Ayşe Yıldırım
HDP’de ‘çekilme’den ötesi…
30 Mart 2014 seçimlerinde DBP/HDP 102 belediyede seçimleri kazanmıştı, daha sonra DBP’ye geçen 4 belediye ile bu sayı 106’ya çıkmıştı.
15 Temmuz darbe girişimini fırsat bilen AKP iktidarı düğmeye bastı.
İçişleri Bakanlığı 11 Eylül 2016'da önce Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir ile Hakkari, Siirt, Şırnak ve Batman belediye başkanlarını görevden alıp yerlerine vali ve vali yardımcılarını kayyım olarak atadı. Tıpkı bugünkü gibi durmadı, DBP/HDP’li 95 belediyeye kayyım atandı.
Belediye başkanlarının bir çoğu tutuklandı.
Ardından HDP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında olduğu milletvekillerine yönelik bir gece yarısı operasyonu yapıldı. Onlar da tutuklandı.
O günlerde tıpkı bugünkü gibi parti içinde "çekilelim" tartışması yaşandı. Ancak alınan karar "Meclisten çekilme gibi bir konu söz konusu değildir. Halkımızdan aldığımız emaneti sonuna kadar yerine getirmeye devam edeceğiz" yönünde olmuştu.
Şimdi HDP için tarih tekerrür ediyor.
31 Mart yerel seçimlerinde 69 belediye kazanan HDP’nin şimdiye dek 24 belediyesine kayyım atandı. Belediye eş başkanları, belediye meclis üyeleri tutuklandı.
Partiye yönelik baskılar nefes alanı bırakmayacak denli yoğunlaştı. Ve o tartışma yeniden başladı.
Daha önce Ağrı belediye başkanlığı da yapan ve yerine kayyım atanan Sırrı Sakık ilk öneriyi yaptı: "Kalan belediyelerden çekilelim."
Ardından Selahattin Demirtaş’ın avukatı Mahsuni Karaman, "Fiilen tasfiye edilen/edilmek istenen bir HDP var. HDP’nin elinde ise toplu istifa ederek ara seçim ile hodri meydan deme imkanı var. TBMM istifaları kabul eder ve ara seçim olursa ne ala: Yeni bir çıkış olabilir. Kabul etmezse, iktidarın tasfiye politikası ifşa olur" dedi.
Elbette Demirtaş’ın avukatı olması nedeniyle Karaman’ın sözleri başka bir açıdan dikkat çekti. Ancak Karaman, hemen ardından bir "açıklama/düzeltme" yaparak konuya açıklama getirdi:
"1. Kimseye istifa çağrısı yapmadım, Anayasa’da belirlenmiş hükümler ve imkanlar çerçevesinde tespit ve yorumda bulundum. 2. ‘Demirtaş’ın avukatı’ sıfatıyla değil, Mahsuni Karaman olarak kişisel bir paylaşımda bulundum."
Elbette sadece Sakık ve Karaman’dan değil tabandan da bu yönde sesler yükselmeye başladı, en çok da sosyal medyada.
Kırgın, yorgun ve öfkeli taban HDP’nin tavrını ‘yetersiz’ buluyor, artık bir şeylerin değişmesini istiyor ve "radikal" bir tavır bekliyor.
Nitekim mesajı alan HDP bugün oldukça geniş katılımlı bir toplantı yapacak.
"Çekilme" dahil tüm önerileri tartışacak ve bundan sonra izlenecek yol haritasını oluşturacak.
"Çekilme" tartışmalarının doğru olmadığını söyleyen isimlerden Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen, asıl tartışılması gereken konuları şöyle sıralıyor:
"Bugün siyasetimizin neden zayıf olduğu sorusuna odaklanmak zorundayız. Yani bugün neden bu kadar kolayca kayyım atanabiliyor, nasıl milletvekillerimiz sokakta kolay hırpalanabiliyor, tutuklanabiliyor. Neden bu siyaset yeterince etkin, güçlü bir toplumsallaşmayı başaramadı. Bence HDP bu tartışmayı yapmalı, halkla birlikte yapmalı. Bu tartışmayı, bu özeleştiriyi, bu yüzleşmeyi ortaya koymalıyız.
Bir şekilde kayyım atanan illerdeki, ilçelerdeki protesto gösterilerine katılan sayımızla ilgili tartışmayı yapmamız gerekiyor. Neden daha güçlü, etkili bir irade ortaya çıkmıyor. Burada toplumu etkilemek, yönlendirmekle ilgili bir siyasi güven bunalımı mı yaşıyoruz, yoksa çözüm üretememeyle ilgili bir alternatif çalışma sistematiği, toplumda siyasi temsilcilere güveni artıracak, güçlendirecek o inancı, azmi canlandıracak bir model mi geliştiremiyoruz. Bence bunu bir bütün olarak tartışmak gerekir.
Sonrasında ne yapacağımızı ortaya koymadan, sonrasında mücadeleyi nasıl büyüteceğimizi sorgulamadan, tartışmadan çekilmek mi çekilmemek mi yazı tura gibi bir tartışmanın doğru bir sonuca götüreceğini düşünmüyorum."
Bakalım HDP bütün bu tartışmaları yapıp dönemin şartlarına uygun daha farklı bir siyaset tarzı geliştirebilecek mi? Yoksa her kaos döneminde yaşanan ‘çekilsek mi çekilmesek mi’ kısır tartışmasının içinde AKP’nin ekmeğine yağ mı sürecek?