Libya’da dengeler değişirken

Libya Ulusal Ordusunun Mısrata yönündeki ilerleyişinin Trablus savunmasını da zayıflatacağı öngörülüyor, zira Trablus’u savunan güçlerin büyük kısmı da Mısrata’dan oraya gitmişti.

Libya’nın yakın tarihine yön veren Muammer Kaddafi, Sirte’de doğmuştu. Sirte, Kaddafi için ‘devriminin’ bir vitriniydi, onun döneminde bu şehir oldukça gelişti.

2011 yılında Kaddafi’yi devirmeye yönelik emperyalist işgal saldırısında, Kaddafi yanlılarının son kalesi Sirte’ydi. Hatta Kaddafi, Trablus’un asilerin eline geçmesinin ardından, 1 Eylül 2011’de bir radyo konuşmasıyla Sirte’yi "Libya Sosyalist Arap Cemahiriyesinin yeni başkenti" ilan etti. Kaddafi, Sirte’de öldürüldü.

IŞİD’in Irak ve Suriye dışında elde ettiği ilk toprak parçası Sirte şehriydi. 2015-16 döneminde IŞİD’in ellerinde kaldı.

2016’da şehir IŞİD’den kurtarıldı. IŞİD’i şehirden temizleyen Ulusal Mutabakat Hükümeti (Trablus) güçleri şehirde hakimiyet kurdu.

Libya’nın ‘petrol hilalinin’ hemen yanı başındaki, geniş bir sahil şeridinin ortasındaki, 120 bin nüfuslu Sirte şehri, o tarihten bu yana UMH güçlerinin elindeydi.

Aynı Sirte, 6 Ocak itibariyle Feyyaz Es Serrac’ın Ulusal Mutabakat Hükümetinin ellerinden kayarak Libya Temsilciler Meclisi’nin ve Libya Ulusal Ordusunun eline geçti. Sirte’de Haftar güçlerinin Kaddafi posterleriyle karşılanmasının arkasında, işte böyle bir mazi vardı.

Sirte’nin el değiştirmesi, Libya’da değişen güç dengelerinin somut bir yansımasıydı.

SİRTE’DE ORDU VE AŞİRETLER TARAF DEĞİŞTİRDİ

Sirte hava bombardımanının ardından neredeyse çatışmasız olarak Libya Ulusal Ordusuna geçti. Serrac hükümeti, bu durumu, "sivillerin zarar görmemesi adına taktiksel olarak şehirden çekildik" şeklinde anlatsa da sahadan gelen bilgiler farklı yönde.

Libya basınında çıkan haberlere göre, kenti savunan 604. Tugay, silahlarıyla birlikte taraf değiştirip Libya Ulusal Ordusu’na katıldı. Ayrıca kentte bulunan birçok aşiret de bugüne kadar tarafsız kaldıkları iç savaşta, saflarını Libya Ulusal Ordusu’ndan yana belirlediler. Bunda temel etkenin Serrac’ın Türkiye ile imzaladığı anlaşma olduğu belirtiliyor. Anlaşma ile ülkenin Türkiye ordusuna açılması, Libya’da geniş kesimler tarafından "Osmanlı’nın dönüşü" olarak algılanıyor. Serrac bu anlaşma ile "ülkeyi Türkiye işgali altına sokmakla" suçlanıyor. Aynı zamanda, bir oldubitti ile Libya’nın doğal kaynaklarına el koyma girişimi olarak algılanan bu anlaşma, Libya’da geniş kitleler içerisinde karşıt yönde bir kaynaşma yaratmış görünüyor. Suriye’den cihatçı grupların ‘vekil savaşçı’ olarak Libya’ya transferi de bu tepkiye yol açan bir diğer etken. O kadar ki, Trablus hükümeti, Libya’da Suriyeli cihatçı varlığını gösteren videoların sosyal medyada paylaşılmasını yasakladı.

Feyyaz Serrac’ın, Trablus kuşatma altındayken Londra’nın lüks mağazalarla dolu Oxford Caddesi’nde alışveriş yaparken görüntülenmesi ise AKP’nin bize bir "beka sorunu" olarak sunduğu iktidarını belki kendisinin bile AKP kadar önemsemediğini gösterdi. Ülkesinde giderek halktan tecrit olan ve düşüş halindeki Serrac’ı ayakta tutmak üzere, Libya’ya asker yollamak daha ziyade AKP’nin zevahiri kurtarma projesi gibi görünüyor. Çünkü bütün kozlarını Müslüman Kardeşler yanlısı Serrac’a yatırdılar ve Serrac kaybederse kendileri de yenik sayılacak!

LİBYA TEMSİLCİLER MECLİSİ ANLAŞMAYI GEÇERSİZ İLAN ETTİ

Libya-Türkiye Mutabakat Zabıtları TBMM’de AKP-MHP oylarıyla onaylandı. Peki bunların Libya parlamentosunda da onaylanması gerekmiyor muydu?

