Melis Alphan
Yatağan’ın pek hazin öyküsü
Yatağan Termik Santralı, AİHM’e kadar taşınmış, AİHM’den Türkiye’ye tazminat cezası çıkarmış bir yatırım.
1985’te üç ünitesiyle enerji üretimine başladıktan sonra, insan sağlığına ve çevreye olumsuz etkileri nedeniyle yerel gruplar ilgili bakanlıklara, TEAŞ’a ve Muğla Valiliği’ne başvurmuş, geri dönüş olmamış, bunun üzerine davalar açılmıştı. Bilirkişilerin santralın üretiminin durdurulmasına dair görüşlerine rağmen mahkemeler kapatma talebini reddedince konu mecbur AİHM’ye taşınmıştı. Dönemin Çevre Bakanı Osman Pepe "İnsan sağlığı açısından sınır değerleri aşılırsa santralı tamamen kapatmamız gerekecek" dese de AİHM kararına rağmen santral kapatılmamış, 2014’te de santrale kömür sağlayan madenle beraber özelleştirilmişti.
Bir termik santralın ömrü en fazla 35 yıl. Yatağan, emekliye ayrılması gereken Türkiye’nin en eski, verimsiz santrallerinden. Alandan çıkan kalitesiz linyit kömürü verimsiz şekilde kullandığı için, santrale kömür tedarik eden linyit sahası da giderek genişliyor.
2012’deki genişleme sonucunda Yeşilbağcılar köyü taşınmak zorunda kalmıştı. Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) köyü ve tarihî eser statüsündeki camiyi toplu halde bir yere taşıma sözü verse de öyle olmadı. Köylülerin bir kısmı TOKİ’lere yerleştirilirken, kalanlar da yakınlardaki alanlara dağıtıldı. Cami taşınmadı, hâlâ maden alanının yanında duruyor.
Son yıllarda hep şöyle oldu: Maden sahası sürekli genişlediği için, ara ara şirket zeytin ağaçlarını kesti, sonra yerel halk şikâyetçi oldu, şirket bir süreliğine maden faaliyetini durdurdu, sonra yine aynısı oldu.
KANSER VAKALARI ARTIYOR
Yatağan Termik Santralı’nın kurulduğu günden bu yana yol açtığı çevre kirliliği, insan ve çevre sağlığına, ekolojik dengeye ve yöre halkının diğer ekonomik faaliyetlerine etkileri çok sayıda bilimsel ve akademik çalışmayla tespit edildi, yurttaşların mücadeleleri sonucu hukuki olarak da belgelendi.
Son dönemde Yatağan’da hava kirliliğinin gözle görülür düzeyde yüksek miktarlarda seyretmesi ve halkın sağlık sorunlarında –özellikle kanser vakalarında- artış yaşandığına dair dile getirdiği endişeler, bölgedeki çevre kirliliği ve onunla bağlantılı halk sağlığı sorunlarını gündemde tutuyor.
Yatağan Muhtarlar Derneği Başkanı Nizamettin Arıkan mart ayında konu ile ilgili olarak şöyle demişti:
"Yatağan’da gün geçmiyor ki kanserden bir kişi ölmesin. Genç kardeşlerimizin hasta olduğunu duyduktan bir süre sonra ölüm haberlerini alıyoruz, bu da bizleri çok üzüyor. Oysa kanser erken teşhiste tedavisi mümkün olan bir hastalık. Yatağan Merkez ve Mahallelerde acilen kanser taraması yapılması gerekiyor." (Hamle gazetesi)
34 YILDA 45 BİN ERKEN ÖLÜM
Yaklaşık bir ay önce, Avrupa İklim Ağı (CAN Europe) tarafından, Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) ve TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) ortaklığıyla yapılan ‘Kömürün Gerçek Bedeli: Muğla’ araştırmasının bulguları Muğla'daki Yatağan, Yeniköy, Kemerköy termik santrallerinden kaynaklanan hava kirliliğinin 1983-2017 yılları arasında en az 45 bin erken ölüme sebep olduğunu ortaya koydu.
Araştırmaya göre, Yatağan'da havadaki partikül madde yoğunluğu, Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) belirlediği yıllık ortalama üst limitin 2015'te 4, 2016'da 3.5 katı olarak gerçekleşti. Yani Yatağan halkı, 2015 ve 2016 boyunca DSÖ'nün insan sağlığı için aşılmaması gerektiğini belirttiği sınırın katbekat fazlası zehir soludu.
