koncamız ya da hizbullah’tan yusuf kaplan’a

bugün türkiye, islam’la ilgili tartışmaların en cılız olduğu ülkelerden biriyse bunun sebepleri arasında, o cinayetlerin, düşünen birçok inançlı insanı susturmuş olması da var.

konca kuriş, 17 temmuz 1998’de, akşam saatlerinde, evinin önünden kaçırıldı. yanında bulunan eşi orhan kuriş’in başına silah dayanmış, konca kuriş zorla bir arabaya bindirilmişti. naaşı, kaçırılmasından 555 gün sonra, konya’da bir hizbullah evinin bodrumunda, üstüne beton dökülmüş olarak bulundu. öldüğünde 38 yaşındaydı, 35 gün boyunca işkence görmüş, "sorgulanmış", boğulmuş, domuz bağıyla bağlanıp gömülmüştü. onu boğan genç cinayetten önce şükür namazı kılmıştı. daha sağken tutulduğu eve baskın yapan polisler, çarşaflı bir kadın ve çocuklarla karşılaşınca böyle bir evde suç işlenmeyeceğine hükmedip gitmişti. türkiye hizbullahı, konca kuriş'in kaçırılmasının, işkence görmesinin ve ölümünün sorumluluğunu şu metinle üstlendi:

"islam düşmanı ve laik-feminist konca kuriş, allah ve kuran-ı kerim karşıtı fiilleri ve söylemleri nedeniyle, hizbullah savaşçıları tarafından kaçırılarak üslerimizde sorgulanmıştır. dinsiz-laik tc'nin resmî din söylemleri ile talimatları paralelinde hareket eden ve siyonistlerce de kullanılan konca kuriş, müslümanları şüpheye sevk edecek fiiliyatlara giriştiği için şeri hükümler gereği cezalandırılmıştır."

zanlılar on yıl sonra, cezaları kesinleşmeden, büyük ihtimal tepkileri engellemek için sabaha karşı, serbest bırakıldı ve halaylarla karşılandı. yıl 2011’di, nusra’nın, ışid’in adını duymamıza biraz daha zaman vardı.

konca mersinliydi, yanlış hatırlamıyorsam, akkuyu termik santrali’ni protesto etmeye yönelik bir etkinlikte kurucuları arasında bulunduğu mersin bağımsız kadın derneği’nin standında tanışmıştık. cıvıl cıvıl, delidolu bir kadındı, dindardı, örtülüydü, gündelik hayatı muhalif hareketler içinde, o insanlarla birlikte geçiyordu. bu o yıllarda neredeyse hiç rastlanmayan bir durumdu.

tipik bir anadolu kadınıydı konca. çok erken yaşta evlenmiş, beş çocuk sahibi olmuştu. inançlıydı ve kişilik itibarıyla sorgulamaya çok yatkın, çok sosyal ve farklı çevrelerle ilişki kuran, kurmuş bir kadındı.

belki o dönemde onun gibi düşünen, benzer sorgulamalar yapan başkaları da vardı ama ondan farklı olarak, görüşlerini açıklamaktan çekiniyorlardı. ölümünün ardından, bir zamanlar bağlantılı olduğu ama sonradan koptuğu hizbullah’ın kendisini sağ bırakmayacağını bildiği için böyle cesur olduğu söylendi.

cenazesi memleketinde, mersin’de muğdat camii’nden kaldırıldı. kendisi daha önce burada cenaze namazı kılmak istediği için dönemin imamı osman temel’le tartışmıştı. cenaze namazını kadınların kılması ve tabutunu da kadınların taşımasını vasiyet etmişti. cenazesinde, onun vasiyetini yerine getirmek isteyen ve aralarında kızı sırma’nın da bulunduğu yol arkadaşları cenaze namazını kılmak istedi ancak nakşibendi olduğu söylenen kayınpederinin müdahalesi ve polisin de araya girmesiyle namazı ön safta değil arkada kıldılar. daha sonra, mezarı başında saygı duruşunda bulunarak bir açıklama yaptılar: "akdeniz’in hırçın kızı konca, seni saygıyla selamlıyoruz. bütün kadınlar olarak açtığın yoldan devam ederek, seni hiç unutmayacağız."

dedikleri gibi de oldu. sonraki yıllarda, özellikle erkek şiddetiyle hayatını kaybetmiş veya kadın özgürlüğünü savunmuş birçok kadının cenazesini kadınlar omuzladı, cenaze namazlarını –üstelik de ön safta- kıldılar. ve daha önemlisi, birçok inançlı kadın erkeklerin egemenliğini, taassubunu, baskısını, sömürüsünü sorguladı. şiddetle ilgili yasaların uygulanması gibi basit bir talep öne sürdüklerinde bile, hakaret ve tehditlerle karşılaştılar, karşılaşıyorlar. içlerinde tıpkı konca gibi kendisini feminist olarak tanımlayanlar var. belki konca gibi katledilmediler ama şiddet gördüler, tehdit edildiler, hiç olmadı dışlandılar. ama pek çok yol arkadaşları gibi, tartışmalarda, sohbetlerde konforlu bir pozisyonun değil, adaletin peşindeler.

ama konca kuriş’in katledilmesi sadece inançlı olup cinsiyetle ilintili baskı ve sömürüyü sorgulayan kadınlara yönelik bir tehdit oluşturmadı. bugün türkiye, nüfusun çoğunluğunun müslüman olduğu ülkeler arasında, islam’la ilgili tartışmaların en cılız olduğu ülkelerden biriyse bunun sebepleri arasında, o cinayetlerin, düşünen birçok inançlı insanı susturmuş olması da var.

konca kuriş, aklının ve kalbinin gösterdiklerini canı pahasına dile döktü. ne mutlu ki, tanıdığı, tanımadığı, o öldüğünde çocuk olan, o öldükten sonra dünyaya gelmiş bulunan yol arkadaşları, onu mahcup etmediler. kadın özgürlüğünün mor bayrağı, dosta düşmana karşı, bu ülkenin üzerinde de dalgalanıyor. ne derlerse desinler, ne yaparlarsa yapsınlar.

koncamız nur içinde, huzur içinde yatsın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
ayşe düzkan Arşivi