Mehveş Evin
Yoksa Reis, bir kadından mı korkuyor?
Sorunun cevabı, hem evet, hem hayır...
Cumhurbaşkanı’nın bu kadar saldırganlaşmasının nedeni, CHP İstanbul İl Başkanlığı’na seçilen Canan Kaftancıoğlu’nun cinsiyetinden ibaret değil.
Değil, çünkü Kaftancıoğlu sadece CHP tabanının değil, çok daha geniş muhalif kesimlerin uzun süredir özlediği duruşu, demokrat tavrı net olarak ortaya koyabilen bir siyasetçi...
Sağcı politikalara selektör yapmayıp doğru bildiğini söylüyor, barıştan yana, hak ihlallerine ve ayrımcılığa karşı dirayetle duruyor.
Ve cevabı sektirmeden -çeviklik ve hız, anamuhalefet partisinin zayıf olduğu alanlardan biri- yapıştırıyor.
Kaftancıoğlu, Laik Cumhuriyet’e bir takım faşist zihniyetli ‘sol’cular gibi işkembesiyle değil, hakiki anlamda sahip çıkabilecek bir siyasetçi.
Öte yandan, tüm bu özellikleri taşıyabilen muhalif, yerel bir siyasetçinin kadın olması, muktediri özellikle çıldırtıyor.
Zira milliyetçi muhafazakar yapıda kadın, "itaat etmesi gereken, ancak perde arkasında hizmetçi gibi partisine çalıştığı ve tam biat ettiği, Genel Başkanı’nın lafından çıkmadığı sürece" siyasette yer alabilir.
AKP kadın örgütlerinde büyük fedakarlıklarla çalışmış olup hayalkırıklığı yaşayan kadınlar, herhalde bunu en iyi anlayacak kesim...
ÇÜNKÜ DEMOKRATİK DEĞİŞİM KADINLARLA OLACAK
"İstanbul’u kazanmak için adayım" çıkışını yapan Kaftancıoğlu’nun, eğitimli, vicdanlı, açıksözlü bir kadın olması, Erdoğan için ciddi bir tehdit.
Çünkü İstanbul, referandumda ‘kaybedildi’...
Çünkü İstanbul’da oy kaybetmek demek, Türkiye’de kaybetmek demek. (Yıllarca kukla gibi yönetildiği halde, İstanbullu seçmenin gözünde yine de bir değeri olan Kadir Topbaş, arkasında derin soru işaretleri bırakarak gitmek zorunda kaldı. Şimdi yerinde, adını kimsenin bilmediği bir kayyım oturuyor.)
Çünkü İstanbul, siyasete ne kadar derin etkileri –ve iktidar nezdinde yarası- olduğu gün geçtikçe anlaşılan Gezi’nin patlak verip Türkiye’ye dalga dalga yayıldığı yer... (Kaftancıoğlu’nun Gezi’yle yalan yanlış hedef gösterilmesi tesadüf değil.)
Çünkü İstanbul, Erdoğan’ın ilk göz ağrısı. Neredeyse Türkiye’nin tümünden çok ve derin bir arzuyla, doğrudan yönetmek istediği; ekonominin, kültürün kalbinin attığı metropol.
Ve en önemlisi, kadınlar, OHAL’e rağmen ‘susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz’ diye sokakta direnmeyi sürdürebiliyor; Kürdü, Türkü, Alevisi, Sünnisi ile birbirini ötekileştirmeden ortaklaşıp el ele vermeyi öğrendi.
Bu doğal birliktelik, kadınların bir kısmının tam olarak farkında olmadığı büyük bir gücü -iktidar nezdinde tehlikeyi- tetikliyor:
Bu ülkede hak ve özgürlükler konusunda gerçek bir değişim olacaksa, kadınlar sayesinde olacak.
Kaftancıoğlu’nun çizgisinden, kimseyi ötekileştirmeyeceğini ve kadınları mobilize etmeyi hedefleyeceği belli. (CHP’nin en başarısız olduğu alanlardan biri, elindeki müthiş kadın potansiyelini değerlendirememesi.)
SAYIN KIÇDAROĞLU, LÜTFEN ÇEKİLİN
Canan Kaftancıoğlu’nun seçilmesi üzerine kopan kıyamet, anamuhalefetin -nihayet- ne kadar doğru bir seçim yaptığını gösterdi.
Öte yandan, 3-4 Şubat’ta CHP Kurultayı yapılacak. Sekiz yıldır partinin genel başkanlığını yürüten Kemal Kılıçdaroğlu, tekrar aday.
Kılıçdaroğlu, şüphesiz genel başkanlığa aday olan İstanbul Barosu eski başkanı Ümit Kocasakal’na kırk kere yeğdir.
Ancak Kılıçdaroğlu için çoktan çekilme zamanı geldi. Detaya gerek yok, anamuhalefet partisinin şu son sekiz yıldaki oy performansı, Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki ‘Ekmeleddin’ fiyaskosu yeter.
İyi siyasetçi olmak, her zaman popüler veya vitrinde olmak anlamına gelmez. Kılıçdaroğlu’nun tecrübesi mühim. Yerine, CHP’nin içinden yetişen, genç, çalışkan, parlak ve en önemlisi DEMOKRAT bir ismi aday göstersin. Baykal’ın yaptığı gibi kuyusunu kazarak değil, destek olarak CHP’nin açmazdan çıkmasına bizzat yardımcı olsun.
Türkiye ‘en karanlık saatini’ yaşarken anamuhalefetin radikal bir strateji değişikliği yapması için bu son şans.
Mesele ‘barajı geçmek’ değil artık. Ana muhalefetin hedefi iktidar olmalı. Ve ancak Kaftancıoğlu gibi, Erdoğan’ın alışık olmadığı siyaset tarzına sahip yeni isimler, bir umut olabilir.
Halkın, umuda, yeni bir çıkışa her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Unutmayın, tarih bu günleri yazarken sadece iktidarın yaptığı yanlışları yazmayacak.
İktidarın politikalarına karşı etkin siyaset üretemeyen, yaptıklarıyla ister istemez destek olanları yazacak...