Araştırmada şöyle dendi:
"Halihazırda toplamda bu santrallerden 28 bin kg cıva salınmış ve baca gazı arıtma tesisleri devamlı çalışsa dahi yılda 1100 kg cıva salmaya devam ediyor. Bu cıvanın yarısı ormanların, tarım alanlarının üzerine ve Akdeniz'e çöküyor. İnsanlar ve diğer canlılar için toksik bir ağır metal olan cıva toprakta, tatlı su kaynaklarında, denizde ve dolayısıyla bitki ve hayvanların dokularında birikiyor. Besin zinciri aracılığı ile insanlara ulaşıyor; özellikle çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimi için ciddi riskler yaratıyor. Henüz işletmeye alınmamış ruhsat alanları da işletmeye alınırsa 185 km2'lik ormanlık alan daha yok olacak. Bu, beş Bozcaada büyüklüğünde orman alanının yerini madene bırakması anlamına geliyor."
BAKANLIK YATAĞAN’DA HAVA KALİTESİNİ ÖLÇMÜYOR MU?
Bu araştırmanın kamuoyuna açıklandığı saatlerde, kimi gazetelerin (Hürriyet, Habertürk) internet sitelerinde "Yatağan’da hava kalitesi iyiye gidiyor" vb. başlıklı haberler yer aldı.
Yatağan Termik A.Ş.’nin açıklamalarına yer verilen haberin içeriği, 2017’nin ekim ayında yine haber sitelerinde yer alan haberle aynıydı. Yatağan Termik A.Ş, 2015 ve 2016 verilerini kaynak göstererek, Yatağan’daki hava kalitesinin iyi bir seviyeye geldiğini iddia ediyordu.
Bu haberin üzerine Avrupa İklim Ağı Türkiye, Yatağan Hava Kalitesi İzleme İstasyonu ölçümleriyle yaptığı karşılaştırmanın sonuçlarını açıkladı. Buna göre, Yatağan Termik A.Ş.’nin ‘daha fazla kömür yakılmasına rağmen azaldığına’ dair açıklama yaptığı kükürt dioksit konsantrasyonu 2015’te 163 gün, 2016’da 57 gün DSÖ’nün günlük ortalama olarak belirlediği kılavuz değerin üstüne çıkmıştı. 2017’de 277 gün hiç kükürt dioksit ölçüm sonucu bulunmazken, 2018’in ilk 7 ayındaki 213 günün 186’sında yine hiç kükürt dioksit verisi raporlanmamıştı.
Şirketin elinde 2017 ve 2018’e dair Yatağan hava kalitesi ölçümü var mı, yok mu? Varsa bu sonuçları neden paylaşmıyor?
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (ÇŞB), 2017 ve 2018 yıllarında düzenli olarak Yatağan’da hava kalitesi ölçümü yaptı mı, yapmadı mı? Eğer yaptıysa, son iki yılın neredeyse yüzde 90’ında Yatağan’da hava kalitesi ölçümü sonuçlarına bakanlığın resmi sitesinden neden ulaşılamıyor?
Ölçüm yapmadıysa eğer, ilçe merkezine 4 km uzaklıkta termik santral işletilen Yatağan’da hava kalitesi neden ölçülmüyor?
Yatağan için bakanlığa ÇMO tarafından bilgi edinme başvurusu yapıldı, ‘Elimizde Yatağan TES'in baca gazı emisyon bilgisi yok’ cevabı geldi. ÇŞB, sanayi tesislerinin atmosfere saldığı kirletici gazların izlenmesi ve denetlenmesinden sorumlu değil midir? Bakanlık bu yasal yükümlülüğünü yerine getirmiyor mu?
TERMİK SANTRALI YEŞİLE BOYAYAN ÖDÜLLER
Yatağan bu halde, yerel halkı topraklarından göç etmek zorunda kalıp hastalıklarla boğuşur iken, Yatağan Termik Santralı ile madenin yatırımcısı şirket iki yıldır ödüle doymuyor!
Nisan ayında, 2. Türkiye Kömür Zirvesi’nde, bu şirkete Yatağan’daki ‘rehabilitasyon çalışmaları’ nedeniyle Yatırım Ödülü verildi.
