Nazım Alpman
Vizyonu yüksek uçar
Ülkenin dertleri elvan tarlalarına dönüşmüşken… Şimdi, "bu nasıl cümle?" diyenler için folklorik bir geri dönüş yaparak türkülerden bir demet arşivine girip çıkalım:
"Dert bir değil elvan elvan
Takatsiz kalmışım yayan…"
Değerli sanatçı İzzet Altınmeşe’nin bu dizelerle başlayan türküsü izahat derdimize derman olabilir. Devam edelim. Ülkemizin çok derdi var. Ama bu dertlerin en başında "muhalefet" yer alıyor. Her şeye karşı çıkma hastalığı yüzünden, iktidar -ekonomi, dış politika, iç politika, hukuk, adalet, demokrasi, otokrasi, kleptokrasi- gibi bazı konularda işleri eline yüzüne bulaştırıyor.
İktidar son derece geniş bir vizyon açısına sahip olduğundan uzaklara bakarken tuzakları göremiyor. Yakın plan icraat çalışmalarında tökezleyebiliyor.
İşte böylesi zamanlarda muhalefet, "Biz zamanında sizi uyarmadık mı?" hücumbotuna biniyor ve yaylım ateşine başlıyor.
İktidar gırtlağına kadar (.ok’a) batmış halde dibe doğru gidiyor. Elinizi uzatıp destek versenize… Çıkarın iktidarı o battığı yerden. İktidarsız bir ülke olabilir mi?
Ama muhalefetsiz olabilir. Dünya da muhalefeti bulunmayan pek çok ülke var. Bizim ülkemiz de böyle bir konuma yükselebilir. Demokrasinin gözü kör olsun!..
Muhalefette birazcık vizyon olsa iktidarın yanında yer alıp, makul bir yüzde ile iktidar olma nimetlerinden istifade edebilir. İktidar onlara güzel bir kulvar açar. Der ki:
-Devletin bekası için...!
Olmadı mı eski dönemlerden en parlak örneklere sarılarak herkesin itirazını ağzına tıkayabilir:
-Vatan millet Sakarya..!
Yine mi karşı çıkanlar oluyor?
O zaman öldürücü hamleye sıra gelir:
-Vatan hainliği yapıyorsunuz..!
Bu üçlemenin karşısında kimse duramaz… Ondan sonra gel keyfim gel…
Muhalefet "iş bitirici" değil. Ne kendi işini biliyor, ne de işini bilenlerin hünerlerine saygı duyuyor.
Hayır!
Olmaz!
Yaptırmayız!
Oysa iktidar milletin gözünün içine bakarak yapacağını yapıyor. Çok zaman önce eski bir değer olan "ayıp" tedavülden kalktığı için milletimiz pişkinliği "anlayışla" karşılıyor.
Kolay olmadı bu seviyelere gelmek. Onurlu yaşamanın insanı nasıl aç bıraktığı yaşatılarak öğretildi. Uyanık olmak ile aptallık arasına uçurumlar yerleştirildi.
-Aptal olma, uyanık ol!
Birinci seçenek üzerine tezler üretenler 2000’li yılların "vizyonunu" kavrayamadılar. Ahlak, namus, fazilet, dürüstlük, tok gözlülük gibi geçmiş bin yılın değerlerini savunmaya devam ettiler.
Her dönemde "muhalif" kaldılar.
Yükseldikçe yere çakılma riski artsa da iktidar bildiği yolda ilerlemeye devam ediyor. Şaşkın bir akbabanın umursamazlığı içinde kanat çırpıyor. Aşağıdan bakanların takdirlerine açık olmaya devam ediyor. Yeter ki vizyonu görsünler ve şöyle desinler:
-Vizyonu yüksek uçar!