalistlerde bu tahmin % 67'lerden 80'e kadar uzanmaktadır. Bu abartılı oran, sayılan kesimlerin korkusunu yansıtan bir oran olarak dikkat çekicidir. Olandan daha fazla büyütülen bir olgu tedirginliği yansıtır. Son yıllarda yapılan araştırmalar aslında azalan bir dindarlık oranını gösteriyordu. Anlaşılan iktidarın siyasetini yürütmek için din ve dindardan güç alma eğilimi karşıt kesimler için oldukça tedirgin edici görünüyor.Türkiye'yi Demokratik veya Otoriter Olarak Değerlendirmeyi degerlendiren "Size göre kartta görmüş olduğunuz hangi ifade Türkiye'nin şu anki durumunu en iyi açıklar?" sorusuna 2017 için muhafazakarların % 85.9 cevap oranına karşın, sosyal demokratların verdiği % 28 oranı ülkede nasıl bir kutuplaşma, ötekini umursamama oranının olduğunu göstermesi açısından manidardır. Bu oran en ciddi hukuki gelişim endekslerinde son sıralara düşen Türkiye için istikbalde muhafazakarlar için bir utanç oranı olacaktır.
"Türkiye'de demokrasi zayıflamaktadır" diyenlerin oranı genele baktığınızda 2016'da % 28 iken 2017'de 36.1dir. Bu oran medya ve iktidar ağzıyla her ne kadar gizlenmeye çalışılsa da demokrasideki gerilemenin gözlerden kaçırılamayacak düzeyde olduğunu gösteriyor. Toplumun ancak % 19.6'sının her gün gazete okuduğu anlaşılıyor. "Türkiye'de yaşamaktan duyduğunuz memnuniyet seviyenizi öğrenebilir miyim?" sorusuna 2015'de verilen % 22.3 oranının yükselerek 2017'de % 40.1 oranına yükselmesi hayat standardı açısından mutlu olanların artışını gösteriyor. % 5'lerde gezinen hak ve özgürlükleri talep oranının konforlu bir yaşama yöneliş oranlarını fazla etkilemediği anlaşılmaktadır. "Neden yurtdışında yaşamak isterdiniz?" sorusuna verilen % 3.4 oranındaki 'hak ve özgürlüklerin azlığı' seçeneği yine farklı ekonomi ağırlıklı seçeneklere göre oldukça düşük seviyededir ve demokrasi eğitimi ve mücadelesinin ne kadar uzun süreli olması gerektiğini göstermektedir.