Muğla’da Zeytindostu Derneği’nin düzenlediği Zeytinyağının Oscarları kapsamında, Yatağan Termik Enerji Üretim A.Ş.’nin zeytinyağına 2017’de bronz, 2018’de altın madalya verildi. Köylülerin dediğine göre ödül alan zeytinyağı, termik santral yüzünden göç etmiş köylülerin eski zeytinliklerinin, yerinden sökülüp başka yere dikilen ağaçlarından üretilmişti.
Turgut Yardımlaşma ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği, Zeytindostu Derneği üyesi bir şahıs hakkında, kendilerini köylüleri zeytinliklerini satma konusunda ikna etmeleri için tehdit ettiği iddiasıyla suç duyurusunda bulundu ama takipsizlik verildi.
Eskihisar, Yeşilbağcılar ve Turgut'a kadar uzanan coğrafyadaki yüz binlerce zeytin ağacı Antik Karia'dan günümüze kadar tarihe tanıklık etmiş, yörede yaşayan insanların kültürüne ve ekonomisine katkı sağlamıştı.
Yatağan Termik Santrali ve madencilik yüzünden neredeyse 1000 yaşında zeytin ağaçlarına yaşam vermiş verimli topraklar yok edilmiş, köylüler gözyaşı ve acılar içinde köylerini terk etmek zorunda kalmış, yok pahasına yoksulluğa sürüklenmişlerdi.
O dönem Turgut Yardımlaşma ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği Başkanı Kazım Erol şöyle demişti: "Zeytin Kanunu'na rağmen bölgedeki zeytinlikleri söküp ekolojik yaşamı yıkan, bölge insanını yoksulluğa iten Yatağan Termik Santralı’na ve kül döküm sahasına 3 kilometre uzaklıktaki zeytinden elde edildiği ileri sürülen ürüne kimler, nasıl, hangi vicdan ve akılla altın madalya verir? Bu tamamen kara mizahtır. Halkı sömürüyü ödüllendirmek termik santrali aklama çabasıdır."
Köylünün sözü ise özdü: "Biz yandık siz yanmayın. Termiğe arazilerinizi vermeyin. Direnin. Yerinden edilen taş yosun tutmuyor."
Muğla’da kömürün çevresel ve sosyo-ekonomik tahribatı belgelenmeye devam ederken, temiz olduğu söylenen kömürlü santral yatırımının bacasından ne çıktığı kamuyla paylaşılmazken, şirketlerin yeşile boyanması yerel halkı üzüyor.
"SULARIMIZ KESİLDİ, BU BİR YILDIRIDIR"
Yatağan Termik Santralı ve giderek genişleyen maden sahası şimdilerde Turgut beldesini tehdit ediyor.
Turgut’un hemen yanı başında Lagin Antik Kenti var. ‘Kaplumbağı Terbiyecisi’nin ressamı Osman Hamdi Bey, Osmanlı İmparatorluğu’nda Müze-i Hümayun’a müdür iken, burada kazılar yapmış. O dönem yaşadığı ev şimdi Turgut’ta müze-ev.
Doğal, kültürel ve tarihî mirasıyla korunması gereken bir değer olan Turgut ve civarı, maden sahasının sınırlarına dayanmasıyla yaşanmaz bir yer haline gelmek üzere.
30 yıl İstanbul’da yaşadıktan sonra annesinin hastalığı üzerine doğduğu beldeye gelen ve Turgut’u savunmak uğruna İstanbul’a geri dönmeyen Gülseven Taşçı, gelişmeleri şöyle özetliyor:
"Maden kazıları yaşam alanlarımıza çok yakın. Artık gürültüyü duyabiliyoruz. Sınıra daha yakın yaşayanlar toz altında. Beldemiz kayma riski altında. Ve şu anda suyumuz yok. Sularımız kesildi. Köylüler tepki göstermesin diye Yatağan Belediyesi depolarımıza tankerlerle su taşıyor. Köylülerden tepki alınca suyu gece tankerlerle taşımaya başladılar. Maden alanlarında sürekli sondaj yapılıyor. Bizim bulunduğumuz bölge suyuyla ve yeşiliyle bilinir. O su, onların çalışmasını engelliyor. Engellediği için de yeraltı sularını boşaltmaya çalışıyorlar.
Şirket bizim zeytinliklerimiz için de kamulaştırma istemiş, reddedilmiş. Ama biz şimdi susuz kalırsak Yeşilbağcılar köylülerinin yaşadıklarını yaşayacağız. Tozdan, gürültüden ve susuzluktan taşınmak zorunda kalacağız. Şu anda susuz kalmamız bir yıldırma biçimidir."