Ragıp Duran
Yine umutlanalım mı?
Genel Seçim, Referandum, Cumhurbaşkanlığı seçimi derken son iki yıl içinde yine sandık başına gidiyor milyonlarca seçmen. Demokrasi, yöneticilerini seçme özgürlüğü olarak anlaşılıyor ya... Halbuki değil. Ya da demokrasinin yüz bir icraatından sadece biri. Üstelik bir seçim, özgür, adil, bağımsız, tarafsız bir şekilde yapıldığı zaman anlamlı. Yoksa birçok geri kalmış ülkede Devlet Başkanlarının yüzde 95 oy ile yeniden seçildiğini biliyoruz. Genellikle rakibi de olmuyor bu monarkların.
Erdoğan'ın açıklama ve uygulamalarına baktığımızda bu seçimlerde partisinin oy kaybedeceği belli. Koskoca Cumhurbaşkanı, şehir şehir dolaşıp, hatta ilçelerde bile miting düzenleyip çay dağıtır mı? Eskiden de zaten Üsküdar bölgesinde ''Piskevüt'' dağıtırdı.
Seçimin kilit partisi konumundaki HDP'ye aylardır operasyon çekiliyor: Eşbaşkanları hapse atıldı, milletvekillerinin vekillikleri düşürüldü, binlerce üst ve orta kıdem yöneticisi gözaltına alındı sonra da tutuklandı. HDP'ye uygulanan baskı ve zulmün beşte biri AKP'ye uygulansaydı, ki kimse istemez böyle bir şeyi, bugün AKP diye bir parti siyaset sahnesinden çekilmişti.
Cumhurbaşkanı, sanki Beştepe Beldesi Belediye Başkanlığına adaymış gibi kampanyanın en aktif oyuncusu. Bakanlar da harıl harıl, ol il senin bu il benim, seçim meydanlarında nutuk atıyor.
Bunların arasında İçişleri bakanının müstesna bir yeri var. O da Kızılay beldesi Belediye Başkan adayı gibi davranıyor. Ama yerel seçimle hiç ilgisi olmayan siyasi konularda seçmeni korkutuyor. Bu tema tutmayınca da oy dileniyor. Muhalif bir adayın kazanması halinde işten el çektireceğini söylüyor.
Bu seçimin esas aktörü, dikkat ettiniz mi, PKK oldu. İktidarın tüm sözcüleri, bütün muhalefeti ''PKK iltisaklı'' olmakla itham ediyor ve herkese terörist etiketi yapıştırıyor. Bu söylem doğru olmadığı gibi iktidar açısından sakıncalı. Çünkü bu söyledikleri doğruysa, PKK, bütün toplumun çeşitli katmanlarına, bütün siyasi partilere, bütün mesleklere sızmış hatta bu mecralara yerleşmiş devasa bir kitle örgütü. Ayrıca her önüne geleni PKKlı ya da terörist olarak nitelediğiniz zaman polisin, adliyenin, YSK'nin görevini yapmadığını ifşa etmiş oluyorsunuz ki, bu da vahim. Meral Akşener, miting yaptığı kentlerde, konuşmasına ''Merhaba –mesela- Antalyalı teröristler... Nasılsınız?'' diye başlıyor. Bir sözcük bu kadar sık, bu kadar temelsiz, mesnetsiz ve anlamsız bir şekilde kullanılırsa o sözcüğün değeri azalır, gerçek anlamını yitirmeye başlar.
YSK'nin seçmen sayısından çok çok fazla oy pusulası basması, muhalefetin bilhassa HDP'nin güçlü olduğu yörelerde sandık taşıması da iktidarın seçim hazırlığı. Daha da önce, seçmen listelerinde bir konutta yüzlerce seçmenin kayıtlı olduğunun ortaya çıkması oylamada, döküm ve sayımda hile olabileceğinin açık kanıtları.
CHP olsun HDP olsun bu kez sandık güvenliği meselesi ile oy sayım işlemi için özel bir önlem almadı. Hatta medya ve dolayısıyla seçmenleri bilgilendirmek için kendi partilerine özgü bilgisayarlı bir izleme-oy sayma-doğrulama mekanizması da kurmadı.
Son referandum ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesindeki atmosferi hatırlayın: Tamam, Hayır kazanıyor, Muharrem İnce yeni Cumhurbaşkanımız... havasına girmişti muhalefetin neredeyse tümü. Bugünlerde de benzeri bir rüzgâr esiyor. HDP, hükümetin el koyup kayyımlara devrettiği bütün belediyeleri alacak, hatta fazlasını da kazanacak gibi görünüyor. Ankara'da muhalefetin adayı güçlü. İzmir, tartışma konusu bile değil.
Yine de... Anadolu Ajansı saat 21.30'da Ankara ve İstanbul'u AKP kazandı. İzmir'de durum başbaşa. Şırnak'ta Vatan Partisi (!), Diyarbakır'da MHP(!) kazandı diye haber geçse ne olacak? Var mı muhalefetin bir planı, hazırlığı? AKP, Anadolu Ajansı'na dayanarak, iki seçimdir emri vaki ile, sayım henüz bitmemişken kesin sonuçları açıklamıştı. Pazar gecesi AKP'nin kaybetme riski olan seçim bölgelerinde Osmanlı Ocakları, AKP Gençlik Kolları, Ergenekon Yaşlılar Derneği üyeleri silaha sarılıp sokağa dökülse ne olacak?
''Anketlere artık güvenmiyorum'' demişti Erdoğan. Kendi yaptırdığı kamuoyu araştırmalarında bile partisi ve adayı seçimi artık kazanamıyorsa, güvenmemesi doğal.
Umut iyi bir şeydir ve her daim gereklidir. Ama bence biz yine de kendimizi en kötü senaryoya hazırlayalım.