4 Ocak günü toplanan Libya Temsilciler Meclisi, Türkiye’nin Libya’ya asker gönderebilmesine olanak tanıyan ve münhasır ekonomik bölge tanımlamalarını yapan iki mutabakat zaptını geçersiz ilan etti. Dahası bunları imzalayan Feyyaz El Serrac hakkında ‘vatana ihanetten’ Yüksek Mahkemeye suç duyurusunda bulundu. Libya Temsilciler Meclisi, 2014’te doğrudan halk oyuyla seçilmiş, dahası, 2015’te yapılan Skhirat Anlaşması’nda da ülkenin yasama organı olarak tanınmıştı. AKP iktidarı, Skhirat Anlaşmasıyla kurulan ‘Ulusal Mutabakat Hükümetini’ Libya’nın meşru hükümeti olarak tanıyor, ama aynı anlaşmayla Libya’nın yasama organı olarak tanınan Temsilciler Meclisi’ni tanımıyor! Temsilciler Meclisi’nden çıkan bu karar ile Libya-Türkiye anlaşmalarının şimdiden kadük olduğunu saptayabiliriz.

Diplomatik alanda da işler AKP iktidarının istediği yönde gitmiyor. Ne Tunus beklenen desteği verdi AKP’nin Libya’ya asker göndermesine, ne de Cezayir. Oysa AKP, Tunus’taki Nahda partisinin politik nüfuzundan istifade ederek, Tunus üzerinden Libya’ya askeri müdahalede bulunabileceğini hesaplamıştı. Avrupa Birliği, Türkiye-Libya anlaşmasını da, TBMM’den çıkan asker gönderme tezkeresini de kınadı. Suudi Arabistan hükümeti, tezkereyi kınadı.

Sahada ise Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri ordularının fiili varlığı giderek kapsam ve derinlik kazanıyor. Libya hava sahası Mısır ve BAE desteği ile büyük oranda Libya Ulusal Ordusu’nun elinde. Havadaki üstünlük savaşı Libya Ulusal Ordusu lehine sonuçlanmış gibi görünüyor. Trablus hükümeti bu üstünlüğe Bayraktar İHA’larıyla karşı koymaya çalışıyor.

Ayrıca, düşmekte olan Trablus hükümetinin can havliyle imzaladığı anlaşmanın, başta Libya ve Mısır gelmek üzere, bütün Arap ülkelerinde ciddi bir Arap milliyetçi tepki dalgası uyandırmış olduğu da inkâr edilemez. "Libya Osmanlı toprağıydı" söylemi, Katar hariç, bütün Arap dünyasında Osmanlı’nın dönüşüne dair alarm zillerini çalıyor. Yeni ittifaklara ve yeni saflaşmalara yol veriyor.

Kısacası, sahada işler Kurtlar Vadisi sloganlarıyla yürümüyor. AKP iktidarının müdahalesi, Libya’da dengeleri beklenmedik bir hızla Haftar güçleri lehine değiştiriyor. AKP iktidarının yegane umudu, Rusya’nın bu vesile ile Libya’da güçlenmesini istemeyen ABD’nin Libya’ya yeniden artan ilgisinde.

LİBYA ULUSAL ORDUSU MISRATA’YA DOĞRU İLERLİYOR

7 Ocak akşam saatleri itibariyle, Libya Ulusal Ordusu güçleri Sirte’nin 100 km. batısındaki Al-Washka kasabasına kadar ilerlemişlerdi. Burası, UMH’nin ana askeri gücünü oluşturan Mısrata şehrine 170 km mesafede. Libya Ulusal Ordusunun Mısrata yönündeki ilerleyişinin Trablus savunmasını da zayıflatacağı öngörülüyor, zira Trablus’u savunan güçlerin büyük kısmı da Mısrata’dan oraya gitmişti.

Mısrata’nın AKP iktidarı bakımından özel bir yeri var, zira bu şehirde nüfusun büyük kısmı Osmanlı döneminde Anadolu’dan Libya’ya göç edenlerden (Kuloğulları) oluşuyor. AKP’nin Libya’daki özel amaçlarından birisi de Mısrata’ya bir askeri üs kurabilmekti.

Uluslararası siyasette de, sahada da AKP’nin Libya iç savaşına taraf olma siyaseti şimdiden iflas etmiş gibi görünüyor. Ancak yeni MİT binasının açılışında Erdoğan’ın da belirttiği üzere, neo-Osmanlıcı dış siyaset Libya’da iflas etse dahi, AKP iktidarda kaldığı sürece yeni coğrafyalarda ve yeni biçimlerde sürekli karşımıza çıkacak gibi görünüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alp Altınörs Arşivi